Saturday 8 December 2018

DELHI-Jumaa Camii

Bugun Yeni Delhi'yi gezecegiz.

Sabah rehberimiz ile bulustuk. Gezimiz boyunca, soforumuz ve arabamiz ayni kalmakla birlikte, her sehri ayri bir rehber ile gezdik. Tum seyahatimiz sonunda Rehberlerimizi degerlendirdigimizde, Delhi'yi gezdiren rehberimizin en iyi rehber olduguna karar verdik. Kendisinin Tarih konusunda Doktorasi vardi. Ciddi, bilgili ve cok iyi koruyup kollayan ve bizle iletisimi oldukca profesyoneldi. Gun boyunca birlikte oldugumuz icin, ogle yemegi sirasinda bizi basbasa birakmak isteyince, biz de kendisine birlikte yemek yemekten mutlu olacagimizi belirtip yemege davet ettik. Ozur niteligindeki cevabi, Hindu kulturu hakkinda bir kez daha dusundurdu. Rehberimiz, babasinin vefat edeli yaklasik 8 ay oldugunu, annesine verdigi soz geregi, yas amaciyla, 1 yil boyunca disardan yemek yemegecegini soyleyerek bizden izin istedi. Tabiki, cok saygi duyduk.

Sabah gezimize Jumaa camii ile basladik.

Burasi Eski Delhi sinirlari girisinde bir yer. Eski Delhi demek "Welcome to India" demek. Kaos demek. Gunlerden de Cuma ve tam da Cuma namazi saati oncesi olunca KAOSUN da KAOS'u demek.
Bu camiyi Hindistan gezisi oncesinde izledigim Ayhan Sicimoglu videolarindan hatirliyorum. Anlatacagim komik de bir hatirasi var.

Ama once Jumaa camiini taniyalim.

Jumaa derken bizim Cumamiz. Acikcasi Hindu dili ile bu kadar benzerliklerimiz oldugunu bilmiyordum.
Tac Mahal'i de yaptiran Sah Cihan Hukumdar, 1638 yilinda Hindistan'in Baskentini Agra'dan Delhi'ye tasiyor, bu yeni Baskent'e o zamanki adi olan Sahcihanabad diyor.  Jumaa Camii de, Baskent yaratmak icin yapilan yogun imar calismalari sirasinda, Hukumdarin gucunu gostermek amaciyla yapiliyor. 1650 yilinda yapimina baslanilan camii, yaklasik 6 yil 6000 iscisinin calismasi ile tamamlaniyor. Camii, bugun bile Dunya'nin en gorkemli camilerinden biri olarak sayilmakta.
Yaklasik 25.000 kisi kapasitesinin oldugu soyleniyor.
Camii, Hindistan'a ozgu kizil tastan yapilmis. Camii'nin dogusunda bulunan La'l Kil'a (Kizil Kale)(Turkce'ye yakin baska iki sozcuk daha) icerisinde bulunan Saraydan Hukumdar'in yuruyerek Cuma namazlarina katildigi soyleniyor. 
Benim icin bu camiinin en ilginc ozelligi tamamen kapali olmamasi idi. Iki uctan dikdortgen yapinin kisa kenar uclari acikti. Acikcasi kisin epeyce soguk olan Delhi gibi bir yer icin oldukca ilginc bir mimari.




Yerdeki mermerlere seccade sekli verilmis ancak gunumuzde kilimlerle kaplanmis maalesef. Yukaridaki cocuklarla birlikte olan fotoda goruldugu uzere sadece bazi noktalarda kilimsiz goruluyor. Ayni fotoda sagda ayakta duran kisi ise sevgili rehberimiz.

Caminin avlusuna yuksek merdivenlerle cikiyorsunuz. Ilk defa Caminin avlusuna girerken ayakkabi cikartilmasina sahit oluyoruz. Ayaklarimiza Rehberimizin verdigi kumastan Galoslari geciriyoruz. Ayrica, uzerinizi kapatmaniz icin ancak Seda Sayan'in ameliyata girerken giyebilecegi mor fusya renk ve 500 kg. birinin olculerinde ameliyat onlukleri veriliyor. Bir de camii giris ucreti var. Sagolsun tum bu formaliteleri rehberimiz hallediyor.

Gelelim hem bizi hem de Ayhan Sicimoglu'nu soke eden goruntuye.
Programda Ayhan Sicimoglu Camii'yi sevkle tanitti ve simdi de kendisinin ayni zamanda inancli biri oldugunu gostermek isteyerek, coskuyla "bir namaz kilalim" dedi. Tabii once abdest almak lazim deyip herkesin abdest aldigi camii'nin avlusundaki havuza yoneldi. Havuz diyorum. Cesme degil. Suya bakti. Bizim de gidip gozlerimizle sahit oldugumuz uzere sudaki kirlilik seviyesi mikro seviyeden gozle gorulur makro seviyeye yukselmis. Rengi gri- siyah ve uzerinde kalinca bir yag tabakasi. Tabiki bu yag tabakasinin kaynagi bu suda surekli abdest alan Insanlar. O sirada Ayhan Sicimoglu suya BAKTI, BAKTI ve BAKTI... Tum namaz kilma motivasyonunun da gittigini gozlemlenebiliyor. Usta bir kisi olarak da durumu toparlamasi gerekiyor. Cunku yayinda. Ben de durumu nasil toparliyacak diye heyecan ile bekliyorum. En sonunda, mumkun oldugunca kibar bir sekilde kimseyi incitmeden "bize gore durgun suda abdest alinmaz, teyemmum edip namaza girelim" dedi. Iyi toparladi.


Bu da ayni havuzda bizden goruntuler.

Biz sok icinde tepki gosterirken rehberimizin durumu sakince ve dogal gorerek " Bu bir Hindistan gercegi ve yasam bicimi" diyerek aciklamaya calismasina dikkat etmenizi rica ediyorum. Ne kadar egitimli olsalar da gezimiz boyunca biz Hint'lilere "bu pis" diye ikna edemedik.

Bu soku henuz atlatamadan, asagidaki videodaki, Camii Cuma namazina hazirlik icin yapilan supurme, temizlik faaliyetine sahit olduk. Ilk aklima gelen, bu temizlik yonteminin kesinlikle "Nobel Supurme Odulune" layik olmasi gerektigiydi. 
Ne dersiniz?




Saturday 1 December 2018

CILGIN TRAFIK...

Hindistan deyince, trafikten bahsetmemek olmaz. Ama ne trafik. Kelimenin tam anlami ile CILGIN!!! KAOTIK!


Trafik zaten soldan olunca tersiniz donuyor. Sozgelimi, karsidan karsiya gececekken "hangi tarafa bakacaktim ben simdi?" derken uzerine korna sesleri ve aslinda kimin ne taraftan da gittiginin belli olmadigini fark edip, sagdan soldan karsiniza cikiveren milyonlarca motorsiklet ve tuktuklarla hayatla baginiz yavasaca kopuveriyor ve HIPNOZ moduna giriyorsunuz. Sanki, "amaan carpiversin, bir seycik olmaz." gibi bir tasasizlik cokuyor uzerinize ki bu seviyeyi HIPNOZ, NIRVANA olarak degerlendiriyorum.


Ama tum bu cilginlikta 1 tane bile kaza gormedik. Maksimum duzensizlikte de bir duzen vardi. Tamam simdi carpistik deyip, gozumuzu kapattigimiz anlarda bile, hic carpismadik.

Fakat Korna sesleri I-N-A-N-I-L-M-A-Z!
Bir sure sonra korna sesleri cikaranlari yakalayip elinizdeki canta ile kafalarina vurup susturmak istiyorsunuz. Ama herkes korna caldigi icin susturmak icin ahtopot elleri bile yetersiz kalir. Bu ulkede kimse arabalardaki aynalari kullanmiyor. Sadece aksesuar gibiydi aynalar.

Bu kaos icinde kimse sinirli degil. Kimse trafikte kavga etmiyor. Bir tane bile kavga gormedik. Iste anlattigim Nirvana seviyesi bu.
Yorumumuz; o yuzden bunlar daglara inzivaya cekiliyor herhalde oldu.
Hey gozunu sevdigim Izmir'imin bickin dolmusculari, taksicileri. Levye arabada debriyajin yanindadir her zaman.

Trafikte baska bir gozlemimiz, kadin suruculerin yok denecek kadar azligi idi. Kadinlar, bu trafige cikmaya cesaret edemiyorlar mi acaba? 8 gunde 2 yada 3 kadin sofor gormusuzdur.

Toplu tasima Tuk Tuklarla yapiliyor. Buyuk otobusler yoktu. Tuktuk'larla seyahat de baya ucuz. Motosikletler de kisisel hatta ailecek ulasimda epey yaygin olarak kullaniliyor.

Bir baska gozlemimiz ise, arabalarin baskent Delhi dahil olmak uzere cok dokuntu olmasiydi. Sanki, bu trafige guzel araba alip cikartmaya deger bulmuyorlar. Yine bir elin parmaklari kadar guzel araba gormususzdur.

Ingilizcesi Rickshaw riding olan bisikletli suruculerin tasidigi, bolgeye ozel araclarin kullanimi da, cok yaygin. Bizim soforumuze cok uzulduk. Kupkuru bir adamcagizdi. Ama sonucta onun isi de buydu ve biz de ona is yaratmis olduk ve verdigimiz bahsisle mutlu ettik deyip kendimizi avuttuk.


Katar'da ruh gibi araba kullanan Hint'li soforleri simdi daha iyi anliyoruz. Hala Nirvana modundalar.