Thursday 6 January 2011

MARHABA

Sevgili Dostlar,

Bugun geleli tam tam 1 hafta oldu. Bu kucucuk ulkeyi kesfediverdik bile.
Su siralar yogunlukla ev arama durumundayiz.

Sabah Kemal ile kalkiyorum, yuzumu yikamadan onunla sohbet ederek kahvaltisina eslik ediyorum. Yuzumu yikamiyorum cunku uykum acilsin istemiyorum. O gider gitmez cumburlop yataga uykuya devam. Ogleye dogru uyaniyoruz. Rahat rahat kahvalti sonrasi, omur biter ders bitmez deyip, Kaan ile Ingilizce calisiyoruz. Sonra hemen disariya cikiyoruz. Taksiye atlayip, herhangi bir kafenin birine gidiyoruz. Asagi yukari tum kafelerde wireless internet var.  Neyse kafeden yiyeceklerimizi de alarak giriyoruz internet dunyasina. Bu arada eve internet baglanmasi icin yaklasik 1.5 aydir bekliyormusuz. Araplar heyecana gelmez. Hele araya ramazan ayi ve bayram girince sahtilar, sahmaran olmuslar. Ben hemen maillerime ve zorunlu banka islerine ancak bakabiliyorum. Sonra Kaan aliyor elimden ve ta gidene kadar onda kaliyor. Aksam uzeri Kemal geliyor. Bizi kafelerden toplayip yemege daha sonra da genellikle de ev bakmaya gidiyoruz. Aksam 22:00 sulari eve ulasiyoruz. Kemal boyle bir tempoya alisik olmadigi icin epey hastalandi. O alismis kendi rahat duzenine resmen dagildi. Neyse sagolsun giki cikmiyor. Cok mutlu. Bu arada gelis tarihimizi oldukca iyi belirlemisim. Cunku,2 gun Ramazan nedeni ile yarim gun, bayramda da 3 tam gun olmak uzere evde olmasi adaptasyonumuzu rahatlatti. Katar’in altini ustune getirdik dogrusu.

Neyse biraz da gorduklerimden bahsedeyim.
Abu Dhabi ve Dubai daha kosmopolit idi. Ozellikle de Dubai’de dunyadaki tum insan cesitlerinden var gibiydi.Kurban bayrami sirasinda dunyanin her yerinden insan gezmeye gelmis besbelli. Cok yorucu gelmisti bu kadar insani izlemek. Bu insanlarin hatta  ortunme sekilleride inanilmaz bir spectrum olusturuyordu. Agzina metal (sari veya beyaz) bant cekip son derece savasci bir gorunume sahip insanin gorunce eyvah simdi kilici kinindan cikacak dedirteninden baslayip, burkalisi, yalnizca gozu goruneni, yok gozunun yaninda burnu goruneni deyip, esarpli teyze modeline hatta Iran versiyonu seksi ortunme modellerine kadar gidiyordu. Africa ulkerinin kadinlarinin renkli ipeksi kumaslar ile ortunme bicimleri enteresandi. Daha sevimli idi en azindan. Kadinlarin da zaten ortuneyim gibi bir dertleri yokmus gibiydi. Gayet neseli duruyorlardi. Oyle kac goc te yok onlarda. Sanki kiyafetin aksesuari gibi ortunuyorlardi. Cok uzattim ama artik bosum ya anlatayim anlatayim…

Burada bir kere yabancilar sanki daha fazla ve yerli halk da daha birbirine benzer duruyor. Ulkeyi tanitan MARHABA diye bir kitap var. Insan okudukca imreniyor. Ulke hakkinda hersey yazili. Nufusun 1.7 milyon civari oldugu belirtilmis. %29’u kadin. Kadin az cunku expatlarin cogu erkek. 11.521 km2 yuzolcumu ve kiyi seridi 563 km. Turkiyenin yuzolcumunu 745.000 gibi hatirliyorum. Nufus 70 milyon civarinda da olduguna gore varin siz hayal edin durumu. Dedim ya kucucuk bir ulke. Ulkeyi Thani ailesi babadan ogula yontemi ile yonetiyor. Basbakan bile ayni aileden ve seyh kendi seciyor. Ama inanilmaz 1999’da ilk defa kadinlarinda secen ve secilen olarak katildigi 29 uyenin secilecegi belediye meclis secimi yapilmis. Katilim %96.6 imis. Ama kadin secilmis mi yazmiyor. Aslinda tarihi milattan once 10.000 lere kadar giden bir ulkeden soz ediyoruz. Izmir’in tarihinin en fazla 8.000 lerde oldugunu hatirliyorum. Niye bir ulke bu kadar geri kalir degil mi? Birde evde bu konuyu kendi aramizda tartisirken Kaan buralardaki petrolun bitki ortusunun col olup bitki olmamasi nedeni ile oldugunu, bitki ortusu fossilleri bir sekilde besin (gubre)  olarak kullanarak yok ettigini bitki olmazsa curuyerek petrole donustugunu dusundugunu soyledi bana da mantikli geldi. Dunyada da ornegin Texas bolgesi de boyle degilmidir. Yani bu dusunce ile Petrol egenin canim bamya, enginar, domates  tarlasinda OLMAZZZ.

Bu kadar ciddi bakistan sonra simdi sizlere enteresan gozlemlerden soz edecegim. Cogu komik gorunse de cok aci aslinda.
Birkere muthis statu ayrimi var. Pakistan, Hindistan gibi ulkelerden gelen garibanlari ailelerin girdigi guzel alisveris merkezlerine sokmuyorlar. Peki onlar ne yapiyorlar dersiniz? Bu alisveris merkezlerinin arabanin yanina gidinceye kadar bile nefes almakta zorlandigimiz,sicak egzos dumanli kapali arac park yerlerinde yerlere oturup gelen geceni seyrediyorlar. Oturma ama ne oturma sanki tertemiz bir evin koltugunda oturur gibi. Bayramda ayrica bu guruplar ben diyeyim basmane siz deyin bit pazari gibi yerlerde toplaniyorlar. Kaldirimda cogunlukla ayakta ama birkaci da resmen misafir odasinda oturur  gibi yerlere oturu, pislik icerisinde sohbet ediyorlar kendi aralarinda. Ama, seriat kurallari geregi mi, kendi kulturleri geregi mi yoksa dogru durust beslenmedikleri her hallerinden belli oldugu icin enerjilerinin olmamasi nedeni ile mi, bir tanesi bile yan gozle bakmiyor belki de bakacak halleri yok. Burasini zaten dunyanin emniyetli ulkelerinden birisi olarak bahsediyorlar. Bir de cok komik bir arkadaslik goruntuleri var. Iki iyi erkek arkadas elele geziyorlar. Baslarinda namaz takkesi. Hatta biri digerinin omzuna basini dayamisti. Kimse bu durumu yadirgamiyor. Ben bu durumu bizim kirsal alanlarda eskiden olan ama simdi var midir bilemedigim ) genc kizlarin kol kola gezmesi duruma benzetiyorum.(gerci biz kiz lisesinde de yapardik). Yabancilar da bize guluyorlardi herhalde. Turkiye’de de selamlasmada normalde hemcinsler opusur. Eskiden karsi cinsle opusulmezdi. Hatirlarsiniz kiz kiza danslar falan edilirdi dugunlerde. Benim bir kina gecesinde kiz arkadasimi refuse edisimi hatirlarim ki ikimizde universite ogrencisi idik. Kizcagiz bozulmustu. Boylece gecmisimdeki ilkelliklerimi de ogremnis bulunuyorsunuz.
Kisacasi bu ulkeler statu farkinin doruk yaptigi ulkeler. Turkiye’de boylesine radikal oldugunu dusunmuyorum. Ve inanin insanin yuregi kalkiyor.

Basta hatirlarsaniz ev ariyoruz demistim. Ev kiralari ates pahasi. Yillik aliniyor.Soyle ornek vereyim bizim Urla evleri bahcesini saymayin 5000$ dan asagi degildir.Ancak evlerin odalari cok buyuk ve genelde banyo tuvalet odada. Mahremiyet acisindan misafir tuvaleti muhakkak ayri oluyor. Yani iki odali bir evde 2 banyo ve biri misafirin olmak uzere 3 tuvalet oluyor. Ve onlar bu durumu 2.5 bath diye tanimliyorlar. Bu uygulamayi begendim dogrusu. Bu benimde hayalimdir. Evler mobilyali ve mobilyasiz olarak kiralanabiliyor. Biz henuz karar veremedik. Ulke daha yeni yeni oymasiz - kakmasiz kulture geciyor. Yani soyle soyleyeyim koltuga otursan icindeki renkten gorulemezsin. Dusunsenize, halilar, perdeler,koltuklar hepsi renk renk desen. Bazilarini gorunce inanin icim kalkiyor. Bu aksam bir eve gittik o kadar renkli idi ki ben Kemal ve Kaan’i beklemeden evi terk ettim. Kaan bana kizdi gosteren adama nezaketsizlik oldu diye. Ama ne yapayim dayanamadim icim kalkti boguluyor gibi oldum. Bu durumun yanisira yeni apartmanlarda spor merkezi ve yuzme havuzu da olabiliyor. Son derece modern spor aletleri de var. Oyle bir yere tasinirsak olacagim bir Cindy Crawford. Kaan artik burada da spor yapmazsan peh sana deyip duruyor. Bir turlu karar veremiyoruz dogrusu spor yeri olanin baska bir ana maddesi eksik oluyor. Tam olarak icimize sinen olmadi henuz. Bakalim dolasiyoruz. Ama her kiracidan sonra beyaz esyalar dahil biraz eskimis ise degistirebiliyorlar. Baskasinin esyasinda da oturmaya alismamisiz o nedenle biz yeni ev ariyoruz.

Geldigimiz gun asiri sosyal ruhum depresti. Buradaki Turk Kadinlar Birliginin temsilcisi bayani aradim. Telefonu MARHABA dergisinde var. Ertesi gun bayram Turklerde bayramlasma var mi diye.  Varmis ve biz bayram kahvaltisinda 40-50 Turk ile bulustuk. Hemen hepsi egitimli ve duzgun insanlara benziyorlardi ve sagolsunlar cok yardimci oldular telefon  numaralarini verdiler aklima takilan birsey olursa hemen acip sorabiliyorum. Ayda 1 gun en azindan kadinlar bir kafede toplaniyorlarmis. Bana da haber verecekler. Bu Pazar burada okullar aciliyor. Unutmayin burada okullar Cuma, Cumartesi tatil. Yarin okulumuzun oriyentasyon egitimi var. Oraya gidecegiz. Geldigimizin ertesi gunu okulu ilk kez ziyaret ettik. Gayet duzgun ve standartlara uygun gorunuyordu dogrusu. Insallah mutlu oluruz. Hayatimiz ne kadar su an icin oturmamis dahi olsa okulla ilgili Turklerden aldigimiz gorusler cok sevindirici idi. Simdilik ayni okula giden 3-4 Turk aile var. Ancak Kaan’in yasiti yok.
Okuldan aldigimiz bilgilere gore 11. siniflar 42 kisi imisler ve 2 sinif olacaklarmis. Kimbilir hangi ulkelerden insanlar olacak. Okulda her yer koridorlar dahil kitaplar ile dolu idi. Hepsi de termemiz. Fizik, Kimya ve Biyoloji Laboratuvarlari oldukca donanimli idi. Ve en onemlisi bir tane bile test kitabi yoktu. Bilgasayar laboratuvarlari da bilgisayarlar ile doluydu. Aslinda siniflarda da bilgisayar vardi. Kaan en cok spor salonunu sevdi. Ziplama trampleni bile var idi. Yarin ilk defa arkadaslari ile tanisacak bakalim neler yasayacagiz. Okulda kocasi Ingiliz olan bir Turk bayan da yardimci ogretmen olarak gorev yapiyor. Oglu da ayni okulda ogrenci imis. Ama yine Kaan’dan kucuk.

Sevgili Dostlar,

Sizlere simdilik bu kadar haber iletiyorum. Hepinizin beni merak ettiginizi biliyorum.
 Evde henuz internet olmadigi icin, kafelerde Kaan’dan firsat buldukca internete giriyorum. Simdiye degin gunler gayet hareketli gecti, bundan sonra da  kesfedecek daha cok yer var ozellikle deniz kenari hava biraz daha SOGUSUN beni bekliyor. Geldigimizde denize soyle bir ayagimi soktum resmen hamam suyu idi.

Ilk yazimi boyle genel yazdim. Sizlerin de haberlerinizi vaktiniz oldukca beklerim.

Izmir’den sizlerden yogun sevgi duygulari ile ayrildim. Hayatimda km. tasi olan bu ozel donemde dostlugunuz, yanimda oldugunuz icin hepinize tekrar cok tesekkur ederim.

Sevgilerimle,

one-two-three VIVA QATARI



KATAR
Arap Yarımadası'nın doğusunda Basra Körfezine uzanan küçük bir ülke olan  Katar, kuzeybatısında Bahreyn, batı ve güneyde Suudi Arabistan doğusunda ise BAE bulunan ancak ve tek sınır komşusu Suudi Arabistan olan diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrili bir yarimadadir. Ulke Katar Devleti olarak aniliyor. Devletin basindaki kisiye ise Seyh deniliyor.Tek sehri ayni zamanda baskenti olan Doha.

Ulkeyi tanitan MARHABA adinda  bir kitap var. Insan okudukca imreniyor. Ulke hakkinda hersey yazili.  Bu kitaba gore yüzölçümü: 11.521 km2 (Türkiye'nin yaklaşık 70'de 1'i),ulke o kadar kucuk ki boyuna 160, enine ise 80 km, kiyi seridi toplam 563 km. Iklimi col, bitki ortusu col.Resmi Dili: Arapça Para Birimi: Katar Riyali. Su siralar 1TL=2.51 QR. Nufusun 1.7 milyon civari oldugu belirtilmekte. Ulkede yabancilar cogunlukta. Bunlar dunyanin hemen hemen her ulkesinden degisik statude calismaya gelen expatlar. Calismaya gelen expatlarin cogunlulugunu hizmet isleri icin Hindistan ve Pakistandan gelen erkek isciler olusturmasi nedeni ile de ulkenin sadece %29’u kadinlardan olusmakta oldugu belirtilmis. Ulkeyi 19.yy.’in ortalarindan beri Thani ailesi babadan ogula yontemi ile yonetiyor. Basbakan bile ayni aileden ve seyh kendi seciyor. Demokrasiye gecis calismalari cercevesinde  1999’da ilk defa kadinlarinda secen ve secilen olarak katildigi 29 uyenin secilecegi belediye meclis secimi yapilmis. Secimler %96.6 oraninda katilim olmus. Ama kadin secilmis mi belirtilmiyor.
Aslinda tarihi milattan once 10.000 lere kadar giden bir ulkeden soz ediyoruz. Ancak gelisimi petrolun bulunmasi ve islenmeye basladigi yillardan sonra baslamis. Son 10 yildir da ivme kazanmis.1995 yilinda su anki Seyh iktidari ele aldigi gun olan 18 aralik tarihi 2007 yilindan beri Katar Ulusal gunu olarak kabul edilmektedir. Bugunku seyh Emir Hamad bin Khalifa Al Thani 1995 yilinda babasini kansiz bir sekilde devirerek iktadara geliyor. Bu tarihten itibaren ulkede disa acilma, modernlesme sureci basliyor. Zaten  2022 FIFA Dunya Kupasina evsahipligi icin yarisa girmesi ve bu alanda ciddi sekilde calisarak ipi goguslemesi de ayni amacla yapilmis calismalarin sonucunda gerceklesmistir.
Ulkede modernlesme ve disa acilma kapsaminda egitim ve spor oncelikli ele alinan konular. Ulkede egitim ve spordan soz edilince Seyhin 2. esi Sheikha Mozah Bint Nasser Al-Missnedin katki ve etkilerinden soz etmeden gecilemez.Kendisi 18 yasinda Katar Universitesi Sosyoloji bolumu ogrencisi iken emir ile evleniyor. Her ne kadar kendisine bakildiginda inanilmasi imkansiz gibi gorulse de  1959 yili dogumlu ve 2’si kiz, 7 cocuk annesi. Zarif goruntusunun yanisira karizmasi ilk goruste fark edilebiliyor.Bu karizmasi ve aldigi egitim ile birlikte Arap ulkelerindeki Monarsi yonetimlerinde gorulmemis bir sekilde yonetimde etkin ve cagdas bir profile sahip. Egitimin basinda  ve cagdas egitim modellerine gecilmeye baslanmasinda topluma onculuk eden yol gosteren bir sembol. Ancak hala devlet okullarinda kizlar ve erkek ogrenciler ayri egitim almaktalar. Verilen bu egitimde yonetim ve ogretmenlerden baslayarak en alt seviyede calisana kadar cinsiyet ayrimi son konusu. Okullar ana sinifindan Universiteye kadar  ucretsiz.Qatar Universitesi 1972 yilinda kurulmus. Ayrica ulkede ana sinifindan baslayarak Universitelere kadar dunyanin degisik ulkelerinin okullari, universiteleri  yer almakta. Spor alaninda da 2006 yilinda yapilan Asya Olimpiyatlarina ev sahipligi yapmasi bir donum noktasi olmus. Acilan son derece modern spor tesisleri  araciligi ile halk sporla bulusturmak icin calismalar baslanmis. Bu kapsamda halkin cogunlugunda gorulen obezite ile cocuklardan baslayarak savas baslatilmis.
Ulke’de seriat kurallari halkin sosyal  yasaminda tam anlami ile etkili. Bu baglamda kadinlar seriat kurallarina gore giyiniyorlar. Ancak Seyhin esi  giyim, kusam ve etkinligi ile ulkenin oldukca otesinde bir profil cizmekte oldugu gorulmekte. Buna ragmen, 2022 FIFA Dunya Kupasinin hangi ulkede yapilacaginin aciklanacagi torende Seyh ve ailesinin davranislari incelendiginde gercek anlamda Katar’in sosyolojik durumunu en iyi aciklayan manzaranin sergilendigini belirtmek gerek. Izleyenler bilir ama bilmeyenler icin anlatalim. Torende Seyh  ogullari ile birlikte , bugune degin benim en azindan ilk kez gordugum, takim elbise giymis halde ; seyha ise modern ama uzun etegi ve hafif turbani ile maile televizyon ekranlarindan bile belli olan heyecanli bir bekleyis icinde salonda oturmaktaydilar. FIFA Baskani Joseph S. Blatter’nin elindeki zarfi acip icersinden QATAR yazisi cikarmasi ile bir anda aile hep birlikte buyuk bir heyecanla ayaga kalkti. Yanyana oturan Seyh ve Seyha oncelikle ayakta birbirlerine yuzlerindeki  gurur ve mutluluk ifadeleri  ile uzun uzun baktilar. Ayakta ellerini cilginca cirpip birbirlerine gurur ve mutlulukla uzun uzun bakarken, biz izleyiciler evet simdi birbirlerine  sarilarak bu ozel anin mutlulugunu paylasacaklar diye beklerken ,  maalesef tam Katar gercegi ortaya cikti ve Seyh karisinin koltugunu atlayarak gidip ogullarina sarildi. Ve seyha yapayalniz ayakta kaldi. Hatta ogullarina bile sarilamadi. Iste sosyolojik anlamda Katar su anda bu ikilemi yasayan bir ulke. Ama en azindan yonunu cagdasliga dogru yoneltmis bir ulke.
Katariler icin belirli giyim kurallari varken, expatlara marjinal olmadikca karisilmiyor. Zaman zaman hatta  cok uc ornekler bile ara sira gorulebiliyor.
Ulkede bulunan yabancilara  tanitim amaciyla devlet tarafindan hazirlanan MARHABA kitabinda yine kulturleri ile ilgili uyarici nitelikte su bilgileri veriyorlar.
  • Her ne olursa olsun bir Katarliya selam vermeden soze baslamayin. (Merhaba, gunaydin gibi)
  • Insanlara degisik kiyafetleri nedeni ile dikkatlice bakmayin.
  • Kadinlarin ellerini sikmak icin uzattiginizda karsilik almiyorsaniz bu size yapilmis bir saygisizlik olmayip bu kulturun ozelliginden kaynaklanmaktadir.
  • Arap kadinlarina information olarak tanimlanmis yol, adres vs.sormayin.
  • Izinsiz fotograf cekmeyin.
  • Muslumanlar ile yemek yerken sol elinizi kullanmayin. Inanca gore sol el kisisel hijyen(!!!) icindir.
  • Toplu yerlerde bagirip cagirarak konusmayiniz. Esinize fazla yakin olmayin gibi…
  • Icki icmeyin ozellikle de araba kullanmayin.
  • Bir Katar’li ile otururken ayaklarinizi uzatarak veya sirtinizi donerek oturmayin.
Gibi devam ediyor. Bana oldukca enteresan geldi.Bir de yapin dedikleri var.En basinda da bol su icin diye yaziyor.40o C sicaklikta min. 2lt olarak tanimlanmis. Idrarinizi rengini kontrol ediniz. Koyu sari olmamasina dikkat ediniz. Koyu sari idrar dehidrasyon anlamina gelmektedir diye yaziyor.
Ulke bir yarimada hatta nerede ise ada olacak denli karaya az bagli bir yarim ada olmasina karsin deniz kulturu yok. Ornegin  Araplar pek balik tuketmiyorlar. Bunun devami olarak da denize girmiyorlar. Dolayisi ile sahillerde hemen hic tesis yok. Denizkenarlari gunubirlik kullanan expatlar ile dolu. Baliklar sanirim sicak deniz baligi olduklari icin alistigimiz damak tadindan oldukca uzak ve yavan. Ancak marketlerde balik reyonlari oldukca zengin ve isler durumda. Bu reyonlari en onemli musterileri ise ulkedeki uzak dogulu expatlar oluyor.
Sehir icerisinde her modelde tekneler ile denize acilmak mumkun.Ozellikle de Dowl denen nostaljik tekneler  yabancilar icin en revacta olanlari. Bu tekneler  yarim saatten baslayarak istediginiz sure kiralanabiliyor. Revacta olani iklim nedeni ile mehtapta gezmek. Ayrica balik avlama icin de tutulmasi oldukca siklikla tercih edilmekte.
Ulke turizm alaninda da gelisme cabasi icinde oldugu rahatlikla gorulmekte. Ornek aldigi Dubai gibi ancak daha istikrarli buyume hamlesi icerisinde. Bu kapsamda kiyi seridinde PEARL (Inci) adi verilen cok hos, son derece modern bir bolge yapmislar. Pearl buranin en prestijli bolgesi. Dubai’deki Palmiye adasina benzetilmeye calisilmis. Soyle bir genel bilgi vereyim deniz doldurularak  yaratilmis Limanda ultra lux apartmanlar bunlarla  uyumlu magazalar, kafelerden olusuyor.  Yani tekneni evin onune baglama imkani sunuluyor . Bu arada sehir hayatinin tum nimetlerinden faydalanarak tabiki.  Dunyanin en lux markalari giyim, otomotiv, puroya kadar  burda. Evler  sadece yuksek katlilardan olusmakta. Halen insaatlar devam ediyor zamanla villa tipi de olabilir. Ama cati dublex katlarinin manzarasi cok hos olsa gerek.
Katar genel olarak kulturunden vazgecmeden modernlesmeye calisan bir ulke. Kulturleri ile gercekten gurur duyorlar.Tarihlerini  ve kulturlerini her firsatta gosterme cabasi icersindeler. Ulkelerinin adini duyurmak icin para harcamaktan  kesinlikle cekinmiyorlar. Bu kapsamda restore edilen Souq Vakif (Vakif Pazari) onemli bir cazibe merkezi ve sehrin meydani ozelliginde bir nokta olmus. Aslinda Carsi Doha’nin en eski pazari. Onceki yillarda bedevilerin haftasonu alisverisi yapmasi icin kurulmus. Bedeviler bu pazarda basta et, sut ve yun olmak uzere urettikleri urunleri satarak ticaret yapiyorlarmis. Gunumuzde de ise  ayni ticaret merkezi olma ozelligini devam ettirmekle birlikte turistik ozelligi giderek daha fazla onem kazanmakta oldugu belirtilmekte. Bu nedenle  carsinin geleneksel yapisini bozmadan restorasyonun yanisira  genisletme calismalari ciddiyetle yapiliyor.Ve bu konuda oldukca basarililar. Oyleki carsiya girdiginiz anda havanin nemi ve sicagina karismis nargile ve dogunun yogun baharat, parfum kokulari icerisine cekiveriyor sizi. Binalar ve kokular, saticilara bakip birden kendinizi 100-200 yil oncesine gitmiscesine farkli bir atmosferde buluveriyorsunuz. Carsiya giriste bulunan FANAR (fener) camiinin isiklandirmasi ortami daha da buyuleyici kiliyor.Katar 2022 FIFA evsahipligini kazanmasinin ardindan yapilan kutlamalar bu bolgede oldu ve tum dunyaya bu bolgeyi gostermek istediler.
Bu yil Katar bircok kulturel ve sanatsal etkinlige ev sahipligi yapti. Ekim ayindan beri olanlari sayacak olursak
26-30 Ekim 201 Doha Tribeca Film Festivali
28-30 Ekim 2010 Doha Bayanlar Tenis Turnuvasi
24 Kasim – 04 Aralik Qatar 21. Kitap Festivali
29/11/2010 Barcelona – Real Madrid maci
Ocak 2011 de Doha Dunya Erkekler Tenis Turnuvasi
Bu etkinliklerin disinda yurt disinda futbolun onemli sporcu ve spor adamlari ulkeye davet edildi ve ulke tanitildi. Tum Billboardlarda 2022 FIFA dunya kupasina ev sahipligi yapmak istiyoruz diyerek halkla birlikte tek nefes olarak hazirlanildi. Dunya kupasina ev sahipligi yarisinda futbolun besigi Ingiltere ile yarisildi. Diger adaylar Avustralya , Amerika, Guney Kore, Japonya gibi sporda dunya devi ulkelerdi.  Ilk kez bir ortadogu ulkesine bu gorev verilmesi ve gectigimiz yillarda yildizi iyice parlayan ancak ekonomik kriz neticesinde su anda bu evsahipligini yapamayacak durumda olan Dubai degilde Katar’a verilmesi oldukca onemli.Burada cok onemli iki noktaya dikkatinizi cekmek isterim. 2022 Dunya kupasi yaz aylarinda gerceklesecek. Hava kosullarinin 50-550C olacagi dusunulurse Katar’in bu oldukca zor isi yapabilirligi ve gucunu gostermesinin ne denli onemi bir iddia oldugu tartisilmaz. Kapali, iklimlendirilmis stadyumlardan bahsediyoruz. Katar “ekonomik gucum var bunu yapabilirim ve dunyanin her neresinden gelirse gelsin sundugum ortamlarla misafirlerimize ve sporcularimiza bunu hissettirmem’’in sozunu vermis durumda. Ayrica bu soz sadece stadlari ve spor alanlarini kapsamiyor, hali hazirda son derece kisitli olan otel, resorant gibi gelenlerin konaklamasi icin gerekli alt yapi metro, havaalalani dahil sozu verilmis anlamindadir. Aslinda yepyeni bir sehir, ulke yapilacagi anlamini tasiyor.
Tum bunlar para ile yapilacaktir kimsenin hic kuskusu olmasin Katar sahip oldugu dogal gaz ve petrol rezervlerinin verdigi ekonomik gucle bunu rahatlikla yapabilir. Ama benim de cok merak ettigim bir konu var onu nasil cozecekler bilemiyorum.  ICKI.  Ulkede icki icilmesi yasak.Ev, otel gibi bazi kapali yerlerde sinirli olarak izin veriliyor ancak muslumanlara icki satisi yasak. Ozel izinler ile musluman olmayanlarin disindakilere maaslariyla orantili ve basta belli bir oldukca yuklu bir harc yatirilarak icki satisi yapilabiliyor. Kisaca icki oldukca zora kosulmus durumda. Hal boyle iken futbolun maclarinin vazgecilmezi ickiye ve de ozellikle de biraya nasil bir cozum bulunacagi simdiden herkesin merak konusu olmus durumda.
Katar modernlesmeye yolunda ilerlerken ilerde dunyanin sayili turizm merkezlerinden biri olmayi hedeflemis durumda. Simdiden herkesin 10 yil sonra yaratilan bu suni cenneti gelip gormeyi planlamasi,  hayal dunyalarina yepyeni pencereler acacagina inaniyorum.

QATAR NEWS Kultur-Sanat - Spor haberleri

                                                                                                                                       01/11/2010
QATAR NEWS  KULTUR - SANAT – SPOR HABERLERI
Buralarda olmaz diye dusunmeyin.
Gecenlerde Kemal ile hafta sonu basbasa turlamalarimiz sirasinda sinemaya girmeye karar verdik. Julia Roberts’in su yeni filmi. Eat, Pray and Love. Aslinda bu tur filmler Kemal’in tarzi olmamakla beraber beni kirmadi sagolsun. Neyse hem filmi hemde ortami anlatmak isterim. Bir kere sinema salonlari bizimkiler gibi modern. Dogrusu Turkiyedeki salonlarin dunya standartlarinda oldugunu tahmin ediyorum. Etrafta anlasin anlamasin her yas ve ulkeden insanlar ile filmi izledik. Ancak yerli halk salonda hemen kendilerini ortaya koydular. Film boyunca normal hayattaki ses tonu ile cep telefonu ile konustular. Abartmiyorum seslerinde en ufacik bir kisiklik goremedim. Yanimizda oturanlar catur cutur patlamis misir yiyip kendi aralarinda sohbet ettiler ve en onemlisi benden baska uyaran olmamasi idi. Gerci bunlari yapanlar 9-10 yaslarinda cocuklardi daha buyuk Qatarlilarda gormedim. Peki bu yasta bir cocugun boyle bir filmde isi ne idi. Cevap veriyorum ‘yapacak baska birsey bilmiyorlar.’’ Surekli para harciyorlar. Filmin ortasinda cikip alisveris edip gelip film boyunca yiyip konusuyorlar. Hatta filmin ortasinda alisverise giderken de yanlarindaki arkadaslarina ne istersin diye yuksek sesle soruyorladir. Ilginc olan kimsenin bunlara dur sus dememesi idi. Tabiki benden baska. Ben hem yanimdakilere hem de bizden epeyce uzak ta oturan gruba once isaret parmagimi dudaklarima goturup sus  isareti ile baslayan yetmeyince susmasini saglayacak her turlu el kol ve ses cikartan hareketler yaparak filmi izledim. Ancak hic fayda vermedi. Birkac dakika susup aynen devam ettiler. Filmin son sahnelerinde hala himmmmmmm, ssssssssttttt gibi garip sesler cikartiyordum. Ilk uyarimda cocugun bana bir bakisi vardi ki gormeye degerdi. O kadar anlamamis bakiyordu ki, bu cocugu sanirim bugune degin hayatinda hic uyaran olmamisti. Film biraz daha devam etseydi acaba kulagini cekmeye baslarmiydim diye de dusunmeden edemedim. Bu yastaki cocuklari hangi akilli ebeveyn yalniz baslarina boyle bir filme gonderir. Cocuklari benden baska kimse uyarmamasinin altinda expatlarin  yerel halktan cekinmesi olabilir mi diye de dusundum. Burada cocuklar ozellikle de dogu kulturlerinde siklikla gorulen bir davranis bicimi olarak erkek cocuklar pek kiymetli. Dokuyorlar saciyorlar kimse birsey demiyor. Baslarinda birer filipinli veya endonezyali minik celimsiz bir bakici AVM’ler icerisinde ordan oraya kosturup para harciyorlar.
Filme gelince Amerikan toplumundaki yabancilasma, sevgisizligi asmak icin insanlarin kliselesmis cozumler ile bundan kurtulma yolculugu anlatilmis. Eat kismindaki Italya ve yemekler cok hostu. Uzun suredir yesil dogadan ve taze sebze,meyve, yemekler ve saraptan uzak olmam nedeni ile yanimdaki cocuklara ragmen hos duygular ile izleyebildim dogrusu. Aklima Urla ve saraplari geldi. Italya’nin dogal guzelligi ve tarihlerini bozulmadan korumalarina bir kez daha hayran oldum. Geleneksel bag evleri, eski ancak cok estetik bir araba ile gelinen evde aile ve dostlarla yenilen uzuuuuun ogle yemekleri ve bol sarap. Nasil da ozledigimi hissettim ve Turkiye’ye gidince yapilacaklar listesinin basina not ettim bu ozlemimi. Tabiki mevsim kis olunca somineyi yakarak.  
Pray kismi Hindistan’i anlatiyordu. Hindistan’in spirutuel boyutunu inanilmaz merak etmek ile birlikte, pisligi nedeni ile hep bana cok uzak oldugunu dusunmusumdur. Bu filmde dogruladim gorusumu. Ama filmde ilgimi ceken Turkiye’de de son zamanlarda moda olan Hindistan’da ruhu kesfetme yolculugunun arkasinda buyuk bir pazarlama politikasi oldugunun hicvedilmesi idi. Bence cok hos olmus.
Son bolum Love kisminda ise Thailand’da cekilmisti. Bol yesil, dere, deniz olmasi bakimindan bana cok iyi geldi. Firsatiniz varsa filmi gidip gorunuz.
Film bittiginde onumdeki sirada oturan kizin cep telefonuna baktigimda gozlerime inanamadim. Kemal soyledi bilen bilirmis markasi VERTU. Fiyatlari 10.000$’dan basliyormus. Ama bu telefon bu ozel markadan olmasi yanisira  tamamen pirlanta ile kapli olmasi telefonu daha da ilginc kiliyordu. Hatta uzerine kirmizi pirlantadan da bir desen vardi.  Kemal’i hemen durttum. Kas goz yaparak telefonu isaret ettim. Benim gibi memuruslar icin o tum telefonu kaplayan taslarin iki tanesini alip iki kulagimiza minik kupe yapmanin, gereksiz musrifce bir yatirim, oldugunu dusunup hemen almaktan vazgectigim icin, telefon dogal olarak cok ilgimi cekti. Bu durum bana kucukken Kaan’a okudugum ‘’Gokkusagi Baligi’’ masalini hatirlatti. Masal siirsel ve lirik bir dille yazilmasi ve cocuklara paylasmanin mutlulugunu son derece yumusak bir dille anlatmasi acisindan bizim ailede cok ozeldir. Cocugu kucuk olanlara siddetle tavsiye ederim. Bilmeyenler icin anlatayim. Gokkusagi baligi muthis guzel pullari sayesinde denizlerin en guzel baligi. Bu durum nedeni ile de tabiki cok kibirli ve sonucta hic arkadasi yok. Bir gun minik bir balik ondan bir tane pul istiyor ancak o  bastan vermiyor. Ama kucuk baligin israri ile en arkadaki pullarindan kucucuk bir tane veriyor. Ve kucuk balik ona cok tesekkur ediyor , dost oluyorlar ve Gokkusagi baligi paylastigi icin cok mutlu oluyor. Bir an bende kizdan iki tanecik tas istesem mi diye dusundum.  Bilmem ne demek istedigim anlasildi mi?
Ikinci etkinligimiz DTFF idi. 26-30 Ekim tarihleri arasinda duzenlenen Doha Tribeca Film Festivali. Acilis gecesine gittik. Giderken tam yerini ogrenebilmek icin, taksici ve polis olmak uzere uc ayri kisiye sorduk, ucude ayri bilgi verdi. Yanlis anlasilmasin ‘’Film Festivali nerede’’ degil ‘’open air theater nerede’’ diye sorduk. Hic biri bilmiyoruz demedi tam tersi cok emin bir sekilde cevap verdi. Neyse sonunda Kemal yine kendi bilgisi ile buldu. Burasi Doha’nin yeni yuzu. Buyuk bir park olarak baslamis zamanla luks binalar evler vs. de yapilmasi planlanmis 2030’a kadar surecek kapsamli bir proje. Konu film Festival’i olunca  daha cok Avrupali ve Amerikalilar vardi ortalikta. Tabiki bir de parki gezmeye gelen Qatarli olmayan araplar. Ulkelerin  insanlarin kulturleri uzerinde bu kadar belirgin etki ettigini bir kez daha dogrulamis olduk. Festival katalogunda gordugumuz gosterilecek filmler bir film festivalinde sergilenecek duzeyde izlenimini veriyordu. Filmleri izleyemedik cunku salon doldugu icin iceri almadilar. Festival kapsaminda paneller ve acik oturumlar da duzenlenmisti. Kirmizi hali seremonisi de yapilacagi belirtilmisti katologda. Bu arada burada bir Film Akademisi de bulundugunu belirtmek isterim. Gittigimiz sinemada da de bu akademinin epey uzun bir reklami vardi. Reklamda bu akademiye giderseniz islerinizi daha kolay halledersiniz mesajini Hint ve Arap filmlerinde cok belirgin olarak yapilan saklabanlikla veriyordu. Hic gulunecek gibi degildi dogrusu.
Filme giremeyince biz de parkta dolanalim dedik. Park denize sifir olunca benim deniz sevgim hemen depresiverdi. Denize ayaklarimi sokmak istedim. Aslinda sahili barikatlar ile kapatmislardi ancak Kemal’in uyarisina karsin atlayip girdim. Cunku az once de baskalarini sahilde gormustum. Daha adimim atar atmaz guvenlik geldi. Kapali oldugunu sadece Cuma gunleri acik oldugunu belirtti. Kos kos ciktim tabiki. Sahil bakinca cok hos gorunuyordu. Ama denize yapilan dolgular nedeni ile deniz olu bir deniz gibi idi hic hareket yoktu. Etraftan aldigimiz bilgiye gore de deniz gercekten olu ve balcik gibiymis.
Parkta ilerlerken gayet lux bir restoran gorduk uzerinde de bilmem bir sey Pasha Ottoman filan yazinca daldik iceriye. Bizi bir bayan karsiladi. Ingilizce olarak  Restoranin seyhin biri tarafindan yaptirilan Ottoman- Turk mutfagi oldugunu soyleyerek basladi anlatmaya. Yemeklere baktik hakikatten hunkarbegendiler, serbetler filan. Calisanlar Osmanli tarzi giyimliler. Hersey cok sik ve ozenle dekore edilmis. Bir tek her yere siklikla asilmis flat tv’leri sevemedik. Ama burasi boyle. Kizda hafif uzak dogululara benziyor. Ben Turk yemeklerini nasil buldu filan diye sormak icin kiza nereli oldugunu sordum. Ingilizce olarak Turkum deyince ben de ona ’’ me to’’ deyiverdim. Karsilikli bir an bakistik sonra basladik gulmaye. Cok komik oldu. Aaaa baktim gogsunde ismi yaziyor adi Gamze imis. Hemde Universiteyi Izmir’de okumus. Basladik bir derin sohbete. En sonunda close friend olduk. Tum Izmirliler gibi sevgilisinden,  kac para maas aldigina kadar herseyi ayak ustu konusuverdik. Restorani anlatti. Turkiye’den garsonlar, calisanlar ve ozel serbetci getirtmisler. Hemen bize limonata ve cok meshur gul serbeti ikram etti. Biz limonatayi begendik. En kisa zamanda burada yemek yemege gelecegimiz belirterek ayrildik. Bu arada size bilgi vereyim. Gamze daha once Antalya’daki MARDAN PALACE’da calisiyormus. Hani su Azeri isadaminin yaptirdigi meshur otel. Acilina Richard Gere, Sharon Stone gibi unluleri davet etmisti. Turklerden de 5 yildizlarin mudavimleri Sibel CAN ve Ibrahim Tatlisies. Neyse Gamze Mardan Palace’in gosteristen baska birsey olmadigini arkasinda muthis problemler oldugunu o gosterisli malzemelerin hepsinin ucuz Cin mali olmasi nedeni ile de derdinin bitmeyecegini, zor kactiklarini belirtti. Bilmem hatirlarmisiniz bu isadami 5- 6 yasindaki torununa da muthis bir dogum gunu partisi yapmisti. Yine dunya starlarini davet ederek.  
Ucuncu etkinligimiz ise 28-30 Ekim tarihleri arasinda gerceklesen bayanlar Dunya Tenis Turnuvasi idi. Cok hos karsilasmalar oldu. Oncelikle sunu belirtelim Katar 2022 dunya olimpiyatlarina ev sahipligi yapmak istiyor ve bunun icinde inanilmaz paralar harciyor. Gazetelere baktiginizda bununla ilgili asagi yukari her gun bir etkinlik gorulebiliyor. Yapilan statlara dunyanin en iyi takimlari’ sporculari ve spor camiasinin unluleri, yoneticileri Qatar’I tanitmak, adlarini duyurmak icin davet ediliyor. Dolayisi ile karsilasmalarin yapildigi yer muthisti. Tabiki bunun dogal yansimasi olarak sahanin her yerinde kocaman kocaman DOHA- KATAR yaziyordu. Aralarda da, sanki tum Doha oyleymis izlenimi verilmek icin Doha’nin birkac tower’dan olusan o bolgesi siklikla gosteriliyordu. Williams kardesler gelmemisti. Ancak Ocak ayinda erkekler karsilasmalari olacak ki Nadal gelecekmis. Kaan simdiden heyecanli. Cok enteresan bir sporcu. Tv’den maclarini izlerken ne kadar obsesif bir kisiligi oldugunu fark ettik. Neyse bayanlar karsilasmalari oldukca cekismeli gecti. Gazetede cikan yaziyi sizlerle paylasmak isterim.
Kim Clijters uzun sure ara verdiği kariyerine, geçen yıl özel davet ile katıldığı US Open (Amerika açık) ile muhteşem bir dönüş yapmış ve buradaki performansı ile şampiyonluğa ulaşmıştı.

Kim Clijters bu yılda Doha WTA Cahmpionship’e gelene kadar sergilediği performans ile 4 turnuva kazanmıştı. Rakibi ise bu sene gösterdiği performans ile bir numaraya kadar yükselmişti ve çok formdaydı. Bayanların iki formda ve başarılı raketinin karşılaşması da heyecanlı geçti.

İlk seti kazanan KimClijters oldu. Zorlu geçen ikinci seti ise Caroline Wozniacki kazanmayı başardı. Üçüncü sette ise oyuna ağırlığını koyan Kim Clijters rahat bir oyun ile seti ve maçı kazanarak Doha’nın en iyisi oldu.
Goruyormusunuz kariyerine ara verdikten sonra neler yapmis. Bir kez daha istemenin birincil etken oldugunu gormus olduk. Aslinda daha 27 yasinda imis. Rakibi Wozniacki ise 21 yasinda olmasina ragmen yenildi. Ama seneye alir diye dusunuyorum. Ben karsilasmalarda hep Clijters’i tutmustum. Sonuctan mutluyum. Wozniacki biraz simarik gibi geldi. Neyse kazanilan odulu soyleyeyim.Tam tamina 1.450.000 $. Odul toreni de enteresandi. Odulu vermeye Tenis Federasyonu Baskani Katar’li gencten biri geldi. Yine fistan ve o meshur terliklerle sahneye cikti. Sonra seyhin ailesinden biri davet edildi. Sahneye 35 yaslarinda carsafli ama yuzu peceli olmayan bir hanim kolunda da  gezmeye gider gibi taktigi cantasi ile cikti. Gorseniz bu seyhin akrabasi filan demezsiniz. Kirkyilda bir evden cikan ev hanimi teyze goruntusu icinde idi. Cunku bu kadinlarin o kadar gosterislisini gordum ku bu seyhin ailesinden olmasina karsin oldukca mutevazi idi. Onun bu mutevaziligi dogrusu  oldukca dikkatimi cekti. Taniyip sohbet etmek isterdim.
Turnuvada ayrica oldukca duygusalda bir olay yasandi. Rus bir tenisci yaptigi mac sonrasinda yenildi. Ancak mac sonrasi bir konusma yapti. Bu onun Jubile karsilasmasi oldugunu soyleyip aglamaya basladi.  Sporcunun agladigini   goren basta annesi ve calistiricilari hatta rakibi ve turnuva yetkilileri olmak uzere, tum stat herkes baslamasin mi aglamaya. Dusunun koskaca stad ve ekran basinda dunyanin her yerinden izleniyorken. Ekran karsisinda ben de cok duygulandim dogrusu. Aslinda kullandigi sozcukler son derece siradan tesekkur sozcukleri idi ama aglayarak tesekkur etmesi herkesi cok etkilemisti. Destek veren herkese annesinden, calistiricilarindan baslayip taaa Doha yetkililerine kadar tek tek aglayarak  tesekkur etti. Hele bir annesine tesekkur edis ani vardi ki anlatilamaz.
Bir de turnuvada Italyan bir sporcu kiz vardi ki cok komik bir tipti. Aslinda Italyan kadinlari gayet hos hatta seksidir. Ama bu kizcagiz tum bunlara inat  kiz demeye bin sahit ister modeli idi. Oyle iri yari filan dusunmeyin tam tersi zayif siska bile denilebilir. Comak gibi yamuk bacaklar. Yuruyus ve vucut dilinde de zerafetin z’si yok. Komik olan tarafi ise bu kizcagiza herhalde kiza biraz benzesin diye firfirli etekli spor kiyafetleri giydirmisler. Yani tum diger fistik gibi sporcular gayet mini hos tenisci  etekleri elbiseleri giyip daha da bir hos olurlarken niye buna firfirlisini giydirmisler anlayamadim dogrusu. Kiza benmesi icin son bir umit diye dusunmus olabilirler. Vallahi ayip olacak ama hani gosteri maymunlarina giydiriliyor ya aynen. Turnuvada 3. oldu. Ama odul sadece ilk ikiye verildi.
Aslinda bilindigi uzere tenisci kizlar halk arasinda fistik olmalari ile unludur. Evet ilk iki de oyleydi. Bu arada gidikleri kiyafetlerin ardinda biliyorsunuz inanilmaz bir sponsor destegi var. Cok hos kiyafetler gorduk. Ikinci kiz kiyafete uygun olsun diye kuf sarisi uzun takma tirnak takmisti. O kadar uzun tirnaklar ile nasil oynayabildi anlayamadik. Havlusu, oturdugu koltuk hepsi tam takimdi sporcularin. Defile gibi.  Ama ben giyimi, kusami, tarzi dahil her seyi ile Clijters’ i tutmustum.
Dogrusu bugune degin ben hic tenis maci izlememistim. Daha dogrusu spor karsilasmalari izlemezdim. Vaktim olunca Kaan sayesinde alistim. Tenis maclari sonrasinda 1. ve 2. Sporcu uzun uzun konusma yapiyorlar tesekkur ediyorlar. Enteresan geldi. Baska bir spor dalinda da varmidir boyle birsey?
Gordugunuz gibi Katar tum gelenek ve ikliminin sertligine  inat kendini asmaya cabalayan bir ulke. Elindeki kaynaklari ulkenin gelismesine harciyorlar. Turkiye’yi uzaktan izleyince Turban, 29 Ekim respsiyonu, kim katildi kim katilmadi, yok kim kiminle tokalasti, Erdogan- Kilicdaroglu’nun bitmez- tukenmez bir yere goturmeyen soz duellolari… Enerjimizi ne kadar sacma sapan seylere harciyoruz. Tarihimiz, kultur mozagimiz, dogamiz ne kadar buyuk bir sans ve inanilmaz kiymetliyken enerjimizi sacma sapan tartismalara harcamamiz inanilmaz uzucu geliyor insana. Buradaki egitim faaliyetlerine ve seyhin karisina baska bir yazida deginecegim. Siz bu arada bulursaniz internette karisinin resmine bakmanizi oneriyorum. Sonra bizimkilerin karilarinin resmine bakmayin ama.
Simdilik bu kadar yazayim. Bir sonraki yaziyi arayi uzatmadan gondermeyi planliyorum. Hoscakalin…

EID AL ADHA HATIRALARI




 22/10/2010
                                                                                                                                   22/10/2010
EID AL ADHA HATIRALARI                                                                                         Doha
Merhabalar,
Bu aralar biraz dagildim konsantre olamiyorum.  Kafamda degisik dusunceler yazilarimdan uzaklasmama neden oluyor. Yillardir beynimin en dip koselerinde saklamis oldugum hayallerim bir bir ortaya cikmaya basladilar. Bazilari gercege donusur gibi olunca hemen o tarafa yoneliyorum. Bu durumda da yazilardan uzaklasiyorum. Icimde yapmak isteyip de yillardir yapamadigim birbirinden bagimsiz her konu basligi ayni oranda dikkatimi cekiyor. Hangisine yonelecegime bir turlu karar veremiyorum. Ruhumdaki bu arsizca saldirilara son derece musamahaliyim. Varsin saldirsinlar deyip ruhumun bu kesfetme donemine elimden geldigince firsat veriyor, hatta kenarda kosede bir yasanmamislik kalmasin diye de tum firsatlari degerlendirerek uyarmaya calisiyorum. Anlayacaginiz tam anlami ile  zevkini cikartmaya calisiyorum. Ben buna ” ruhumun kesfetme sureci” diyorum.
 Aslinda yazacak cok konu var ama yazmaya baslamaya  cok zorlaniyorum. Ekranin karsisina  yazmak icin oturuyorum. Ancak orayi karistiriyorum, burayi karistiriyorum bir turlu yaziya basliyamiyorum. Arada sizlerden ihtarlar geliyor “hadi nerde yeni yazi’ diye. Bu seferde cocuklarina ekmek goturmesi gereken bir ebeveyn gibi yeterince calismadigimi dusunuyor vicdan azabi cekiyorum. Bu konuda en buyuk destekcim Kemal . Yazilarimi muthis sahiplendi. Oyleki her turumuzda yazilarima faydali olmasi icin resim cekiyor, fiyat soruyor, bilgi topluyor, yol gosteriyor. Aramizda espri oldu, insaatin tozlu, toprakli, stresli dunyasindan cikarip kurtarmak icin kendisine is teklif ettim. Ilerde onemli bir seyahat yazari olursam o da bana eslik edecek ve ben sadece yazilarima konsantre olabilmem icin alt yapidaki tum isleri halledecek. Adini da koyduk: Lojistik Mudurum…   Insaatlarin zorlu dunyasindan kurtulup benimle birlikte maceralara atilmak daha cazip geldi bu nedenle bogaz tokluguna calismayi memnuniyetle kabul etti.
Bu kadar uzun surede neler yaptik. Oncelikle bayrami nasil gecirdigimizi anlatayim.
Burada bayrama EID (arapcada tatil anlamina da geliyor) deniliyor. Ramazan bayrami; Eid Al Fitr (fitre bayrami gibi ama yaptigim literature incelemesine gore Fitr arapca kahvalti demekmis) kurban bayrami ise Eid Al Adha. Adha’da kurban. Sizlere mesaj attim.” EID MUBARAK” diye.” Yani bayraminiz kutlu olsun”. Herkes mesajimi almis. Anlamli geri donusler yasadim. Tesekkurler. Burada bayramlar ne gune gelirse gelsin istisnasiz 1 hafta tatil oluyor. Bu yil Turkiye’deki Kurban bayrami  gibi. Bu nedenle Kaan guzel bir tatil yapti. Ama ozel sektor calismaya hizla devam etti. Kemal gibi. Sadece bayramin ilk iki gunu tatil yapabildi.  Bayram sabahi saat 12:00de buradaki arkadaslarimizla Turk Lokantasina gidip bir guzel kahvalti yaptik. Kahvalti da cikartmamislar pide, kebap filan yedik. Turkiyedekiler kadar olmasa da idare ederdi. Ailecek pideci olarak Kircicegini cok severiz. Ozellikle de dil corbasina bayiliriz. Bos kasarli ve kusbasi-kasarli pideleri bizim icin muhtesemdir.  Turkiye’ye gidince hemen gitmeyi hayal ediyoruz. Neyse, kahvalti sonrasi yanimiza biraz da paket alarak uzun zamandir gitmeyi hayal ettigimiz denize dogru yola ciktik. Burasi bir yarim ada hatta nerede ise ada olacak denli karaya az bagli bir yarim ada olmasina karsin deniz kulturu yok. Ornegin  araplar pek balik tuketmiyorlar. Bunun devami olarak da denize girmiyorlar. Kemal’in bir sozu var. Arap deniz kiyisinda denize sirtini verip cole bakarak oturur diye. Dolayisi ile hic bir yerde tesis yok.  Kiyidaki herkes yabanci idi. Sozgelimi yanimizdaki grup Zimbabve’denmis. Hatta kucuk kizlarinin resmini cektim. Face’te. Cok sevimliydi. Diger  tarafimizdaki grup ise Avrupali di. Herkes kendi kulturune gore egleniyordu.  Zimbabveliler mangal yaptilar. Avrupalilar misir gevregi yiyip bol bol yuzduler, badminton oynadilar.  Araplar (Katari olmayanlar) ise erkek erkege oynak havalar calip kivirtarak muzik esliginde oynadilar. Ben denize girmedim cunku deniz beni hic cekmedi. Suyun sicakligi yazin Izmir sicakligi kadardi. Hatta Sigaciktaki koylar yazin ortasinda buradan cok cok daha soguktu. Bizim erkekler santiyeci olduklari icin yanlarina oglanlarida alip kocaman kumdan baraj yaptilar. Cok gulduk tatilde bari insaat olmasin dedik. Ama resmen sanat eseri yaptilar. Resimleri face’te. Tabiki yorgunluktan olduler. Hos bir gun oldu bizim icin. Buraya geldigimizden beri gormek isteyipte goremedigim denizi gorme sansim oldu.  Aslinda basta ne kadar deniz icin heyecanlaniyorsam da insanlarla konustukca a beklentilerimi epey dusurmus olmamin faydasini gordum. Insan yinede yarim ada olan bir yerin hic mi guzel denizi yok diye dusunmeden edemiyor.
Kisaca deniz ve balik burada cok yavan…
Yerel baliklar yemek istiyoruz. Aliyoruz kocaman heybetli baliklari benim klasik zeytinyagi, sarimsak ve tuzdan olusan sosumda saatlerce bekletip birde  baligin karnini acip lezzetlensin diye icerisine halka sogan, biber koyuyoruz. Nafile… Sanirim tatli su ve sicak deniz baliklari boyle oluyor. Soguk denizlerde baliklar soguga karsi yaglandiklari icin daha lezzetli oluyorlar.  Burada marketlerin balik reyonlarinda daha cok uzak dogulular oluyor. Onlar her turlu ivir zivir seyi aliyorlar. Mavi yengec dahil. Bir ara biz de alalim diye heveslendik ama nasil pisirecegimizi bilemedik. Ben mutfak konusunda cok da yaratici olmadigim icin cesaret edemedim.
Bayrami anlatiyordum konu nereye geldi. Bayramin ikinci gunu Katar Turk kadinlar Birliginin(KTKB) duzenledigi kahvaltiya katildik. Hatirlarsaniz gectigimiz bayramda gitmistik. Bu kez yeni acilan Turk restoraninda oldu. Hatta bu restorana ilk acildigi gunlerde gitmis ve sahibine fikri biz vermistik. Hosumuza gitti bu gelisme. Kahvalti saat 12:00 diye gittik baktik herkes cikiyor anlayamadik. Megerse kahvalti saat 09:30’da imis. Yemekler sogumus, azalmis, tadi kacmisti. Neyse oturduk yedik bu arada da organizasyonu duzenleyen uc kisi ile tanistik ve yaklasik iki saat suren hos bir sohbete dalinca yemeklerin tadini unuttuk gitti.
Bu tatli sohbetten sonra hava cok hos, tipki Turkiye’nin bahar havasi gibi, olunca Kornish’te (Kordonda) yuruyelim dedik. Upuzun bir sahil 10 km filan vardir. Bol bol fotograf cektik. Fotograflar Face’te. Burada ilginc bir de olaya tanik olduk acikcasi benim dikkatimi cekmemisti Kemal uyarinca dikkat ettim. Bu bolgede Arap fistanli polisler var. Bu polisler bekar erkek iscilerin kornishte dolasmasina izin vermiyor ve yanlarina yavasca giderek sessizce bolgeyi terketmelerini istiyor. Bir sure adami takip ettik ve resimledik. Face’te bu resimlerde yer aliyor. Artik isyerinizde bakamiyorsaniz evde bir firsat yaratip bakin derim. Kornishte geleneksel balikci tekneleri var. Gece mehtap turu filan da duzenliyorlar. Onumuzdeki hafta Cuma gunu KTKB’nin duzenledigi boyle bir geziye katilacagiz. Anlatirim.
Kornisten sonra karsi kiyida yer alan Pearl’e gittik.Kornish ve Pearl Izmirde Karsiyaka-Guzelyali gibi olarak hayal edin lutfen. Pearl buranin en prestijli bolgesi. Dubai’deki Palmiye adasina benzetilmeye calisilmis. Soyle bir genel bilgi vereyim deniz doldurularak  yaratilmis Limanda ultra lux apartmanlar bunlarla  uyumlu magazalar, kafelerden olusuyor.  Yani tekneni evin onune baglama imkani sunuluyor . Bu arada sehir hayatinin tum nimetlerinden faydalanarak tabiki.  Dunyanin en lux markalari giyim, otomotiv, puroya kadar  burda. Dubai’deki palmiye adasi buradan cok daha buyuk ve kapsamli idi hatta icerisinde birde meshur Atlantis oteli vardi. Orada sahildeki evler villa tipi dublex iken sadece icerdekiler daha yuksek katli  idi. Burasi ise sadece yuksek katlilardan olusmakta. Halen insaatlar devam ediyor zamanla belki olabilir. Ama cati dublex katlarinin manzarasi cok hos olsa gerek. Gectigimiz gunlerde bir Turk arkadas Pearl’de oturdugu evin gece ve gunduz manzarasinin olarak cektigi fotograi gosterdi  dogrusu cok hostu. Pearl’de insaatlar bittikce bolgeye bir ad verilerek halka aciliyor. Su anda Porto Arabia bolgesi acilmis durumda. Yesil, estetik ve tertemiz bir bolge olarak Katar’in farkli bir yuzunu temsil ediyor. Estetik dedim ama deniz kenarinda yurume yolunun epoksi gibi hastane , fabrika, okul zeminlerinde kullanilan bir malzeme ile kaplanmis olmasini anlayamadik. Ayrica  korkuluklarin demirleri de cok alakasizdi.Neyse face’te cektigimiz resimleri koyduk . Bir zahmet bakiverin. (artik face bakmaniz sart oldu) Bu arada o siyah korkuluklari temizleyen en az uc kisi gorduk ellerinde hani su toz alma supurgeleri varya onlardan. Adamlar tum gun boyunca korkuluklardaki tozlari aliyorlar. Korkuluklar siyah olunca toz hemen belli oluyor ya yaklasik 1 km.lik mesafeye 3 adam yerlestirmisler tum gun toz alsin diye. Lukse bak.
Pearl yakininda insanlar denize giriyorlardi. Ama denizin olu bir ic deniz hali vardi. Hic hareket yok. Deniz sahil boyunca dumduz giderken kiyiyi doldurarak girinti- cikinti yapmislar ki daha cok ev yapilsin sahile. Sonucunda daha cok ev satilsin para kazanilsin. Bu yaratilan suni sahillerde suyu bulandirmis.  Ancak su temiz ve denize girilebilyor. En azindan Turkiyedeki sehirlerdeki sahiller gibi degil. Hatta su hareketlensin diye dis denizden aldiklari suyu sahile basiyorlardi. Korniste cektigimiz resimler arasinda gorebilirsiniz. Ben ilk gordugumde” aaaa kanalizasyon” dedim. Kemal durumu acikladi. Basilan suyun debiside oldukca yuksekti.
Bayramin ucuncu gunu tekrar Pearl’e gittik. Bu kez Kaan gelmek istemedi. Iyice bir tavaf edip bol bol fotograf cektik. Hava da guzeldi. Tam bahar havasi. Bu arada fotograflarda gordugunuz teknelerin sahipleri hangi seyhtir nasil bir hayat yasar deyip hayal kurarken; aaaa baktik bir tanesi ve en cafcaflisi hareket ediyor. Icerisinde Endonezyali cocuk bakicisi da dahil oldugu halde. Ohh ne sansli kadin filan derken bol bol fotograflarini cektik. Yine face’te. Neyse yurumeye devam ediyoruz. Bir baktik kucuk bir tekne icerisinde 3 erkek 2 kadin Avrupali tipli. Bak dedik Avrupalilar gelir gelmez bir tekne almislar. Keratalar bilirler keyif yapmayi. Tekne durdu. 2 kadin 2 adam indi 3. adama hoscakal deyip el sikistilar hizmeti icin tesekkur ettiler filan. Aaaaa tekne meger kiralikmis. 2 ciftte kiralamis megerse bu tekneyi. Bizim neyimiz eksik bizde bir bakalim nasil kiralaniyor filan diye oradaki sirin zencimsi- asyalimsi  iskeletor gibi zayif delikanliya sorduk. Delikanli kosa kosa yanimiza geldi ve basladi aciklamaya. Aslinda buradaki gordugumuz teknelerin cogunun calistigi  sirkete ait oldugunu ve istenirse saatlik olarak bile kiralanabildigini soyleyince cok sasirdik. Hani o az once anlattigim o devasa yat mi denir ne denir o bile kiralik oldugunu soylemesin mi?  Yani arap seyhi de olsa ne kadar parasi olursa olsun tekneye yatirim yapmiyor. Bu sefer de” cani isterse kiralayip hevesini alip havasini basiyor” diye dusunduk. Neyse tekne turlari hakkinda bilgi almak icin bizi acentaya yonlendirdi. Hatta durum ben de sizinle geleyim dedi. Zaten acentada hemen oracikta imis. Yolda cok merak edip nereli oldugunu sorunca Seysel adalari demezmi. Oglum senin ne isin var buralarda o kadar guzel diyarlari birakip ne hikmet ile geldin diye sorunca da ( bu cumlenin Ingilizcesi tabiki my son diye baslamadi rating ugruna size ekzejere ederek anlatiyorum anlayin artik) herkesin ayni seyi soyledigini ulkesinde de Turizm isi ile ilgilendigini ve yurtdisi tecrubesi kazanmak icin geldigini belirtti. Neyse bu arada acentaya vardik ve tesekkur ederek vedalastik. Bu arada Lojistik Mudurum Kemal sizler icin acentada teknelerin turlari ve fiyatlari ile ilgili ayrintili bilgi aldi. Vallahi onun aklina geldi bak yazinda bu bilgiyi verebilirsin dedi. Sonucta ben sadece kiralamayi dusundugumuz tekne ile ilgileniyordum. Fikir vermesi icin soyluyorum 10 metrelik 1 tekneyi  1 yillik olarak 29.999 QR’a kiraliyabilirsiniz. 24 metreligi de 99.999 QR’a. (yaklasik 40.000TL) bilenler Turkiye ile bir karsilastirsin derim.  Bu arada korfezin disina suni bir ada yapmislar. Oglen 3 seanstan birinde tekne ile goturup birakiyorlar aksamda ayri uc seanstan birinde aliyorlar. Bu seanslari belirlemek yolcu insiyatifinde. 10 dakikalik bu yolculuk icin kisi basi 50 QR aliyorlarmis.  Turk parasi ile 20 TL filan. Turkiye’de yazin tum gun denizde yedirip icirip koy koy gezdiren tekneler 25 TL filan diye hatirliyorum. Zaten burada her sey cok pahali.
Bu yazinin konusu bayramda ne yaptik olunca size bayramda evimizi ziyarete gelen Arap genc ailden de bahsetmek isterim. Kadin adi Nur,  Gym’de tanistik. Suriyeli ve basi ortulu 21 yasinda genc bir ogretmen hanim ama cin gibi masallah. Kocasi ise Lubnan’li. Saniriz 30’lu yaslarda genc bir muhendis. Birde benim cok sevdigim 3 aylik ogullari var SALAH. Ismi Selahattin Eyyubiden geliyormus.
Neyse Salah’a donelim nasil sevimli ( cunku tombis) ve cok uslu. Guluyor  ve uyuyor. Huyunu hic degil ama tipini Kaan’in bebekligine benzetiyorum. Cok uyumlu bir bebek. Onlar bize ziyarete geldiler. Biz de cok mutlu olduk. Cok hos insanlar. Nur burada bebek oncesi calismis ve cin gibi oldugu icin bana cok hos bilgiler verebiliyor. Normalde Araplar ile iletisim kurmak farkli dunyalarin insanlari olarak zor. Ancak bu aile siradanaraplardan farkli olduklari icin kolaylikla iletisim kurabildik. Biz de Salah’a bize yaptigi ilk ziyaret nedeni ile yumurta , cikolata ayrica bayram icin de harclik verdik. Megerse onlarda da adetmis. Bayram tatlilari almistik onlara ikram ettik. Turk kahvesi icmek istediler. Hemen yaptim. Tum bu adetler onlarda da varmis. Onlar da bizi evlerine davet ettiler. Bu arada Salah ile cekildigim fotografim yine face’te.
Aldigimiz tatlilari bayramda sitede calisanlara ikram ettik. Cok memnun oldular. Bizi musluman sanmadiklari icin belki de bayramimizi kutlamamislardi. Olsun deyip biz yine de ikramimizi yaptik.
Kaan genel olarak, Turkiye’de bayramlari sevmezdim ama keske Turkiye’de olsaydik dedi. Eskisehir’de olmayi isterdim dedi. Orada bayramlar daha gelenekseldir. Ben burada yasadigimiz bayrami farkli ve kesfetme ile dolu oldugu icin sevdim. Seneye Allah kerim.
Yazilarimin sonunda sizlere okuduklarimi, izlediklerimi paylasiyorum biliyorsunuz.
Cok hos filmler izliyoruz tv’de her aksam.O kadar guzel aile filmleri yayinliyorlar ki bizim icin aksam 21:00 film saatini iple cekiyoruz. Koyuyoruz onumuze Allah ne verdiyse hem yiyip hem de film izliyoruz. Tabiki bu durum Ingilizce acisindan da gayet faydali oluyor. Hatta sabahlari da arka arkaya 4 film filan koyuyorlar. Firsatim oldukca bakiyorum.  Ayrica dun AVATAR’in DVD’sini aldik. Kemal izlememis. Hep birlikte soluksuz izledik. Bir suru seyi hatirlamadim. Tanrim ne unutkanim. Bu arada Kaan replikleri bile soyluyordu. Ben oyle bir sahne oldugunu bile hatirlamiyorum. Oysaki birlikte izlemistik. Film Superdi. Zaten boyle ozel filmlerin orjinal formda kolleksiyon yapmaya basladik. (Yazdan beri). Cok eski John Wayne ve Rita Hayworth filmlerini nerede bulabilirim bilen varsa soyleyebilirmi ltf. Sener Sen, Hababam Sinifi filan sahip olmak istedigim seriler. Su an isin basindayim. Neyse yine dagildim. Bu arada cok gitmek istedigim Social Network filmini kacirdik. Bir gittik seans 15 dakika olmustu baslayali. Haftaya geliriz dedik film gitmisti. Inanamadik. Turkiye’de nasildi durumu bu kadar kisa mi kaldi? Gidenler begendiler mi?
Bu donemde Soner Yalcin’in “Siz kimi kandiriyorsunuz” kitabini okudum. Altinda da “Yakin tarihin gayriresmi notlarinda gercekler ile yuzlesmeye hazir misiniz” yaziyor. Soner Yalcin’in okudugum ilk kitabi idi. Cok akici ve sade bir dille yazmis. Bizim gibi kendi tarihini cok beylik ifadelerin disinda verilmeyen bir egitim almislar icin son derece faydali bir kitap. Hatta tarihimizde arsivlemenin ozellikle de Ingilizlerin ellerinde oldugu icin tarihte bircok sahsiyetin iyi adam gosterildigini aslinda o adamin Ingilizler icin iyi ancak vatanini satan bir kisi oldugunun altini ciziyor. Ornekler veriyor. Oncelikle popular olaylardan turbanin cikisina deginiyor. Burada Erdogan ile karisinin tanismasina kadar gidiyor. Islami kesimin onemli isimi Sule Yuksel’in enteresan hayat cizgisinden soz ediyor. Bu arada birakiniz turbanla okusunlar okul bitince ne oluyor hepsi evinin hanimi deyip basliyor tektek isim vermeye. Cumhurbaskani, basbakan kizlari, bazi bakanlarin okumus esleri hatta Disisleri bakaninin karisi doktor (bu arada Kemal’in de liseden sinif arkadasi imis) okudularda da ne oldu hepsi ev hanimi diyor.Baska,Turkiyeyi cok uzun yillardir, Osmanlinin son donemlerinden beri,  Gumushanevi dergahinin yonettigini soyluyor. Su anda yonetimde kim varsa bu dergahtan gecmis. Isim isim veriyor. Bende kitabi okuyunca bizden ne kadar farkli dunyalar var ve biz catlasak patlasak ipin ote yanina gecemeyiz fikri olustu. Bu insanlarin aile kulturleri olmus artik. Aile buyukleri cocuklara bu dunyada yer aciyorlar. Sonucta o aileler soz sahibi oluyor. Bizler memurus modunda, kucuk dunyamizda,  yarini kurtarma cabasinda yasayip gidiyoruz piyon gibiyiz fikri olusuyor. Tarihi o kadar spesifik olaylara deginiyorki tarihci olmadigina inanamadim. Bir gazeteci gozuyle bu kadar arastirma yapmasi muthis. Ornegin Kurtulus savasindaki teyyarecileri anlattigi bir bolum var hakikatten cok iyi bir arastirmaci oldugunu iyice ortaya koymus.  Bundan sonra bay Pipo’sunu okuyacagim. Yazdiklarima bakip ne kadar entellektuel oldugumu sanmayin bu kitap 2008 de piyasaya cikmis. Bir turlu vakit ayirip okuyamamisim. Belki sizler okumus olabilirsiniz. Okumadi iseniz de tavsiye ediyorum. Simdi SAHBABA kitabina basladim. Vahidettin’i anlatan bir kitap. Tarihci Murat Belge yazmis. Aldigimiz tarih derslerinde Vahidettin’I vatan haini diye ogrenmistik hatirlarsaniz. Iste kitapta ailesi ozellikle de kizi Sabiha Sultan’in ve cevresinin destegi ile arsivlerine uzanarak Vahidettin’in insani boyutunu ve  ulkeyi terketmesine sebep olan o gunun kosullarini kendisine ait yazismalar araciligi ile ortaya cikartiyor. Kitabin basinda kizinin babasinin vatan haini imajini yillarca uzerlerinde tasimanin acisini anlatiyor. Gercekten etkileyici. Kitaba yeni basladim bir sonraki yazimda yorumlari verecegim.
Evet basta da belirttigim uzere yaziya baslamak zor ama gordugunuz uzere basladimmi da birakamiyorum bir turlu. Neyse bayram sonrasi isyerlerinize dondugunuzde bilgisayarda yazimi group gune guzel bir baslangic yapabilmenizi diliyorum. J Bu nedenle yazimi 15 dakika icierisinde yollamam  gerek. Su anda burada saat 08:44. Turkiye 1 saat geri.
Ancak firsatiniz oldukca sizlerden de geri donusler- yorumlar bekliyorum. Facebook’ta “neseylegezerken” bolumunde tum bu anlattiklarimin resimleri var. Lutfen bakiniz. Ayrica www.neseylegezerken.blogspot.com  adresindeki bloguma giriniz yorum yaziniz ankete katiliniz. Biraz calisiniz. Hep is, hep coluk cocuk nereye kadar. Bugun nese icin ne yaptim diye sorunuz kendi kendinize. Sayenizde blogumun hareketlenmesini istiyorum.
Herkese mutlu,saglikli,  guzel gunler dilerim. Guzel bir tatilin ardindan gununuzun mutlu gecmesi dileklerimle…HOSCAKALIN…
                                                                                                                                 

Wednesday 5 January 2011

FACEBOOK'u SEVEMEDIM.

                                                                                                                                       23/10/2010
FACEBOOK’u SEVEMEDIM…
Yazilarima kaldigim yerden devam ediyorum.
Ara verince soguyor insan. Bu aralar blog olusturma isine kafami taktim. Bir taraftan da fotograf makinasini ogrenmeye calisiyorum. Yazilarimi resimler ile destekleyerek yazmak istiyorum. Blog olusturabilirsem sadece bana ait seyler olacak.
Resimleri iletebilmek icin mail yeterli olmuyor. Aslinda gonderdigim topu topu iki resim ama makinanin ozelligi nedeni ile oldukca yer kaplayan resimler. Bir turlu iletemedim. Blogumu da henuz olusturamadigim icin Kaan’dan oneri geldi facebook’a ekleyelim diye. Boylece ilk gunku gibi kullanilmamis facebook’uma islerlik kazandirmis olduk. Baslangicta eklemelerim sonrasi ziyaretcileri takip etmek, yorumlarini almak heyecan verici idi. Ama sonrasinda ben yazi ve resimler ile desteklemeyince heyecani gitti. Bundan sonra sizlere yazilarimi eskisi gibi mail ile gondermeye devam edecegim. Cunku benim eski halim gibi evde bilgisayara vakit ayiramayanlar ne olursa olsun bu sekilde devam etmemi istediler. Kendilerini anliyor ve devam edecegimi bildiriyorum. Ama tabiki resim gonderemiyecegim. Belki resimleri kucultebilirsem gonderebilirim ancak ziplesem de gonderemedim. Fotograf makinasinda degisiklik yapmam gerekecek. Bakacagim.
Baslik ile dunyada cigir acmis bu sosyal paylasim sitesine haksizlik yapmak istemem. Bence de buyuk devrim. Biliyorsunuz su gunlerde filmi bile yapildi. Belki Turkiye’de gosterilmeye bile baslanmistir. Hakikatten onemli bir yaraticilik ornegi. Ancak ben sevemedim.Facebook’u neden sevemedigime gelince. Bir kere benim anladigim veya bugune degin alisageldigim sohbet ortaminin zevki yok. Biri birsey yapiyor. Izleyenler ise sadece begendik tusuna basiyor. Benim iletisim tarzimda ise cok begendim veya begenmedim der uzerine de guzel bir sohbet acilir. Tabiki konulan yazilarda’ forward benzeri emek harcanmamis yazilar olunca, izleyiciler de fazla emek harcamadan cevap verebiliyorlar. Hersey emeksiz. Ekle gitsin kulturu.
 Ayrica sectigim kisiler ile gorusmek isterim. Arkadasimin arkadasi oldugu icin burnumun dibine sokulan kisiler ile gorusmek istemem. Ornegin dun sayfamda benim hayatta selam bile vermeyecegim tanimadigim bir kisi vardi. Baktim arkadasimin arkadasi imis. Attim gitti. Facebook tam anlami ile forward coplugu haline gelmis. Bence en iyi tarafi gormek isteyipte uzun zamandir goremedigin kisileri gorebilme firsati. Ama benim gibi iletisimde olmak istedikleri ile zaten iletisimde olan kisiler icin hic uygun degi. Bence teenager isi.
Ama resimler nedeni ile facebook’a simdilik devam. Ben yazilarimi epeyce emek harcayarak yazdigim icin sizlerden de mumkun oldugunca iyi – kotu onemli degil begendik yorumunun disinda bir iki cumle beklerim.
Bu aralar blogumu yavas yavas ortaya cikartiyorum.  www.neseylegezerken.blogspot.com
Vaktiniz olursa bir bakin bakalim nasil olmus. Bir de anket ekledim. Cevap verirseniz sevinirim.
Benim gibi, bu dunyalarin cok disinda biri icin idare eder, ancak sanirim bloglarin en basitidir.  Onerileriniz varsa daha da memnun olurum.Desteginiz ile gelismesini umut ediyorum.
Sevgilerimle, 

GOZUMU NOBEL'E DIKTIM...

                                                                                                         08/10/2010


GOZUMU NOBEL’E DIKTIM…

Arkadaslar, sagolun. Sizlerden yazilarimla ilgili cok guzel yorumlar aliyorum.
Halimiz nicedir diye herkesin merakini gidermek icin, ayni seyleri ayri ayri yazmaktansa ,’’ evde tek ama oldukca ayrintili bir yazi yazip, internette fazla zaman kaybetmeden ilistirip herkese gondereyim’’, diyerek baslayan bu yazilar, sayenizde aldi basini gidiyor. Hazir hayran kitlem olusmus ve bana yazmam icin cok yogun motivasyon veriyorken ve de 44 yillik su gencecik hayatimda bu durum durup durup Nobel edebiyat odulunun aciklandigi gunlerde gerceklesince ‘’bunda bir hayir var’’ deyip sayenizde HAVAYA GIRDIM, sayenizde benim neyim eksik deyip yarista olmaya karar verdim.
Evet sayenizde GOZUMU 2011 NOBEL EDEBIYAT ODULUNE DIKTIM!!!

Biliyorsunuz Nobel edebiyat odulu bu yil Peru’ya gitti. Seneye Turkiye’ye gelebilir.  Destekleyiniz.Bekleyiniz.

Tabiki vaktim bol olunca hayal dunyam isbasi yapti. Bildiginiz uzere Komite her odulu neden verdigini cok guzel bir dille acikliyor. Hemen benimkini nasil aciklar deyip, benden baska aciklayacak kimse olamayacagi icin basladim kendi kendime aciklamaya.’’

 Vatan, dost, aile hasreti ile yasadigi gunlerde sevenlerinin gonullerine,  yasadigi cehennem sicagindaki ulkenin sicagina inat, serin su serpmek, hasret gidermek icin yazdigi icten, sevgi dolu metinler nedeni ile bu odule layik gorulmustur. Verilen bu  odul bugune degin verilen agir, agdali, felsefik edebi eserlerin disinda ozel bir felsefe dayatmayan, sevimli, icten, ve esprili bulundugu icin verilen ilk odul olma ayricaligina sahiptir.’’
Nasil begendiniz mi?

Saka bir yana sagolun sizlerden cok mesaj aliyorum. Bu da beni oldukca motive ediyor. Dedigim gibi baslangicta amacim farkli idi. Ama interaktif iletisim ile olaylar bu noktaya geldi.  Her yaziyi gonderdikten sonra basliyorum sizlerden geri donusu beklemeye. Ay yazar olmak ne zormus. Elif Safak stresli bir kadinmis ya simdi anliyorum dogrusu.
Bu arada internette kalma surem cok kisitli oldugu icin sizlere tektek acil durumlar harici cevap veremiyorum. Bunun icin lutfen kusura bakmayin. Gonul ister ki sizlerle tek tek yazisayim ama nafile. Daha once defalarca acikladigim uzere eve internet baglanmadan pek mumkun gorunmuyor.

Konu yazi olunca size hos bir haber vereyim.  Yakinda bir dergide yazilarim cikmaya basliyor. Dergi benim gibi hem bilimsel, hem de sevimli. Takip etmenizi oneririm. Ayrintili bilgi verecegim.

Yogun hayal dunyasinda olmam nedeni ile bu yazimi kisa kesiyorum. Kisa olmakla birlikte yaninda kucuk bir surprizi var. Bknz ekler.

Bugunluk bu kadar olsun ama ileriki gunlerde yogun bir sekilde yazmam gerekecek cunku seneye kadar en azindan bir kitabim olmali ki Nobel yarisinda olabileyim.
Desteginiz rica ediyorum. J

Not: Ozellikle de tuvaletleri anlattigim yazi Nobel’den de ustun odulu (henuz icad edilmedi ama) hak ediyor diye dusunuyorum. Hoscakalin…