Saturday 14 January 2012

Yine- yeni- yeniden EĞİTİM, EĞİTİM, EGİTİM…

13/01/2012
Kaan’ın halen bir öğrenci, benim ise bir okulda çalışıyor olmam ayrıca CNU-Q(College of North Atlantic-Qatar) dan 5 haftalığına ders almam, ardından Üniversite’de çalışma başvurularım nedeni ile buralardaki eğitim hayatı hakkında değişik gözlemlerim oldu. Paylaşmak isterim.
Öncelikle Kaan’dan başlayayım. Bu yıl IB programına başlayıp ta dersler epeyce yoğun olunca dedik özel ders alalım. Ama nereye gidelim, ne yapalım bilmiyoruz. Sorduk soruşturduk. Bu sorup soruşturmalar sırasında deneyimli Türklere soralım dedik ki bulmada çok zorlandık. Çünkü yakın arkadaş grubu içerisinde çocuğu en büyük olan aile biziz ve  IB (International Baccalaureate) programı pek yaygın değil. Genellikle İngilizlerin IGCSE (International General Certificate Secondary Education) ve Amerikalıların SAT (Scholastic Assessment Test) sınavlarına hazırlanılıyor. IB içlerinde en zor olanı deniliyor. Dünyada daha yeni yeni yayılıyor. Dolayısı ile deneyim az.
Danışma deyince 2 Türk tavsiye edildi hatta bir tanesi IB uygulayan bir okulda Matematik bölüm başkanı. Hemen mail attım. Konusu olmasına rağmen sağolsun mailimize cevap bile vermedi.  Bu yaklaşımı hiç anlamadım, anlayamıyacağım ve anlamak da istemiyorum. Alt tarafı ’’IB konusunda hoca arıyoruz bildiğiniz varmı’’ idi sorumuz. Başvurduğumuz öteki kişinin ise defalarca aramamız sonrasında ağzından kerpetenle laf alabildik ve aldığımız bu  yalap şalap bilgi ile hareket ettik ve neler ile karşılaştık bir bilseniz.
Tavsiye ettiği yer özel ders merkeziydi. Buralardaki adı ile ‘’Learning Center’’.Tam kurban bayramı öncesi defalarca telefon etmemize rağmen ne telefonu açtılar ne de telefonun sekreterine  bıraktığımız mesaja cevap verdiler. Neyse Kemal’in yılmayıp bilmem kaçıncı aramasından sonra 10 gün sonraya randevu alabildik. Randevulaştığımız saatte oradaydık. Burası villadan bozma 2 katlı bir bina. Odalarda,  gruplar veya tek tek halde ders alınıyor. Dediler bir sınav yapalım seviyesini görelim. Tamam dedik. Kaan bu ani sınav ile çok memnun!!! bir şekilde sınava girdiğinde bize hemen sınavlar her biri 400 QR dediler. Yani toplamda 800 QR + bir de 200 QR kayıt parası. Toplam 1000 QR. Türk parası 400 TL. Seviye tespit sınavı ücreti. Hani şu tüm dershanelerin Türkiye’de bedava yaptığı ve hiç bir kayıt ücreti almadığı sınav. Ben hemen ‘’ aaa çok pahalı, gidelim’’ dedimse de Kemal mucize beklediği için kalalım da ısrar edince basiretimiz bağlandı kaldık. Kalmaz olaydık. Sınav sonuçları aslında son derece sevindirici idi. Yapılan teste göre Kaan Matematikte iki sınıf üstte, İngilizce de ise sınıfı seviyesinde bulunmuştu. İnternational bir okulda İngilizcede sınıf seviyesinde olması bile müthiştir. Çünkü sınıf demek sınıfta anadili İngilizce olanlar ile aynı seviyede olması demektir. Tüm bu mutlu sonuçlara rağmen sınav sonucuna göre eksik olduğunu gördükleri noktaları tamamlayıp para kazanmak için bir yıllık bir program yapmışlar ki sormayın. Kaan’ın 1 yıllık okul ücreti ayarında bir para. Şaşırmaya devam ediyoruz. Hadi dedik bir örnek ders alsın. Aynı hoca Fizik, Kimya , Matematik ve Biyoloji veriyor. Nasıl olur dedik. Hocamızın eğitimi süper dediler. Gördük. Ertesi gün bu süper hoca gündüz çalıştığı okuldan koşa koşa merkeze gelmiş olmalı ki ders başlar başlamaz yemeğe fırsat bulamadığı dürümünü yemeğe başladı. Özel ders talep ettiğimiz halde bir masa etrafına iki tanesi ilkokul seviyesinde ve bir de Kaan olmak üzere topladığı çocuklara köy okullarında öğretmen açığı ile 5 sınıfın bir arada tek öğretmen ile ders alması misali ders verdi. Üstüne üstlük bu harika olarak nitelendirilen kişi Kaan’ın sorularına da cevap da verememiş. İngilizce derste böyle geçince kararımız kesinleşti ‘’bize eyvallah’’ dedik. Parayı vermemiştik. Nasıl arayıp soruyorlar. En sonunda Kemal dayanamadı gidip verdi. Konuştuğunda ‘’bizim sistemimiz bu’’ deyip işin içinden çıkıvermişler. Belirtmeliyim. Dünya çapında her yerde şubeleri var.
Sonradan yaptığımız araştırmalarda bunlardan başka bu işlerden para alanını da duymadık, görmedik. Danıştığımız kişi bunu bize önceden söyleyebilirdi. Ama ağzından lafları o kadar arama sonrası kerpetenle alabildik ki...
Özel ders dünyasının başdöndürücü boyutunu görünce resmen irkildik. En basiti 200 QR’dan başlıyor. 80 TL. karşılığı.  400-500 QR seviyesine kadar çıkıyor. Aynen Türkiye’deki gibi bu işlerden inanılmaz para kazanan insanlar var. Native speaker’lar alt yapıları ne olursa olsun inanılmaz avantajlılar. Örneğin bizim bölüm hocalarından İngiliz olanı ve aslında eczacı olup sadece  5 yıldır öğretmenlik yapmasına rağmen  gelir gelmez derslere başladı ve birkaç ay içerisinde maaşından fazla para kazanmaya başladığını söylüyor. Aileler ilkokulda okuyan çocukları için bile çağırıyor bu kişiyi. Arkadaş ‘’ vallahi hiç bir şey yapmıyorum. Çocuğun yanında oturuyorum o ev ödevini yapıyor ben de izliyorum ‘’ diyor. Derslere yetişmek için araba bile almasına gerek kalmadı. Aileler özel şoförleri ile aldırıp - bıraktırıyorlarmış. Ona ‘’bir şey yapmanıza gerek yok sadece çocuğumuzla konuşun’’ diyorlarmış.  Bu kişi Üniversitede eczacılık okumuş ve üniversite hayatında hiç fizik dersi almadığı halde okulun en büyük sınıflarına fizik dersi veriyor. Konular ilerleyip zorlanınca okul ona bir fizikçi hoca tuttu. Hoca haftanın ilk günü geliyor başlıyor bunun o hafta anlatacağı konulara ona anlatmaya. O da not alıp aynısını sınıfta tekrar ediyor. Başlangıçta bu dışarıdan gelen hocadan alınan bu derslere İngiliz bölüm başkanımız beni de davet ediyordu. Bölüm Başkanı kendisi de katılıyordu zaten. Baktılar ben biraz öne çıkıyorum ve kendi bilgisizlikleri ortaya çıkıyor hemen beni davet etmemeye başladılar. Umurumda mı? Ben zaten biliyorum. Ama onların seviyesini görmek ilginçti tabi ki benim için. Düşünün böyle hocadan ders alıp anlatan kişilere  sadece native speaker olduğu için veliler yalvarıyorlar kızlarına Fizik dersi versin diye. İşte size İngilizlerin dünyayı aptallaştırmasına bir örnek. Hep bu tür yaklaşımlar ile karşılaştığımda dilin bilginin önüne nasıl geçtiğini düşünüp hayıflanıyor, Atalarımız Osmanlılara da dünyadaki egemenliklerini nasıl hoyratça kaybettikleri için kızıyorum.
Bu arada bizim İngiliz’e ders anlatan fizikçi Mısırlı. Söylediğine göre 1973’ten beri fizik dersi veriyormuş. İnanılmaz dolu ve saati 400 QR. Rivayete göre ayda 80.000 QR civarı kazanıyormuş. Türk parası ile 30.000 TL. Civarı bir para. Ama gerçekten fizik konularını yalayıp yutmuş adam. En komiği de bu geldiğinde geçiyoruz toplantı salonuna. El sıkışmak filan da yok. Bu hemen kağıdı aldığı gibi en tepesine ‘’ Bismillahirrahmanirrahim’’ diye yazıyor. Ve dersin sonunda hemen her ne konu olursa olsun Kur’an ile bağdaştırıveriyor veya bu konu da Kur’anda şu ayette yazıyor diyor.
Bu konuya gelmişken değinmeden geçmeyeyim. Her Pazar bölüm toplantısı yapıyoruz. Ve Perşembe gününden  gündem dağıtılıyor. Bu hafta bir baktım bir madde. Sordum soruşturdum okulun isteği üzerine konmuş. ‘’Science derslerinin İslam ve Kur’an ile entegrasyonunun sağlanması. Bölüm başkanımız Hıristiyan kendisine ‘’Christiana bölüm başkanı olarak bu görev senin olmalı. Planlamayı sen yap.’’ Dedim. Ne desin güldü tabiî ki.
Buralara gelmemizin önemli nedenlerinden biri de Kaan’ın eğitimi. Özel dersler, sınavlara hazırlık, dershaneler bizi yıldırmıştı. Yaşadığımız tecrübe sonucu buraların da oralardan geri kalır yanı olmadığını gördük. Geçen sene değil ama bu sene bir baktık yine o koşuşturmacanın içerisine girivermişiz. Paramızla rezil oluyoruz. Yeter nereye gidiyoruz deyip kendimize geldik. Son durum’’ oğlum bizi kimseye madara etme kendin yap lütfen demek oldu.’’ Zaten o da bizim yüzümüzden bu işe girişmişti. Sonuca çok sevindiğine eminim.
Biraz da Üniversitelerden bahsedeyim. Qatar’daki Üniversitelerin çoğu Qatar Foundation çatısı altında toplanmış. Qatar Foundation içerisinde devlete bağlı ilk öğretim ve lise ayarında da okullar da var. Hatta öğrenme güçlüğü çeken çocuklar için özel bir merkez ve bir askeri okul da bulunuyor. QF’in imkanlarının çok geniş olduğu söyleniyor. Yalnız Qatar Universitesi ve benim de ders aldığım Colllege of North Atlantic  QF’e bağlı değil. Bu ikisinin kampüsleri yan yana ama Qatar Foundation içerisinde değil. Burada kıstas nedir bilemiyorum. Qatar Foundation’ın halen de inşaatı devam eden çok güzel bir kampüsü var. Katar’dan apayrı bir dünya. Başındaki kişi ise Şeyhin inanılmaz karısı Şeyha Mozah.
QF içerisinde dünyanın öncü Üniversitelerinin şubeleri var. Her bölüm için o konuda en iyi Üniversite hangisi ise o davet edilmiş. Mühendislikten tıbba, hemşirelikten müzeciliğe, güzel sanatlara kadar. Texam A.M. , Carnegie Mellon, North Western, Weill Cornell, George Town, Virginia Commonwealth  vs., vs., vs. Epeyce de Türk çalışan var. Hatta Carnegie Mellon Üniversitesinin başındaki kişi de Türk. İlker Baybars. Belki ismini duyanınız olmuştur. ODTÜ mezuniyeti sonrasında yıllarca Amerika’da aynı Üniversitenin merkezinde çalışmış. Balıkesir doğumlu bizden biri. Üniversite web sayfasına son derece içten ve sıcak bir özgeçmişini koymuş.
Türkiye’de eş- dost- arkadaşlarımdan üniversitede çalışanlara Qatar Foundation’ı araştırmalarını öneriyorum. Bunun bir sürü nedeni var. Öncelikle araştırma bütçesine ayrılar paralar inanılmaz. Her yıl katlanarak artıyormuş. Bunu bir radyo programında işin başındaki kişinin konuşmasından dinlemiştim. Özelikle ülkenin sorunlarına yönelik obezite, kalp-damar hastalıkları, kanser, çevre, deniz bilimleri, eğitim, petrokimya,  konuları öncelikli. Önerimin ikinci nedeni ise sağlanan  imkanların  oldukça yüksek olması. Ev, çocukların eğitim masrafları, yıllık uçak biletleri, sağlık sigortası, yılda bir maaş ikramiye,  ayrılışta tazminat, yaz tatili min. 45 gün ve daha bir sürü tatiller. Tatiller deyince kurban bayramı kesintisiz 10 gün. Yılbaşı 15 gün, dönem tatili1 veya 2 hafta ,paskalya tatili de en azından 1 hafta.Toplamda en az 3 ay yıllık tatil görünüyor. Üniversite çalışanlarının bu imkanlar ile dünyayı gezdiklerini gözlemliyorum.
Üniversiteler haricinde Qatar konferans, seminerlere ev sahipliği de yapıyor. İsmini yaptığı bu kaliteli işlerle duyurmak peşinde. Daha geçenlerde eğitim konusunda bir toplantı yaptı. Şeyha Mozah düşünmüş neden Nobel eğitim ödülü yok diye. O zaman biz verelim demişler ve ilk ödülü Bengladeşten başlayan eğitim hareketini çevre ülkelere de yayarak milyonlarca kişinin kaderini değiştiren bir kişiye verdiler. Bana çok anlamlı geldi. Bu toplantıya bizden Özgür Bolat katılmıştı. Kendisinin konu ile ilgili Hürriyet gazetesindeki köşesindeki linki iletiyorum. Yazıyı okumanızı öneririm. http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.hurriyet.com.tr%2Fyazarlar%2F19155388.asp&h=qAQFzEgvfAQH9NW2EgCyfDQneADu61wwSv-wjF9Ix8wtNJg
Katar’da yine son zamanlarda çok büyük bir doğal gaz rezervi bulunmuş. Şu an dünyanın en zengin devleti. Bu gidişle daha uzun yıllar da böyle olacağını sanıyorum. Ama tüm bu imkanları inanılmaz bir şekilde halkı ile paylaşıyor. Halkın çok önünde eğitimde, sanatta, sporda öncülük yapıyor. Bu durumu gördükçe ülkemizde son günlerde eğitim alanında yaşananlar geliyor aklıma. Göz göre göre geriye gittiğimiz gördükçe boğazıma bir yumruk toplanıyor.

Sunday 8 January 2012

Şimdi Okullu Oldum Sınıfları Doldurdum…

Nasıl öğrencilik yakışmış mı?
Burada İngilizler ile çalışmaya başlayınca İngilizce konuşmanın ne demek olduğunu anladım. İlk anda bende resmen ‘’eyvah’’hissinin uyandığını belirtmeliyim. Dedim ki ‘’Sanırım ben İngilizceyi hiç bilmiyorum.’’ Yaşadığım gerçek anlamı ile ŞOKtu. Bu öyle bir anlamamazlıktı ki ‘’kelimelerden başlayıp, bazen de ‘’bu insanlar ne hakkında konuşuyorlar acaba’’ya kadar geniş bir spektrumda. Konuşulan bu dil İngilizce ise bize yıllardan beri okullarda öğretilen ve bizim yabancılar ile konuştuğumuz dil ne idi? Bu insanlar deftere ‘’book’’ diyorlar. ‘’Sorry’’ demiyorlar ‘’upset’’ diyorlar, ‘’move’’ demiyorlar ‘’shift’’ diyorlar. Kısa bir süre sonra alışıyorsunuz tabii ki. En sonunda dayanamayıp bu konuyu onlarla konuştuğumda bizim versiyonun son derece ilkel olduğunu öğrenmiş oldum.
Bir başka sorun ise, tam insanların ne dediğine alışıyorsunuz, onlar gidip de yenileri gelince al sana yeni bir iletişim problemi daha oluyor.
Şunu özellikle belirtmeliyim. Dünyada İngilizce ana olarak iki versiyonda konuşuluyor veya öğretiliyormuş. Ben de burada öğrendim. Bir ana dili İngilizce olanlara ve ikinci olarak belki bir yerlerde okumuş veya görmüşsünüzdür ESL veya EFL diye. Yani ‘’English as a Second Language’’ yada ‘’English as a Foreign Language’’. Yani anadili İngilizce olmayanlar için İngilizce. Öğretim metodları farklı olduğu için bunların hocaları bile ayrı oluyormuş. İş ilanlarında bile bu şekilde tanımlandığı artık dikkatimi çekmeye başladı.
En sonunda dayanamadım ben bu işi bilimsel olarak çözmeliyim deyip Kemal’in o sırada gazete ilanında gördüğü Kanada North Atlantic Universitesi akşam kurslarına başvurdum. O sırada Kaan da IELTS sınavlarına hazırlık kurslarına gitmek istedi. Birlikte kayıt yapmaya gittik ama 18 yaşından küçükleri almıyorlarmış o nedenle sadece ben kayıt yaptırabildim.
Seviye tespit sınavı yapacaklarını söylediler. Aldı beni bir telaş. Birden ya düşük not alırda evdekilere rezil olursam derken en üst kura gitmeyi kendime hırs yapıyor buldum kendimi. 1 hafta sonra sınav sonucu açıklandı. Evet en üst kur. Oh dedim bu sonuca ihtiyacım vardı. Yoksa kendimi kötü hissedecektim. En azından okuldakilerle iletişim probleminin benim İngilizce seviyemin düşük olmamasından kaynaklanmadığı kanıtlanmış oldu.
Kurstan beklentim okuldakileri anlayabilmek.  Gittiğim kurs ise ‘’Everyday English’’. Sınıfa giriyorum. Aman Allahım yaşadığım tam bir şok. Bu sınıfta en iyi konuşan benim. Çoğunluk Arap ve müthiş aksanları var. O anda aklım başıma geliyor. Ne bekliyordum ki bu tür kurslara kimler gelir? Tabiki dille problemi olanlar. Yoksa bizim İngilizlerin gelecek hali yok ya. Hemen hocaya durumu anlatıyorum. Hoca istersem Üniversitenin açtığı ’’ Business English’’ or ‘’ Writing’’ gibi kurslara geçebileceğimi ama hepsinde aynı görüntü ile karşılaşacağımı düşündüğünü söylüyor. Biraz takip edeyim bakayım derken sınıftan bir daha ayrılamadım.
Facebook’ta resimler içerisinde CNU-Q albümünden fotolara bakabilirsiniz. Nasıl mutlu 5 hafta geçirdim anlatamam. İngilizceme faydası ‘’eh’’ diyebilirim. Ama Katar’da neler oluyor, Doha’nın en iyi restoranları hangisi, hangi ülkenin yemekleri hangi restoranlarda yenir, değişik kültürler hakkında bilgi (biliyorsunuz bu başlık bile benim için vazgeçilmez), Katar’lılar nasıl yaşar konusundaki gerçekler gerçek Katar’lılardan, dünyada seyahat, eğitim trendleri, vs., vs., vs… hepsini konuştuk.
Sertifikayı alabilmemiz için bir de sunuş yapmamız gerekiyordu. İlgilerini çekeceğini düşündüğüm Türk kahvesi ve kahve seromonisini anlattım. Çok beğenildi. Sınıfta kahve pişiremiyeceğimi düşündüğüm için evde Türk kahvesi pişirip, sonrasında içerken video çekimi yapıp sunuşuma eklemem  çok sansasyonel oldu. Kendimi Sinan Çetin gibi hissettim. Kameraman Kaan ve en iyi erkek oyuncu rolünde ise Kemal vardı. Başıma da buraya gelirken canım komşum Emine teyzemin hediye ettiği geleneksel tülbentimizi bağladım. Bana bu film Oscar alır dediler. Böylece Nobel’den sonra Oscar’a da aday olmaya karar verdim
Diğer sunumlardan, Katarlı bayan arkadaşımızın Ramazan’ın ortalarında Katarlı çocukların iftar sonrasında kapı kapı dolaşıp hediye isteme adetlerini anlatması benim için oldukça ilginçti. Aslında dünya küçük diyorsunuz. Bizde bu adet bayram sabahları yapılır, Hıristiyanlarda ise Hallowen’da. İran’lı İsmayıl İran danslarını tanıttı. Mısırlı arkadaş bize sordu’’ hiç uyumayan şehir neresidir diye. Doğrusu benim aklıma Newyork ve İstanbul geldi. Cevap ‘’Mekke’’ imiş. Kutsal şehir ve Hac olayını anlattı. Kendisi çok genç ve bekar olmasına karşın hacca gitmiş ve çok etkilenmiş.O sırada Sudan’lı İngilizce öğretmeni Sumaia ülkesi Sudan’ı hızlıca tanıtıp dışarıda bekleyen araba ile hac yoluna koyuldu. Allah kabul etsin dedik. Kendisinden Nil Nehrinin Sudan’da doğduğunu ve büyük bölümünün Sudan toprakları içerisinde yol aldığını, Sudan’ın çok yeşil bir ülke olduğunu öğrendik. En kısa zamanda ziyaret etmeye karar verdik. Mısırlı Hıristiyan arkadaş Mısır’ı vebizim Sema gösterilerine benzer ‘tennure’’ dansını tanıttı. Yine dünya küçük dedim. Zaten kendileri de bu dansın sema dansından esinlendiğini kabul ediyorlar. Bulursanız izleyin çok enteresan bir dans. İlk sunumu yapan bendim. Dediler ki bu böyle olmaz biz senden gerçek Türk kahvesi isteriz. Bir sonraki dersin sonu için  organizasyon yapıldı ben Türk Kahvesi pişirdim. Katar’lı arkadaş ısıtıcı getirdi evinden. Aslında hiç güzel kahve pişiremem ama bayıldılar. Çünkü iyisini bilmiyorlardı. Kendimize küçük bir parti verdik, yedik, içtik ve istek üzerine Türk şarkıları dinledik. Maşaallah hepsini biliyorlar.
Biraz da Üniversite Kampus’unden bahsedeyim. Uzun yıllar sonra tekrar Üniversite ortamında olmak benim için oldukça heyecan vericiydi.  Hatta kayda giderken oldukça gençlere özgü kamuflaj pantalonum var onu giydim. 45 yaşımda beyaz saçlarım ile pek uyumluydum. J
Üniversite binası tam iklime uygun tasarlanmış. Binalar arası üstü kapalı geçişler var. Çok modern ve tertemiz her yerde el dezenfektanları asılı. Sınıflar çok modern her türlü teknolojik altyapı kullanıma hazır. Tepegöz istersen perdeyi çek. Bilgisayar elinin altında. İstersen Projektörle yansıt. Tek zorluk binaların içersi çok soğuk olması ve sıcaklığın da ayarlanamaması idi. Bizde çareyi camı açmakta bulduk.
İlk günden bizlere öğrenci numarası verdiler. Bu numara ile Üniversitenin tüm imkanlarından yararlanır olduk. Sosyal alanlar (yogadan, yüzmeye, yürüyüs klübüne kadar). Ben hemen kütüphaneye üye oldum. Kitaplar İngilizce seviyesine göre sıralanmış. Alçak gönüllü bendeniz hemen en alt seviyeden başladım ki hafta sonu 5 kitap birden okudum. Bir tanesi de futbolcu Pele’nin hayatıydı. Bilmiyordum. Sevdim ve saygı duydum kendisine. Ardından 5 tane de DVD aldım. O hafta sonu film ve kitap komasına girdim.  Ama hepsi de enfesti doğrusu. Son derece kaliteli filmlerdi. Oh be dedim kendi kendime Üniversiteli olmak ne güzelmiş. Bunlara ilaveten, Üniversite bize bir de mail adresi verdi ki okulda ne olup bitiyor anlayalım diye. Ayrıca, hocamız bizden bu mail adresi ile hep çalışma istedi. Ben de seve seve yaptım.
Gelelim bu eğitimin bana en büyük faydasına ve hayatımda bıraktığı ize. Kısaca ‘’Değerli ve Sevgili hocamız Susana’’ diye cevap vermek istiyorum. Bu eğitim sayesinde öğretmenlik nasıl yapılırdan, dostluğa uzanan yelpazede gözlemlerim oldu.
Kendisi Güney Amerikalı originli ancak Kanada vatandaşı. Ailecek dünyayı İngilizce ders vererek geziyorlar. Kocası da CNU-Q’da hoca. 8 yaşında oğulları var. Susana size daha önce de bahsetmiş olduğum üzere ESL konusunda uzman hocalardan. Bu sayede her ülkeden , her meslek grubundan insanlarla çalışmış. Bir bakıyorsun doktorlarla çalışıyor, bir bakıyorsun itfaiyecilerde. Dünyanın bir çok ülkesini bu sayede geziyorlar. Gezmeye meraklı bir aile olunca da gittikleri yerlerin hakkını verip etrafı da geziyorlar. Ben onları tanıyalı beri Kurban bayramında Hindistan ve Nepalde iken, yılbaşında 15 gün Malezya’ya gittiler. Hayran oldum. Küçük oğlan da olaya son derece adapte. Hadi gidiyoruz deyince bu ‘’peki’’ deyip şıp diye hazırlanıyormuş. Bayıldım. İşte dedim benim istediğim hayat. Susana’nın hem Kanada vatandaşı olması hem de eşini babasının emekli büyükelçi olması nedeni ile vize sorunları olmaması tabiî ki büyük avantaj.
Gezi boyutu böyle iken bir yandan da eğitimlerine devam etmekteler. Susana bilmem kaçıncı masterını online olarak bir Avustralya üniversitesinde devam ettirmekte. Sürekli kendilerini yenilemelerine bayıldım. Bu arada evde ilkokul öğretmeni yatılı bir bakıcı var. Çocuk ve ev ile de o ilgileniyor. Western bayanların ortak noktası ve bizden en önemli farklılıkları kendilerinden ev işi beklemeyin. Yemek dahil. Ev işleri kesinlikle taşere ediliyor. Onlar kendilerini geliştirmekle meşgul. Onlar için bir kaşık yemek lükstür.
Susana’nın öğretmenlik boyutuna hayran kaldım. Bu kadar saygılı ve müsamahalı, pozitif yaklaşımlı bir hoca daha önce görmemiştim. Benim gibi sıkı kuralları olan biri için çok iyi bir deneyimdi doğrusu. Zaman zaman ‘’ama ne salakça bir cevap insan utanır vermeye’’ veya ‘’bu kadar da uzun konuşulmaz ki’’ dediğim durumlarda bile saygıyla sonuna kadar dinledi. Aslına bakarsanız işinin insanları konuşturmaya teşvik etmek olduğunun son derece farkındaydı. Derslerimiz sınıfın duvarlarını aştı gerçek hayatla buluştu. Bizlere mailler, telefonlarımıza mesajlar attı bizi derse teşvik etti. Bütün bunları dersin içeriği ile örtüştürdü. Bizlerden cevap istedi. Derslerimiz kendisinin espri yeteneği nedeni ile su gibi akıp geçti. Ne kadar yorgun olursam olayım ders başladığı anda tüm yorgunluklarım gitti. Eve inanılmaz enerji ile geldim. Öğretmenlik böyle olmalı dedim.
Bu süreçte kendisi ile diğer öğrencilerden farklı olarak çok hoş bir dostluğumuz oluştu. Halen de devam etmekte. Ayrılırken hepimize ‘lütfen iletişimi kesmeyelim’’ diye salık verdi. ‘’Ders bitti, iş bitti’’ olmadı. Ne zaman yardıma ihtiyacım olsa hep  yanımda gördüm. Birlikte çok güldük. Kendisi en kısa zamanda bizi Türkiyede ziyaret edecek. Kendisine ülkemizi anlatmak benim için büyük mutluluk  olacak.
Yaşadığım 5 haftalık kısacık öğrencilik çok hoşuma gitti. Bu konuda araştırmalarım devam etmekte. Ulaştığım nokta bu yaşta öğrencilikteki farkındalığımın çok daha yüksek olması idi. Gençlerin eğitim hayatlarında yeterince çaba göstermediklerinden yakınıyoruz. Sanıyorum bu durum farkındalıkla açıklanabilir.  Kimbilir belki bir de not stresinin olmayıp bu işi zorunluluktan yapmayıp sadece ve sadece zevkten yapıyor olmamında etkisi olmuştur.
Buralarda eğitim alanında ama Üniversitelerde çalışmak oldukça anlamlı. Sanayiye göre daha sakin ve sürekli tatilleri var. Ayrıca üniversite öğrencileri orta öğretim öğrencilerine göre daha aklı başında olmalılar. En azından bizim okulun öğrencileri kadar kontrolsüz görünmüyorlar. Çalışanlar sürekli değişik insan ve kültürler ile temastalar. İmkanları da daha iyi. En hoş tarafı da entelektüel ortamı. Gezen, okuyan, izleyen insanlar. Bana bu iş çok çekici geldi doğrusu…Hadi hayırlısı…
Iranlı delikanlı Ismayıl, Geleneksel kıyafetleri içerisinde Sudanlı Sumaia, bendeniz ve Sevgili Hocam Susana.

Sumaia hızlıca sunuşunu bitirip Hac için bize hoşçakal derken Dima ''ŞİŞA'' (nargile)sini getirmiş sunuş yapmaya hazırlanıyor.
İstek üzerine kahveyi sınıfta pişirirken.

Canım Hocam Susana bana Sertifikamı verirken.
İşte sunuşum başlıyor.