Friday 11 November 2011

YÜREKLİ İNSANLAR

YÜREKLİ İNSANLAR

Bugün 11/11 Çinde yalnızlar günüymüş. Yani 1’lerin sopa gibi yalnız görünmesi nedeni ile bugüne bu anlam verilmiş. Komik geldi.
Bir insan niye yalnız olur. Yalnız kalır. Esas önemli olan yalnızlığın seçimden mi, sonuçtan mı kaynaklandığı.
Yalnızlar günü Sabahında  gazetelerde gördüğüm iki fotoğraf ile irkildim. Bu iki kare fotoğraf üzerine kendi hayatımı gözden geçirdim.
İlk kare  içindeki insan sevgisini, yardımseverliği sakin ve kararlı bakışları ile örten, ilk bakışta bile  iceberg derinliğinde, gösterişsiz kişiliğe sahip olduğu izlenimi veren bir uzak doğulunun Van’daki depremzedelere çadırlarında Kurban bayramında et dağıtırken çekilmiş.  Ardından haberi okuyunca irkildim.  Fotograftaki bu uzak doğulu  Van’daki son depremde yıkılan otelin altında kalan Atsushi Miyazaki imiş. Herkes okumuştur. Uluslarası yardım kuruluşunda çalışan 41 yaşındaki doktor. İlk yurtdışı göreviymiş.  Yaptığı kurtarma ve tıbbi müdahalerin yanında bir de kurban bayramının anlamını öğrenip, etkilenmiş ve  300kg.lık dana satın alarak kestirip yoksullara dağıtmış. Zaten görüp irkildiğim bu fotograf da etlerin dağıtımı sırasında çekilmiş.http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19222765.asp
İkinci fotoğraf da Angelina Jolie ve Brad Pitt çiftinin maile, çoluk çocuk Brad Pitt’in filminin galası için Japonya’ya giderken havaalanında çekilmiş. Bilindiği üzere çiftin 6 çocuğu var. İkisi ikiz olmak üzere üçü öz, üç de dünyanın değişik yerlerinde, en kötü koşullarda bulunup farklı ırklardan evlat edinilmiş çocuklar. Resmin kutsal boyutu ise toplamda 6 çocuktan 4’ünü kucaklayabilecek kapasiteleri olduğu için burada öz, evlat edinilmiş ayrımı yapmadan yüzlerde kendinden son derece emin ancak bir o kadar da sevgi dolu bakışlar ile taşımaları.
Her iki fotograf da insan sevgisinin din, dil, ırk, renk,millet, cinsiyet  gözetmeksizin nasıl yapılabildiğinin çok farklı açılardan iki örneği.  Bu fedakarlık  ve humanizmin üzerine çok yazılıp, konuşulabilir. Ancak bunlar hep bilinen, konuşulan başlıklar. Bu resimlerde beni düşünmeye iten ise bambaşka bir bakış açısı. Bu resimde  ‘’ istedikleri ve bilinçli olarak seçtikleri hayatı yaşayan insanlar gördüm’’. Ve yaşadıkları hayat bana çok anlamlı geldi.
Hangimiz ,istediğimiz veya  seçtiğimiz hayatı yaşıyoruz ki?
Neden?
Sorumluklarımız, maddi koşullarımız başta olmak üzere  hep bir mazeretimiz vardır. Sonsuz humanizm için; çocuklar büyüsün, maddi koşullarımız iyileşsin, biraz kariyer yapayım, dur bir emekli olayımı bekleyerek hayallerimizi hep öteleriz. Bu insanlar, kariyer, para pul, gelecek demeden hayallerini gerçekleştirebilen insanlar. Hayatlarını istedikleri şekilde  yön verebilen kararlı insanlar. Bu nedenle onlara sonsuz saygı duydum.
Belki diyebilirsiniz ki, Anjelina Jolie’de para çok. Evet ama annelik ilginçtir ve içgüdüseldir denir. Bazen inanmadığınız,saçma şeyleri söylerken bulabilirsiniz kendinizi.  İnanmadığınız halde kolaylıkla öz – üvey ayrımı yapabilirsiniz. Ayrıca içinde bulunduğu kanlı kariyer dünyasında bir çocuk bile yapıp bakmak zor gelirken bu nasıl bir özveridir böyle.
Angelina’nın resmi beni kendimle ilgili 17 yıl öncesine götürdü. Kaan doğmadan önce köpeğimiz Pinky ile 5 yıldır mutlu ve mesut yaşıyorduk. Hatta aynı yatakta da yatıyorduk. Bizim ailenin bir parçası olmuştu. Aynen çocuğumuz gibi idi. Hamilelik süresince de bizimle idi. Herkes aman dikkat diyordu ama biz aldırmıyorduk. Ne zaman Kaan doğdu her şey değişti. Aniden benim gözüm onu iç görmemeye başladı. Aslında, Pinky  Kaan’a hiç yaklaşmıyordu. Şöyle bir manzara geliyor gözümün önüne. Ben Kaan ile odasındayken, odanın kapısında durur, bulunduğu odaya bile girmeden kapıda havlamadan, gürültü yapmadan ben de buradayım der gibi sesler çıkartırdı. Ben de dönüp bakar ‘’tamam Pinky hadi bekle orada’’ derdim. Alıp sevmek, ilgilenmek resmen bıçak gibi kesilmişti. Şimdi düşününce nasıl vicdan azabı çekiyorum.
 Benim merhametli annem bir yıl ona kendi evinde baktı. İnançlı bir Müslüman olarak da aslında evde köpek olmasından rahatsızdı. Ama Pinky’ye çok acıyordu. Merhamet duyguları inancının önüne geçmişti.
 Bir yıl sonra Kaan biraz toparlanmıştı. Karşılaştıklarında Pinky hala Kaan’a yaklaşmıyordu. Kaan ise 1 yaşında bir bebek olarak onunla oynamak istiyordu. Oturduğu yerden onu kucağına almak için kuyruğunu çekiyordu, bu kaçıyordu.  Bu kaçıyor Kaan arkasından yakalamak için koşturuyordu. En sonunda bir gün nasıl olduysa Kaan bunun bıyıklarını yakaladı ve kendine doğru çekmeye çalıştı. Bu da can acısıyla Kaan’ı yanağından ısırdı. Olan oldu. Pinky’nin aslında hiç suçu yoktu. Tabiki minik Kaan’ın da. Neyse ki ısırma fazla derin değildi. Bu son damla oldu ve biz onu hemen bir Pet Shop’a verdik bir daha da hiç sormadık. Duyanlar çok şaşırdı. Çünkü anlattığımız gibi çocuğumuz gibi idi. Pet Shop’a verdiğimizi de utanç içinde söyleyemedik bile.
Angelina Jolie ‘ye baktığımda kendimdeki sığlığı gördüm. Kendisinin çocukları evlat edindikleri çocuklardan küçük, yani önce evlat ediniyor , sonra doğuruyor. Ayrıca, bildiğim kadarı ile kendi doğumları arasında da evlat edinmeye devam ediyor. Bir insan nasıl bu kadar geniş gönüllü olabilir dedim.  Yıllar içerisinde gelişmiş olabilirim ama onların seviyesinde olmak…
Diğer taraftan bu hafta Müslümanlar için kutsal bir hafta idi. Dinin amacı insanları korumak ve doğru yola sevketmektir diye düşünüyorum. Özünde koşulsuz sevgi ve paylaşım olan bu kutsal günlerde hem bizden ve hem de birbirinden bile farklı dinlere mensup iki insanın tüm insanlığa örnek gösterilecek  davranışları demek ki  belli bir din ile açıklanamaz. Peki nedir bu?   Bu kelimenin tam anlamı ile ‘‘YÜREKTİR’’. Ve maalesef  herkese nasip olmuyor.