Saturday 8 December 2018

DELHI-Jumaa Camii

Bugun Yeni Delhi'yi gezecegiz.

Sabah rehberimiz ile bulustuk. Gezimiz boyunca, soforumuz ve arabamiz ayni kalmakla birlikte, her sehri ayri bir rehber ile gezdik. Tum seyahatimiz sonunda Rehberlerimizi degerlendirdigimizde, Delhi'yi gezdiren rehberimizin en iyi rehber olduguna karar verdik. Kendisinin Tarih konusunda Doktorasi vardi. Ciddi, bilgili ve cok iyi koruyup kollayan ve bizle iletisimi oldukca profesyoneldi. Gun boyunca birlikte oldugumuz icin, ogle yemegi sirasinda bizi basbasa birakmak isteyince, biz de kendisine birlikte yemek yemekten mutlu olacagimizi belirtip yemege davet ettik. Ozur niteligindeki cevabi, Hindu kulturu hakkinda bir kez daha dusundurdu. Rehberimiz, babasinin vefat edeli yaklasik 8 ay oldugunu, annesine verdigi soz geregi, yas amaciyla, 1 yil boyunca disardan yemek yemegecegini soyleyerek bizden izin istedi. Tabiki, cok saygi duyduk.

Sabah gezimize Jumaa camii ile basladik.

Burasi Eski Delhi sinirlari girisinde bir yer. Eski Delhi demek "Welcome to India" demek. Kaos demek. Gunlerden de Cuma ve tam da Cuma namazi saati oncesi olunca KAOSUN da KAOS'u demek.
Bu camiyi Hindistan gezisi oncesinde izledigim Ayhan Sicimoglu videolarindan hatirliyorum. Anlatacagim komik de bir hatirasi var.

Ama once Jumaa camiini taniyalim.

Jumaa derken bizim Cumamiz. Acikcasi Hindu dili ile bu kadar benzerliklerimiz oldugunu bilmiyordum.
Tac Mahal'i de yaptiran Sah Cihan Hukumdar, 1638 yilinda Hindistan'in Baskentini Agra'dan Delhi'ye tasiyor, bu yeni Baskent'e o zamanki adi olan Sahcihanabad diyor.  Jumaa Camii de, Baskent yaratmak icin yapilan yogun imar calismalari sirasinda, Hukumdarin gucunu gostermek amaciyla yapiliyor. 1650 yilinda yapimina baslanilan camii, yaklasik 6 yil 6000 iscisinin calismasi ile tamamlaniyor. Camii, bugun bile Dunya'nin en gorkemli camilerinden biri olarak sayilmakta.
Yaklasik 25.000 kisi kapasitesinin oldugu soyleniyor.
Camii, Hindistan'a ozgu kizil tastan yapilmis. Camii'nin dogusunda bulunan La'l Kil'a (Kizil Kale)(Turkce'ye yakin baska iki sozcuk daha) icerisinde bulunan Saraydan Hukumdar'in yuruyerek Cuma namazlarina katildigi soyleniyor. 
Benim icin bu camiinin en ilginc ozelligi tamamen kapali olmamasi idi. Iki uctan dikdortgen yapinin kisa kenar uclari acikti. Acikcasi kisin epeyce soguk olan Delhi gibi bir yer icin oldukca ilginc bir mimari.




Yerdeki mermerlere seccade sekli verilmis ancak gunumuzde kilimlerle kaplanmis maalesef. Yukaridaki cocuklarla birlikte olan fotoda goruldugu uzere sadece bazi noktalarda kilimsiz goruluyor. Ayni fotoda sagda ayakta duran kisi ise sevgili rehberimiz.

Caminin avlusuna yuksek merdivenlerle cikiyorsunuz. Ilk defa Caminin avlusuna girerken ayakkabi cikartilmasina sahit oluyoruz. Ayaklarimiza Rehberimizin verdigi kumastan Galoslari geciriyoruz. Ayrica, uzerinizi kapatmaniz icin ancak Seda Sayan'in ameliyata girerken giyebilecegi mor fusya renk ve 500 kg. birinin olculerinde ameliyat onlukleri veriliyor. Bir de camii giris ucreti var. Sagolsun tum bu formaliteleri rehberimiz hallediyor.

Gelelim hem bizi hem de Ayhan Sicimoglu'nu soke eden goruntuye.
Programda Ayhan Sicimoglu Camii'yi sevkle tanitti ve simdi de kendisinin ayni zamanda inancli biri oldugunu gostermek isteyerek, coskuyla "bir namaz kilalim" dedi. Tabii once abdest almak lazim deyip herkesin abdest aldigi camii'nin avlusundaki havuza yoneldi. Havuz diyorum. Cesme degil. Suya bakti. Bizim de gidip gozlerimizle sahit oldugumuz uzere sudaki kirlilik seviyesi mikro seviyeden gozle gorulur makro seviyeye yukselmis. Rengi gri- siyah ve uzerinde kalinca bir yag tabakasi. Tabiki bu yag tabakasinin kaynagi bu suda surekli abdest alan Insanlar. O sirada Ayhan Sicimoglu suya BAKTI, BAKTI ve BAKTI... Tum namaz kilma motivasyonunun da gittigini gozlemlenebiliyor. Usta bir kisi olarak da durumu toparlamasi gerekiyor. Cunku yayinda. Ben de durumu nasil toparliyacak diye heyecan ile bekliyorum. En sonunda, mumkun oldugunca kibar bir sekilde kimseyi incitmeden "bize gore durgun suda abdest alinmaz, teyemmum edip namaza girelim" dedi. Iyi toparladi.


Bu da ayni havuzda bizden goruntuler.

Biz sok icinde tepki gosterirken rehberimizin durumu sakince ve dogal gorerek " Bu bir Hindistan gercegi ve yasam bicimi" diyerek aciklamaya calismasina dikkat etmenizi rica ediyorum. Ne kadar egitimli olsalar da gezimiz boyunca biz Hint'lilere "bu pis" diye ikna edemedik.

Bu soku henuz atlatamadan, asagidaki videodaki, Camii Cuma namazina hazirlik icin yapilan supurme, temizlik faaliyetine sahit olduk. Ilk aklima gelen, bu temizlik yonteminin kesinlikle "Nobel Supurme Odulune" layik olmasi gerektigiydi. 
Ne dersiniz?




Saturday 1 December 2018

CILGIN TRAFIK...

Hindistan deyince, trafikten bahsetmemek olmaz. Ama ne trafik. Kelimenin tam anlami ile CILGIN!!! KAOTIK!


Trafik zaten soldan olunca tersiniz donuyor. Sozgelimi, karsidan karsiya gececekken "hangi tarafa bakacaktim ben simdi?" derken uzerine korna sesleri ve aslinda kimin ne taraftan da gittiginin belli olmadigini fark edip, sagdan soldan karsiniza cikiveren milyonlarca motorsiklet ve tuktuklarla hayatla baginiz yavasaca kopuveriyor ve HIPNOZ moduna giriyorsunuz. Sanki, "amaan carpiversin, bir seycik olmaz." gibi bir tasasizlik cokuyor uzerinize ki bu seviyeyi HIPNOZ, NIRVANA olarak degerlendiriyorum.


Ama tum bu cilginlikta 1 tane bile kaza gormedik. Maksimum duzensizlikte de bir duzen vardi. Tamam simdi carpistik deyip, gozumuzu kapattigimiz anlarda bile, hic carpismadik.

Fakat Korna sesleri I-N-A-N-I-L-M-A-Z!
Bir sure sonra korna sesleri cikaranlari yakalayip elinizdeki canta ile kafalarina vurup susturmak istiyorsunuz. Ama herkes korna caldigi icin susturmak icin ahtopot elleri bile yetersiz kalir. Bu ulkede kimse arabalardaki aynalari kullanmiyor. Sadece aksesuar gibiydi aynalar.

Bu kaos icinde kimse sinirli degil. Kimse trafikte kavga etmiyor. Bir tane bile kavga gormedik. Iste anlattigim Nirvana seviyesi bu.
Yorumumuz; o yuzden bunlar daglara inzivaya cekiliyor herhalde oldu.
Hey gozunu sevdigim Izmir'imin bickin dolmusculari, taksicileri. Levye arabada debriyajin yanindadir her zaman.

Trafikte baska bir gozlemimiz, kadin suruculerin yok denecek kadar azligi idi. Kadinlar, bu trafige cikmaya cesaret edemiyorlar mi acaba? 8 gunde 2 yada 3 kadin sofor gormusuzdur.

Toplu tasima Tuk Tuklarla yapiliyor. Buyuk otobusler yoktu. Tuktuk'larla seyahat de baya ucuz. Motosikletler de kisisel hatta ailecek ulasimda epey yaygin olarak kullaniliyor.

Bir baska gozlemimiz ise, arabalarin baskent Delhi dahil olmak uzere cok dokuntu olmasiydi. Sanki, bu trafige guzel araba alip cikartmaya deger bulmuyorlar. Yine bir elin parmaklari kadar guzel araba gormususzdur.

Ingilizcesi Rickshaw riding olan bisikletli suruculerin tasidigi, bolgeye ozel araclarin kullanimi da, cok yaygin. Bizim soforumuze cok uzulduk. Kupkuru bir adamcagizdi. Ama sonucta onun isi de buydu ve biz de ona is yaratmis olduk ve verdigimiz bahsisle mutlu ettik deyip kendimizi avuttuk.


Katar'da ruh gibi araba kullanan Hint'li soforleri simdi daha iyi anliyoruz. Hala Nirvana modundalar.


Saturday 24 November 2018

Hindistan dedikleri 2

Hindistan'da egitim cok onemli ve rekabetin cok yuksek oldugu bir alan. Ama THE standartlarinda bir egitim degil sanirim. Kontrol ettim, THE listelerinde ilk 200 siralamasinda bile yer almiyorlardi. Yaraticiliktan cok ezberci bir egitim oldugu soylenir.

Yillar once, Doha'da Hintli ogretmen arkadasim, 7. sinifta Doha'daki Hint okulunda okuyan oglunun, notlari dustu diye cok uzuluyordu. Bu arada notlar da 90'lardan 80'lere inmis. Hani kotu degil. Fen dersi olunca "bir bakayim yardimci olabilirmiyim acaba" dedim. 7. sinifta benim Universite'de Kimya okurken ogrendigimiz  konulari goruyorlardi. Inanamamistim. 
Bu arkadasim, ders calismasi icin baya cocugu dovuyor, ac susuz birakiyordu. Bir gun cocugun fotografini gosterdi. Arkadasim da kocasi da boylu poslu insanlardi. Kiyamam yavruya bir baktim resmen celimsiz bir vucut ve sise dibi gibi gozlukler. Baksaniz tam "inek" tabiri. O zaman cok kizip soylenmistim.

Varanasi'ye gitmek icin havaalaninda beklerken "Kritika" adinda genc bir universite ogrencisi ile tanistik. Jaipur'da Ayurvedic Tip okuyormus. Varanasi'deki universite icin "Hindistan'in en iyisi" dedi. Ben de "sen niye orda okumuyorsun" deyince "giris puanim yetmedi" dedi. Ayrica, "Universiteyi muhakkak gezin" diye de ekledi. 

Acikcasi Varanasi'yi cok dini bir yer olarak dusundugum icin basarili bir Universite gorebilmeyi beklemiyordum. Hemen aklima koydum ziyareti.
Varanasi'deki rehberimiz de sagolsun programi bize gore ayarladi. Zaten tapinaklar basta ilginc de olsa bir sure sonra birbirlerine benziyor. Hele en buyuklerini gordukten sonra, digerleri cok ayni geliyor.
Rehberimize Universiteyi gezmek istedigimiz soyleyince once cok sasirdi. Simdiye kadar ondan boyle bir istekte bulunan olmamis.
Univeriste'nin girisinde rehberimiz arabayi durdurdu ve birine seslendi. Kardesiymis ve Geofizik bolumunde okuyormus. Biz de onu davet edip bize Universiteyi gezdirmesini rica ettik. Baya akilli ve sevimli bir gencti. Kriket oynarken ayagini incittigi halde bizi universitede gezdirdi sagolsun. Sonrasinda bir kafe'de oturup bir seyler icip sohbet ettik. Hindu olduklari icin de dinleri hakkinda bilgi aldik. Bu Hinduizm bize cok degisik geldi. Boylesine bilimle ugrasanlarin sanki inanmamasi gereken bir din. Binlerce tanrisi var. Ama abi kardes cok inanclilardi.
O sirada garson masamizi temizlemek icin masanin uzerindeki copleri aldi ve yan tarafa atti. Biz de ""aaaa" filan olunca da bizim kardesler aksamlari temizliyorlar dediler. Oysaki aksamlari temizlenmis gibi de gorunmuyordu ortalik. 
"Ganj nehrinin suyu cok kirli" diyoruz ama onlar "evet insanlar kirletiyorlar ama Ganj'in ciktigi yer tertemizdir." diyorlar. "Herhalde egitimli insanlar bu kirli suya girmiyorlardir" diyorum. Rehberimiz "boyle bir ayrim yok. Bu insanlarin bu hicret kiyafetleri icinde kimin kim oldugu belli olmaz. Belki de bir CEO veya Universite Profesoru olabilir" dedi. Onlarda da dini gorevlerini yaparken tipki muslumanlikta ihrama girmek gibi basit kiyafetler giyiyorlar. 
Velhasil ne biz pisligi tanimlayabildik ne de Hinduizm'i anlayabildik.
Ama sohbet yine de cok hostu. Baya bir seyler ogrendik.

Varanasi Universitesi 1916 yilinda Madan Mohan Malaviya tarafindan kurulmus. Adi BHU olarak geciyor (Banaras Hindu Universitesi)
Kurucusu, egitimci ve politikaci. Somurgeden kurtulma yillarinda egitime yatirim yapmak icin kurulmus. 
Hindistan'in ve Asya'nin en genis alana sahip Universitesiymis. Dunyada'da arazi buyuklugu acisindan ust siralardaymis. Kurucusunun baslangicta verdigi talimat ile Universite kampusu icerisinde icki ve sigara icilmesi yasakti. Aslinda ne guzel bir uygulama. Tabiki Universitelerin ozgur ortamlar olmasi gerceginden uzak.

Ben Kimya Bolumunu gormeyi cok istedim. Guya kimya bolumu de Hindistan'in en iyisiymis. Bu durumu duyunca da cok heyecanlandim.




Bolume girer girmez bir SOK!

Ben muze filan mi derken gercekten halen calisilan Temel Kimya laboratuvari imis. Gozlerimize inanamadik.  Pislik! Sanki yillar once calisilirken savas ilan edilmis de alalacele terk edilmis gibi. Pisligin yanisira, butun cozeltilerin agzi acik, son, kullanma tarihleri yok, Laboratuvarda hic bir guvenlik onlemi yok. Ve icerde bu duzeni saglamasi gereken teknisyenler de, ki sayica gereginden fazla olmalarina ragmen, icerde oturup, sohbet etmektelerdi. Bu pislik birkac yilin pisligi bile degildi. Universite 1916 da kurulmus. Hani bir soz vardir ya dogunca ebe yikamis olunce de imam yikayacak. Aynen burasi icin soylenmis sanirim. 
Bir Laboratuvar dersinde ogrenci sayisi 90-100 olabiliyormus. Hem de bu kadar guvenliksiz bir ortamda.
Laboratuvarlar teknolojik olarak da cok geri olunca en gelismis cihazin ne diye sordum. Ve beni enstrumantel analiz laboratuvarina goturduler. Bu alette 10 yil once alinmis ve lisans ogrencilerinin kullanimina izin yokmus. Lisans ustuler kullanabiliyormus.
Universiteyi gezerken kimse sen kimsin, neden foto cekiyorsun demedi. Sorularimi da ellerinden geldigince cevapladilar.


Bolumu gezerken Organik Kimya Master ogrencileri ile ders beklerlerken tanistik. Organik Kimya hep en korktugum ders olmustur.

 Yol boyunca baska Laboratuvarlar.


 Bina mimari olarak cok estetikti aslinda.

Neyse, bir tik daha duzgun Laboratuvarlar da gorduk. Ama hala yetersiz.

 Koridorlar,



 Pervaneler ile serinliyorlar. Tahtalar bildigimiz klasik tahta.




 Biz, Rehberimiz ve kardesi ile.

Buralar Hocalarin kendi Laboratuvarlari. Ayni durumdalar.




Bir Hoca'nin Laboratuvarinda calismakta olan Master, Doktora ogrencileri.

Bolumun en teknolojik aleti. 




 Deneyler, koridorlara tasmis.

Koridordan bir baska goruntu daha


Bu Universite gezisi bizim hayatimizda Universite kavramini tekrar sorgulatti. 

Saturday 17 November 2018

Hindistan dedikleri...


Bugun Rehberimiz ile programli bir sekilde Delhi'yi gezecegiz.
Ama ben once Hindistan'i tanitmak isterim.

Hindistan, resmi adi ile Hindistan Cumhuriyeti.
Dunya'nin en genis yedinci cografi alani ve en fazla ikinci nufusuna sahip ulkeymis. Hindistan, Cin'den sonra dunyanin en kalabalik ulkesi. En son yapilan 2011 nufus sayimina gore
(1 Mart 2011)  1,210,193,422 (623.7 milyon erkek and 586.4 milyon kadin) 
Yuzolcumu ise 1.484 km2 kaynak: National Portal 
Yuzolcumu Turkiye'nin 2 kati iken nufus yaklasik 15 kez kadar fazla. 
Basbakan: Narendra Modi halk arasinda baya sevilen biri. Aleyhine konusan duymadik. Sadece 4 yildir isbasinda olmasina ragmen epeyce olumlu gelismeler baslatmis.
Hindistanda 300'den fazla dil kullaniliyormus. 
Baslicalari: Hindi, Bengali, Tamil, Telugu, Ingilizce, Punjabi, Kannada, Gujarati, Urdu, Sanskrit, Maithili. 
Anlatilana gore Hindistan'daki bu diller birbirleri ile de epey farkliymis. Ulke boyunca ilerledikce insanlar gercekten birbirlerini hic anlamiyorlarmis. Ne ilginc degil mi? O nedenle de ortak dil Ingilizce. Tabiki egitimli kesimde. Egitimli olmayanlar zaten kendi kabuklarinda yasadiklari icin.
Bu durum bana, yillar once Katar'a ilk geldigimizde, calistigim Devlet okulunda iki Hintli ogretmenin birbirleri ile Ingilizce konustuklarinda hissettigim saskinligi hatirlatti. 

Hindistan'da bir cok din birarada guzelce yasiyorlar. 
Baslica dinler:
  • 79.8% Hinduizm
  • 14.2% Islam
  • 2.3% Hiristiyanlik
  • 1.7% Sihlik
  • 0.7% Budizm
  • 0.4% Jainizm
  • 0.9% digerleri diye geciyor.
  •  Son 50 yilin Hintli Baskanlarina bakildiginda tipki din dagiliminda oldugu gibi cogunlugun Hindu olmakla beraber Musluman'larin da oldugu ayrica, bir Sih ve bir Hindu kadinin da oldugu goruluyor. Ulkeyi su anda bir Hindu yonetiyor. 
  • Gorunurde ulkede bu kadar farkli dinler birarada yasiyorlar gibi ama kesinlikle kaynasmiyorlar. Ornegin, evlenmiyorlar. Kaynasmamalarina soyle bir ornek vereyim. Katar'da Hindistan seyahatimiz oncesi Hintli arkadaslarima sorular soruyordum. Bizim gittigimiz bolge daha Hindu agirlikli bir bolge. Musluman Hintli arkadasim bana "ben bile daha sizin gideceginiz yerlere henuz gitmedim. Bizde Muslumanlarin o bolgelerde dolanmasi pek hos karsilanmaz." dedi. Durum bu merkezde. Ama biz gittigimiz zaman bu kadar bir keskin ayrim hissetmedik. Bolgede yasayan Muslumanlari gorduk. Ancak genelde toplu olarak ayni mahallelerde yasiyorlar. 
  • Benim Katar'daki  arkadas oldugum Hintlilerden Musluman olanlar oldukca koyu Musluman. Aslinda genel olarak, Hindistan'da din hayatin merkezinde. Sadece Musluman Hint'liler degil diger dinler icin de ayni oldugunu gorduk. Bu konunun nedeni aslinda cok acik. 

Hindistan Asya'nin Guneyinde ekol yaratmis bir ulke. Neden ekol cunku komsularinin kultur kaynagi olmus bir ulke.

Hindistan haritasi lutfen tiklayiniz.

Pakistan, Nepal, Sri Lanka, Bhutan; Hindistan ekolunden kopmus ulkeler.
Cok eski tarihine gezdikce anlatacagim fakat yakin tarihine bakarsak;  Portekizli Vasco De Gama Umit Burnu'nu 1492 yilinda gecip Hindistanin guneyine once Kerala sonra da Goa bolgesine yerlesen ilk Avrupalilar oluyorlar. Bugun buralar Hindistan'in en guzel guney sahillerinin oldugu bolge. Ingilizlerin gelmesi ise 16. yy'i buluyor. Kralice'nin yeni ticaret yerleri bulma istegi ile Ingilizler Hindistan'a geliyorlar. Ticaret yapmak icin geldikleri ulkenin yonetimini zamanla ele geciriyorlar ve yaklasik 250 yil kadar ulkede kaliyorlar. Kime sorsak nasil bir etkisi oldu diye herkes hem iyi hem kotu diyor. Bizi somurduler ama ayni zamanda gelistirdiler diyor. Gelismeden verdikleri ornekler ise; Ingilizce artik normal kullanilan bir dil haline gelmis, egitim sistemi kurmuslar ama ezberci (neden acaba, hic sasirmadim desem), tren yollari yapmislar ki somurdukleri mallari tasiyabilsinler, bazi acimasiz geleneklere de el atmislar ornegin kocasi olen kadinin kendisini kocasinin arkasindan oldurmesi gerektigi gelenegi gibi.

1919 yılında Mahatma Gandhi ile birlikte Hindistan’da Ingilizlere karsi pasif direnme ve protesto hareketlerine başliyor ve bu hareket, Dunya'da cok yanki uyandiriyor.

1935’te ilk anayasa kabul edilerek parlamenter düzen kuruluyor. 
18 Temmuz 1947’de ise tam bağımsızlığını kazanarak, dünya devletleri tarafından tanıniyor. Bugun bu tarih bagimsizlik gunu olarak kutlaniyor. Hindistan, onceden Pakistan, Banglades ve Miyanmar ülkelerini kapsıyor ve yöneticisi Ingiliz Kraliyet ailesi, Başkenti Kalkuta (1858-1912) ve Yeni Delhi (1912-1947) . Ingilizler ulkeyi terk ettikten sonra ise 1971de Hindistan ile Pakistan arasında savaş çıkiyor. Bu savaş neticesinde Doğu Pakistan yani Bangladeş bağımsızlıklarini ilan ediyorlar. Sonra parcalanma basliyor.

Dunyada saygin bir egitim modeli olan Montesorri egitim sistemini kuran Maria Montessori 2. Dunya savasinda Avrupa'dan kacarak o yillarda Londra'da tanistigi Mahatma Gandhi'nin daveti uzerine Hindistan'a geliyor ve adiyla anilan Montesori Egitim sistemini kuruyor. Hindistan'da toplam 7 yil boyunca kaliyor ama Mussolini'nin, Italyanlari Almanlarin yaninda savasa sokmasi nedeniyle, Ingiliz somurgesi Hindistan'da, yillarca ev hapsinde tutuluyor. Bu arada firsatiniz oldugunda Maria Montesorri'nin hayatini incelemenizi oneririm. Tutkulu ve tutkulari icin cok cile cekmis bir karakter.
Turkiye'de son yillarda gormeye alistigimiz Montesori egitim sistemi tum Asya ulkelerinde yillardir uygulanmaktadir. Ben hem Sri Lanka hem de Nepal'de Montesorri ekolunden bir cok okul gormustum.

Hindistan konusunda belki en ilginc konulardan birisi Kast sistemi. Yani dogdugunuz ailenin bagli oldugu sosyal sinif. Sadece evlilikler ile degisiyor. Bu kastlar da soyadlarindan anlasiliyor. Baslica 4 sinif var ve birbirlerine karismiyorlar. Hani belki kiz alma oluyormus ama erkegin alt siniftan olmasina kesin izin yok. Kim ister alt kasta gitmeyi.

Hindistan'da astroloji cok yaygin kullaniliyor. Her asamada problem oldugunda gidip baktiriyorlar. Biz de 2 sefer denedik. 1.si cok kotuydu. 2.si ise kotunun iyisi denilebilir. Baya ulu orta bakiyorlar. Bilgisayar programi ile bakan da vardi.


Hindistanda evlilik ailelerin anlasmasi ile oluyor. Hala da oyle olmakla birlikte, gunumuzde ask evliligi yapanlar da oluyormus. Ailelerin en uygun adayi bulma konusunda bir kontrol listeleri var. Kriterlerinin en basinda kast uygunlugu, sonra astrolojik uygunluk, damadin iyi egitim almis ozellikle de devlette calisiyor olmasi (devlet memurlari ozel sektore gore 2-3 kat fazla maas aliyorlarmis.) var. Bizim Varanasi'deki genc rehberimiz sevdigi kizla evlenebilmek icin devlet memuru olmayi bekliyordu. Kizin babasinin istegiymis. Devlete girebilmek icin de Doktora yapiyordu. Ben durumuna uzuldum o ise kaniksamis gorunuyordu.

Hindistan dugunleri cok meshur. 
Jaipur da yemek yedigimiz yerin karsisinda iki dugun salonu olunca yarim yamalak da olsa uc ayri dugun gorme sansimiz oldu.
Ilk gece yemekten ciktik. Baktik dugun salonu "amaann hadi sivisalim da iceriye goz atalim" dedik. Ne zekice! Son derece suslenmis bir ortam ve ikimizden baska herkes Hintli. Muhtesem geleneksel kiyafetler ve makyaj. Salona girer girmez degil kamufle olmak kelimenin tam anlami ile Iyot gibi ortada kaldik. Butun baslar bize cevrildi. Damat tarafina da kiz tarafina da benzemiyoruz. Zaten kiyafetlerimiz tam dugunluk. 😂Ben hemen durumu aciklamaya calistim. "Merak ettik geldik. Hint dugunleri cok meshur filan" diye. Bilge'cigimin, o meshur sevimliligi sayesinde bizi sahnedeki gelin ve damat ile foto cekilmeye davet ettiler. Bu gelin ve damat okumus muhendislerdi. Tebrik ettik. Musluman dugunuydu. Biz de Muslumaniz deyince, pek de benzemedigimizi dusundukleri halde cok misafirperver davrandilar. Hatta telefon numarami alip sahnede gelin ve damat ile cekilen foto'yu gonderelim dediler. Ne sans ki o sirada, ikimizin de telefonlarinin sarzlari bittigi icin  foto cekemedik.

Restoran'i  yeri o kadar cok sevdik ki ertesi gece bir daha gidelim dedik. Bir gece once arkadas oldugumuz Hint Cingenesi Danscilar zaten "yarin da bekliyoruz" demislerdi. Neyse, yemek yiyoruz yine karsi taraftan dugun sesleri, havai fisekler vs. Dedim ki, Bilge ben dayanamiyorum gidiyorum karsiya. Arada islek bir yol var. Zaten trafik tersten olunca sagim solum sasiyor. Restorandan disari cikinca bir baktim karsida bulunan dugun salonundan bando takimi cikiyor. Ve ardindan da beyaza boyanmis bir fil. Dusunsenize dugun salonuna siz girmeye calisirken iceriden bembeyaz bir fil cikiyor. Tabiki cok ilginc geldi ve basladim filin fotografini cekmeye. Tam bitti yolun karsisina dugun salonuna gececegim, filin ustundeki soforu😂bana sesleniyor "foto cektin parasini ver" diye. Bende oyle kamerami almis cikmisim. Yanimda para yok. Anlatmaya calistim. Adam para istemeye devam ediyor. Bakti belki korkutursam alirim diye fili ustume surdu. Manzara soyle, ben onde, fil ve uzerindeki soforu arkamda ana caddede kosuyoruz. Ben "No money, No money" diye kacmaya calisiyorum. Karsiya da gecemiyorum cunku hangi taraftan araba geliyor bloke oldum. Valla fil de arkamdan nasil geliyor anlatamam. En son careyi geldigim restoranin bekcisine siginmakta buldum. Bekciyi gorunce durdular.
Yine de azmimden hic bir sey eksik olmadi. Fil kosturmus degil mi bir kork geri don. Hayatinda kac kere fil kosturur insani. Neyse, fil ve soforunden kurtulur kurtulmaz yolun karsisina gecip dugun salonuna daldim. Yine tek Hintli olmayan benim. Dugun salonuna giris te uzun ve bembeyaz suslu bir koridordan gecerek giriliyor. Bu sefer de bir deve cikti iceriden. Neyse, deve bir sey yapmadi ama ben dugunun erkekler tarafindan girmisim. Hepsi basi turbanli cok kapali bir toplum goruntusu icerisinde, oldukca urkutucu gorunuyorlardi dogrusu. Sanki, daha once hayatlarinda hic benim gibi bir insan gormemis gibiydiler. Cok da savasci gorunumdeydiler. Etrafimi sardilar. Ingilizce bilmiyorlar. Derdimi anlatamiyorum. Hemen Bilge'yi aradim gel diye.  Tam koridor bitip te salona gecildigi noktada bembeyaz boyanmis bir at uzerinde beyaz gumus rengi kiyafeti ile Damat'i gordum. Ama yuzu gumus isleme bir ortu ile kapali. Yuzu kapali damat. Urkme ile merak duygulari arasinda gelip gidiyordum. Daha sonra sahneye ciktilar ve sahnede 2 damat daha var. Diger 2 damadin yuzu acik yeni sahneye cikanin ise yuzu kapali. O sirada, eli kalem tutmusa benzer genc bir delikanli gordum. Gelenekleri hakkinda bilgi almak ve mumkunse foto cekmek istedigimi soyledim. Sagolsun cok yardimci oldu.  Damadin yuzu nikah kiyildiktan sonra aciliyormus. Anladigim kadari ile, damatlar at uzerinde sira ile yuzu kapali geliyorlar ve sahnede nikahlari kiyiliyor ve nikah kiyildiktan sonra yuzleri aciliyor. Nikah kiyilmadan acilinca bir baskasi begenip kacirabiliyormus. Ne ilginc degil mi?
Bu arada Nikah sirasinda bile gelin ve damat birarada degil. Yanyana iki salon var. 
Ama bu baya urkutucu bir ortamdi. Sonradan ogrendigim damadin yuzunun kapanmasi cok eski bir gelenekmis. Bu dugunun bir diger ozelligi de 3 kiz kardesin 3 erkek (kardes olmayan) ile evlenmesi idi.









                                                         Dugunun kadinlar bolumu

                                      3 kizkardes gelin




ve davetliler




















Hindistan'da ilginc bir adet var. Kadinlar, kocalarinin sagligi ve uzun yasami icin yilda bir gun, ay takvimine gore belirlenen ayni gunde, oruc tutup dua ediyorlar. Aynen Muslumanliktaki gibi gun aydinlanmasi ile baslayip gun karamasi ile bitiyor ancak orucun bozulmasi icin kocanin yuzunun gorulmesi sarti var. Yani kocanin yasadigi kanitlanmali. Goremedilerse veya adam olduyse yandin cunku oruca devam. Bu gelenek hakkinda dusununce bunun zavalli kadinlarin kendilerinin icadi oldugunu hissettim. Soyleki, cok eskiden Hindistan'da kocasi olen kadin hemen olduruluyormus. Kadinlar da ne yapsin, careyi, kocama saglikli uzun omur diye oruc tutup dua ederek, Tanrilarina siginmakta bulmuslar.

Jaipur'da kaldigimiz otele  aksam birden suslu puslu Hintliler gelmeye basladi. Dugun mu var filan derken ben dayanamayip gidip bu asagidaki aileye sordum. Cok sevimli bir sekilde acikladilar. Oruc sonrasi kaldigimiz otele kutlama yemegine gelmisler. Ailenin annesi ve 2 kizi oruc tutmuslar. Kocalari da, modern zaman versiyonu olarak, onlari tesekkur yemegine cikarmis. Ben de sordum, eskiden erkekler belli saatte eve gelirlermis. Simdi ise yok "toplantim var, isim cikti biraz gec gelecegim" dese kadin oruca devam mi ediyor? Gulduler, duruma teknolojik cozum bulmuslar. What'sapp uzerinden goruntulu gorusme ile kadin kocasinin yuzunu gorup orucunu bozuyormus. Aklima sinsi fikirler geldi. Peki adam karisina sinir oluyor ve intikam almak istiyorsa da "ahh telefonum cekmiyor" filan dese.👿



Friday 16 November 2018

DELHI

QAH (Katar Airways Holidays) Hindistan'da bir Seyahat sirketi ile anlasmis. Bundan sonraki operasyon onlar uzerinden gidecekti. Guzel bir sistem kurmuslar. Sehre indiginizde o sehirdeki Temsilci sizi karsiliyor ve onceden verilmis programiniz size anlatiliyor ve Rehberiniz su saatte gelecek o saatte hazir olun diyor. Ulkeye ilk ucak ile inis sonrasi sehirler arasi transfer ayni sofor ve araba ile yapildi. Soforumuzu zamanla cok sevdik. Adini gezinin sonuna dogru dogru soyleyebildim. SUREYS. Her seslendigimde hic uzerine alinmiyordu. Dogru durust Ingilizce bilmemesine ragmen baya da sohbet ettik. Ogullarina gondermek icin bizimle foto cektirmek istedi. Seve seve kabul ettik. Zaten yolculugumuzun sonunda, getirdigimiz yardim kolilerinden ziyaret edecegimiz okul icin ayirdigimiz 2 tanesini Diwali nedeniyle okullar tatil oldugu icin, ona koyunde dagitmasi icin verdik. 6 gun boyunca saglikli, temiz havada baslayan gezimiz sonlara dogru kendisinin yikanmamasi nedeniyle zaman zaman arabada buhran gecirmemize neden olsa da cami acip temiz hava almaya calisip, durumu Hindistan gercegi deyip buyuk bir olgunlukla kabul ederek gecti. Biz belki cok guzel ortamlarda kaliyorduk ama o kimbilir nasil ortamlarda kalip bizi gezdiriyordu. Kaldigi ortamlarda dus imkaninin oldugunu hic sanmiyorum. Empati duygumuz ile icgudusel temiz hava alma duygumuz arasinda gidip geldik.Bu gezi sirasinda hep arabada tam soforun arkasinda oturdum. Tabiki ruzgar da hep bana dogru esti.
Tabiki tam soforun arkasinda oturmanin da avantajini kullandim. Sadece 1 kez disinda araba durunca ve binerken hep kapim acildi. Bilge icin ayni seyi soyleyemiycem tabiki. O obur taraftan binmenin talihsizligini yasadi.😂Ben de bu avantajimi haketmek icin yasliligima sigindim. 👵Belki de benin yasim nedeniyle daha hurmete layik gordu. Bilge'de genc ve guzel olmanin dezavantajini yasadi. Bana da su 52 yillik yasamimda boyle bir konforu yasamak nasip oldu. Yani "Rabbim Houston dedi" gibi sey oldu. Yoksa benim gibi kollarinda hep market alisveris torbalari olan biri icin buyuk hayal.

Tum gece yol gelmistik uykusuz ve yorgunduk. Ama ikimiz de hic kalip otelde dinlenelim aksam cikalim gezmeye diyecek tipler degildik. Bugun bizim dinlenme gunumuz oldugu icin rehbersizdik. Oda'ya ciktik, biraz kendimizi toparlayip, otelin hosgeldiniz ikramlarini yedikten sonra attik kendimizi sokaklara.
Oncesinde otelimizi gostereyim. Bunu neden gosteriyorum. Gideceklere Hindistan seviyesini gostermek icin.

Burasi otelin ici. Dunyada ne varsa burda da o vardi. Hatta yemeklerde fazlasi. Cunku Asya mutfagini da dahil etmisler.
Bu asagidaki de Otelin kapidaki gorevlisi. Sih. Ben bu Sih'leri cok sevdim. Cok sevimlilerdi. Sonra ayrintisi ile anlatacagim. Bu fotoyu Turkiye'deki EGA ogrencilerim icin cekmistim. Kendisi ile de kucuk bir roportaj yapmistim yine EGA ogrencilerim icin. Adam "al kucagina sev" modeli cok sirin bir amcaydi. Bu EGA baskanimiz Burcu'nun dedigi gibi EGA ogrencilerinin tanistigi ilk Hintli Amca'ydi. Dogrusu O da bunun hakkini bilmeden verdi.
Bu yarim gunumuzu nasil degerlendirelim diye once otele sorduk. Otel merkezde oldugu icin birkac yer soylediler. Yuruyerek de gidersiniz sikistiginiz yerde Tuk Tuk cagirirseniz dediler. Bildiginiz uzere Tuk tuklar Asya ulkelerinde kullanilan 3 (bazen de 4) tekerlekli sagi solu acik arabalar.


Gordugunuz uzere dip dibe bir arac. Soforun ensesindesiniz. Yanlari acik. Biz icerden resmetmisiz. Butunu gormek icin bu linke tiklayiniz ltf.

Once basladik yuruyerek gezmeye. Biz gelmeden once Hindistan hakkinda fazlasiyla negatif  yorumlara maruz kaldigimiz icin biraz tedirginiz. Neyseki, ikimiz de cok pimpirikli tipler degiliz. Ilk ugradigimiz yer Indian Gate denilen hukumet binlarinin da oldugu bolge. Cok genis bir parkin icerisinde. Delhi'nin kalbi denilebilir.


20 Milyon nufuslu bir baskentin gobegindeki parkta Sincap gormek guzeldi.


Burada yuruyus yaptiktan sonra atladik bir tuk tuk'a ve ikinci onerilen yer olan CP'ye gittik.
Burasi sehrin kalbinin attigi yer. Ilk gordugumuz Rus Budistler oldu. Cok sirinlerdi. Rusya nere/ Budizm nere? Hinduizm nere? Bunlari buralara atan nedenleri cok merak ettim dogrusu.



Kadinlarin guvenligini saglamak icin ozel bir ekip gorduk. Hemen fotomuzu cektirdik. Boylece bizi takip etmekte olan adamdan da kurtulmus olduk. 

Baslayalim Delhi sokaklarini gezmeye.




Sokak yemekleri kulturun en onemli parcalarindan.











Bir de yenildikten sonra yere atilmasa.



Yemek bitti sirada bulasik.





Ve sokagi evi belleyenler







Bira, sarap evi mi isterdiniz? 


Her yer sokak saticilari ile doluydu. Ertesi gun bir Hintli gibi gorunmek istedigimiz icin alisveris te ettik. 

Hindistan sokak hayati deyince deyince aklima ilk korna sesleri gelecek.



Cp'de yerlerde sokak saticilarinin yanisira Sketcher's, Levi's  gibi Global Dunya markalari da vardi. Hatta hic gormedgimiz modelleriyle. Begendik.

Cp'de dolanirken arkamiza bir adam takildi. Saatlerce bizi takip etti. Bir sey yapacak gibi de gorunmuyordu. Adres sorduk sadece. Bakiyoruz nereye gitsek arkamizdan geliyor. Arada tamam biz buluruz sen bizi merak etme hadi git diyoruz. Bir kayboluyor, sonra bir bakiyoruz baska bir yerde karsimiza cikiyor. Guya o ogle tatili icin evine gidiyormus. Sanirim 1 saat kadar takip etti.

Bir de bizi CP'ye birakan tuk tukcumuz saatler sonra o Delhi trafiginde bizi buldu ve tekrar otelimize birakti. Vucutlarinda para kazanma rekabeti icerisinde inanilmaz bir izleme sistemi dogal olarak gelismis. Ama donus icin ayarlamaya calistigimiz tuktukcu arabasinin lux goruntusu nedeniyle kustah davraninca bizim birakan Tuktuk'cumuzun  bizi bulmasina o kadar sevindik ki adami gorunce boynuna sarilasimiz geldi. Sanki eski bir dostu gormus gibiydik.

Ilk gunu kendi kendimize, ustelik tum gece boyunca yolculuk yaptigimiz icin uykusuz, benim tarafimdan bol migren agrili olarak da olsa kazasiz belasiz bitirirince kendimizle gurur duyduk ve bir guven hissettik. Dedik ki bugunu cikaran her gunu cikarir. Hindistan avuc ici.