Thursday 23 February 2012

SPOR GÜNÜ

21/02/2011
Spor Bayramı
Katar devleti hepimize yine güzel bir sürpriz yaptı ve 14 Şubat’ı ‘’Ulusal Spor günü’’ olarak ilan ediverdi. Ediverdi diyorum çünkü bu son 15 -20 gün içinde gelişen bir olay. Hatta birkaç gün öncesine değin ‘’milli Tatil’’ kapsamında olup olmayacağı bile belli değildi. Okullarda bile. Hatta bizim okulumuz 7 Şubat için hazırlanmıştı. Tüm program yapılmış bizlere de iletilmişti.  Aniden Milli eğitimden gelen yazı ile program iptal ediliverdi ve denildi ki;
‘’ spor günü 14 Şubat olarak belirlenmiştir. Bu tarihte okul olmayacak öğrencilerimizi aşağıdaki listedeki yerlerde spor etkinliklerine katılmaları için cesaretlendiriniz.’’
Bu yazıyı tatil öncesi son iki gün içerisinde iki defa ilettiler. Aman unutmayın diye. Okulumuzun zavallı Beden Eğitimi bölümü’’ boş yere program hazırlamış oldular. Neyse, bu da olayın bir başka boyutu. Bu ülkenin çalışma biçimi. Önce yaptırırlar, sonra istedikleri gibi karar değiştirirler.
 Spor günü son birkaç yıldır milli tatil olmadan kutlanıyormuş. Hatta geçen sene Kaan’da böyle bir program dahilinde bir çok etkinlikte bulunmuştu. Ama hani okulun sportmen çocuklarının alınıp bir tesiste toplayarak, yarıştırılması üzerine bir spor etkinliği. Geride kalanlar okulda derslere devam ediyorlardı. Herkes de işinde gücünde. Bu yıl farkındalığı arttırmak, devlet olma yolunda bir ulusal gün daha yaşamak için  aniden 14 Şubat Spor Günü oldu ve her yer tatil oluverdi. En tatilsiz İnşaat şirketlerine kadar. Hatta gördüğümüz kadarı ile şirketler devletle samimiyeti bozmamak için maddi- manevi inanılmaz destek verdiler.
Arada söylüyorum. Ülkenin en önemli sağlık sorunlarından biri Obezite ve buna bağlı kalp-damar, kanser gibi hastalıklar. Çözüm yollarından en önemlisi spor yapmak ve sağlıklı beslenmek. İşte yaratılan bu yeni bayramımız sadece spor değil sağlıklı beslenme kültürünü de geliştirmeyi amaçlıyor.
Tabi ki eminim fikir Şeyha’mız Hanımefendiden gelmiştir.
Bir gece önce Kemal,  eve ertesi gün tatil müjdesi ile geldi. Bu sevinçle ertesi gün erkenden kalktım. Dışarıya bir baktım hava nasıl güzel anlatamam. Yılın ilk güzel günü. Tıpkı bütün dünyada olduğu gibi bu kış burada da kendi çapında epeyce soğuk geçti. (Gülmeyiniz lütfen. Sabahları ben işe giderken yaklaşık 6’C civarında oluyordu. Ama inat ettik yayıntı olur deyip ısıtıcı almadan geçirdik.)

Bendekibu neşe ve coşku derin uykularında olan sevgili aile üyelerime pek sirayet etmemiş olacak ki  tek nazımın geçtiği Kemal’i sökerek!!! yataktan kalkmasına yardımcı oldum.
Okuldan gönderilen etkinlik programının ekini açamadığım için nerelerde ne etkinlik var bilemiyoruz. Ama duymuştum Kornişte yani buranın kordonunda yürüyüş varmış. Yola koyulduk. Vardığımızda tüm Katar’ın orada olduğunu düşündük. O kadar kalabalık.  Çocuklar için ayrı etkinlikler hazırlamışlar. Şişme çocuk parklarından, basketbol potalarına, yüz boyamasından, etkinliğe katılanlara oyuncaklara kadar. 
 Yürüyüşe başladık. Ben hemen tabiî ki fotoğraf olayına girdim. Birisinden bizi foto çekmesini rica ettik  aaa bir baktık Türk arkadaşlar maile gelmişler. Hem de küçük çocukları ile. Bravo dedik.

Hava bize torpil yapmış. Ne alışık olduğumuz toz, duman, rüzgar, ne çok sıcak ne çok soğuk. Hatta normalde görmeye alışık olmadığımız  güneş bile gökyüzünde pırıl pırıl parlıyor. Yürüyüşe başladık. Yürüyüşün başlangıç noktasına ekip yerleştirmişler. Elinize küçük bir mühür vuruyorlar. 2 km. lik kulvar yapmışlar. Bittiği yerde bir mühür daha. Sonrasında üzerinde ‘’Qatar Sports Day’’ yazan tshirt, şapka  ödülünüzü alıyorsunuz. Kuyruk çok uzun. Ama bakınca kadınlara ayrı kuyruk olduğunu fark ettik. Hemen girdim sıraya ödülümü aldım. Hatta evde çocuklar var deyince 3 tane verdiler. Bize 2 km. az geldi. Devam ettik. Sanırım 10km. filan da yürüdük.
Yol boyunca yarıştan dönenleri gördük. Bizden önce koşu yarışı yapmışlar. Neyse ben koşamam zaten. Bu arada başlangıçtan bitişe kadar devlet ve özel şirketler stant kurmuşlar, su, elma ve muz dağıtıyorlardı. Dedim ya bu etkinliğin bir amacı da sağlıklı beslenme kültürü oluşturmak diye.  Örneğin,  hiç fast food standı yoktu. Yine dedim ya özel şirketlerde inanılmaz destek vermişti. Buranın meşhur süpermarket zinciri bir elmalar koymuş yemyeşil. Hani reklamlarda olur ya. Ye beni hissi yaratır. Aynen.
Yine buranın  devlet hastanesi koskocaman bir stant kurmuş tansiyon ve kilo ölçüyor, kan şekerine bakıyor ve çıkarken de elimize besinlerin kalori değerini gösteren bir tablo veriyorlar. Bakınca tabloya aman Allahım oluyorsunuz. Çıkışta kahvaltıya peynirli pizza söyleyecektik hemen vazgeçtik.
Bir diğer noktada müzik grupları müzik yapıyorlardı.
Katılım çok yüksekti. Her milletten, her cinsten, her yaştan insan vardı. Hatta en hareketsiz olan Katar’lılar bile. Buralarda çocukların bisiklete bindiğini pek görmezsiniz. Hatta 5-6 yaşındaki çocuğu hala bebek arabasında taşıdıklarına şahit olmuştum. Baktım bisikletli 3-4 yaşında bebeler. Bir başka Katar’lı ayağına şimdiye değin hiç görmediğim robotların ayaklarına benzer veya sakatlarda bulunan gibi bir yürüme aleti takmış. Ama sakat birisi değildi. Alet havalı bir şey.  Birazda bizim sirk cambazlarının bacaklarına taktığını andırıyor. Onunla yürüyor.
Ama yapmayan da yapmıyor. Arap olduğunu düşündüğüm bir amca  millet canhıraş biçimde spor yaparken 250 kiloluk gövdesi ile malak gibi uzanmış çimlere afedersiniz ama poposunu da spor yapanlara çevirmiş yemek yiyor. Manzara o kadar komikti ki. Arada piknik yapan Arap aileler de  gördük maalesef.
Şirketler araba tutmuşlar. Çalışanları ve ailelerine üzerlerinde şirketin isminin ve ‘’Qatar Sports Day’’ yazan Tshirt ve şapka dağıtmış yürütüyorlar. Bunun şirkete bir sürü faydası olduğunu düşündük Kemal ile. Devletin bayramını destekleyerek devletle arayı sıcak tutmadan, şirket reklamının yapılmasına hatta elemanlarda motivasyon oluşturmaya kadar. Çünkü gelenler daha çok Hintliler, Filipinlilerin çalıştığı şirketler olunca bu insanların gerçekten motivasyona ne kadar ihtiyaçları olduğu tartışılmaz bir gerçek. Çok akıllıca. Bir atışta on kuş vurmak derim ben buna.
Bizi yaklaşık 2 saat yürüdük. Arada fotolar çektirdik. Sonrasında kalbimiz ferahlamış olarak eve geldik.
Ben aslında öğleden sonra da şehrin spor merkezi olan Aspire Zone’a gitmek istedim de Kemal bayıldığı için gidemedim.

Ertesi gün işte konuşurken öğrendim. Tüm gün boyunca şehrin her tarafında etkinlikler olmuş. Hatta İslam Merkezinde bile. İnanılmaz.  Özellikle de Üniversitelerde. North Atlantik’teki hocam Susana’dan biliyorum. Dersler yoktu ama etkinliğe destek amacı ile hocaların okula gelmesi istendi.
Yine bu konuşmalar sırasında öğrencilerimizin pek çoğunun evden dışarı çıkmadığını duyunca doğrusu üzüldüm. Ama bazılarının erkek kardeşleri aktivitelere katılmış. Bir de komik bir şey söylediler. Yapılan koşu yarışı iptal edilmiş, çünkü yarışmacılardan çoğu kulvarları terk edip kısa yollardan gidince skorlar alt üst olmuş.
Geçenlerde Hürriyet Gazetesinden Yonca Tokbaş’ın bir yazısını okudum. Kendisi Dubai’de yaşıyor. Buraların spor anlayışını anlatan bir yazı. Çok hoşuma gitti. Ekliyorum. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19876824.asp

Hem yaşadığımız spor günü hem de Yonca Tokbaş’ın yazısı ardından Türkiye’de son zamanlarda yaşanan 19 Mayıs Bayramı kutlamaları kararını düşündüm. Geriye doğru gidişimiz o kadar çarpıcı geldi ki bana. Burada insanlar Spor’un değerini yeni keşfederken biz 96 yıldır kutladığımız spor bayramından  vazgeçiyorduk.
Olayın bir başka boyutu spor’un ve Türkiye’deki 19 Mayıs Kutlamalarının anlamı, yapılış biçimi. Evet bizde spor zevk alma değil yarıştır. Hazmetme değil, her türlü kirli oyuna da zemin hazırlayacak denli kıyasıya rekabettir. Nerede kalmış olayın dostluk ve bedensel, zihinsel gelişmeye destek olması boyutu. Peki böyle yapıyoruz da sporda çok başarılı olabiliyormuyuz? Büyük klüplere bir bakın hep devşirme sporcular. Kalıcı olmaktan çok,  günü kurtarmaya yönelik adımlar.
19 Mayıs kutlamaları nasıl çıkmış. Geçenlerde bu konuda bilgilendirici bir mail aldım. Onu  ekliyorum.
 akp hükümeti 19 Mayıs Bayramı’nı kaldırmak için düğmeye bastı.
Nazlı Ilıcak CNN TÜRK’teki “Dört Bir Taraf” programında 19 Mayıs törenlerinin Nazi Almanya’sından örnek alındığını söyledi.
Ne yazık ki Altan Öymen bir yanıt veremedi. Oysa…
Soner Yalçın Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı yazısında, 19 Mayıs Bayramı törenlerinde gençlerin neden beden eğitimi yaptıklarının tarihsel sürecini anlatmıştı.
12 Mayıs 1916’da Kadıköy İttihatspor (bugünkü Fenerbahçe) sahasında Darülmuallim’in (Erkek öğretmen okulu) öğrencileri Selim Sırrı (Tarcan) nezaretinde Osmanlı tarihinde ilk kez toplu halde beden terbiyesi/eğitimi gösterisi yaptılar.
Ne Nazi Almanya’sı?
Bu “Jimnastik Şenlikleri” adı verilen törene katılan öğrenciler arasında Altan Öymen’in babası Hıfzırrahman Raşit Öymen de vardı!
12 Mayıs 1916’dan sonra bu beden eğitimi bayramı her yıl mayıs ayının üçüncü Cuma günü “Jimnastik Şenlikleri”, “Mektepler Bayramı”, “İdman Bayramı” adı altında düzenlendi. Gösteriler Cumhuriyet’in ilanından sonra da sürdü. Günü değişmekle birlikte hep mayıs ayı içinde yapıldı. 1936 yılında “İdman Bayramı” şenlikleri ilk kez 19 Mayıs gününe geldi.
Ve bu sebeple, 20 Haziran 1938’de, ulusal bayram ve genel tatiller hakkında 2739 sayılı kanuna ek yasayla, Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs (1919) günü Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edildi. Öneriyi getiren Beşiktaş’ın efsane futbolcusu Ahmet Fetgeri Aşeni idi…
Nazlı Ilıcak TV’de herkesin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Ve ne kadar kolay “Nazi” sözcüğünü azına alıp bir tarihi lekeleyebiliyor.
Evet, nasıl bu kadar kolay itham ediyorlar.

Doğrusu ben de tarihçeyi bilmiyordum.

Bence en büyük eksiklik bu güzel bayramın halka indirilememesi.  Bildiğiniz üzere bu bayrama sadece devlet okullarında hatta daha çok kıyıda köşedeki okullarında okuyan bir kısım öğrenci katılır ve ikinci dönemin yaklaşık yarısında talim yapmak için okuldan dolayısı ile de derslerinden epeyce uzak kalırlar. O nedenle de lisenin ilk iki sınıfı görevlendirilir. Çocuklar askeri disiplinle, son derece zevk almadan ellerinden geleni yapmaya çalışırlar.
Diğer ülke vatandaşları için 19 Mayıs sadece tatil demektir. Hele hafta sonu ile birleşirse de yemede yanında yat durumu.
Bu bayram ilk defa ilan edildiğinde tabiki Türkiye’nin o günkü şartlarında düşünüldüğü için toplumda spor bilincini oluşturmak için inanılmaz bir farkındalık yaratmıştır. Ama şimdi aradan geçen bunca zaman içerisinde günümüz koşullarına adapte edilip halka indirilemez miydi? Tıpkı burada olduğu gibi rekabet etmeden ailecek spor yapılacak güneşli bir Mayıs günü olarak kutlanamaz mıydı? Kutlamaların kaldırılması geriye gidiş değil midir?
Bir dönem kızların kıyafetlerine takmışlardı. En son artık toptan kaldırmaya karar verdiler.
Bunları düşününce ‘’eller aya biz yaya’’ atasözümüzü hatırladım.

Son olarak Spor günü ile ilgili burada halk arasında yapılan geyiklerden de söz ederek sizde yazımı yüzünüzde gülümseme ile ben de ise  spor gününü her boyutu ile etraflıca anlatabilmiş olmanın   mutluluğu ile bitireyim.
Biliyorsunuz 14 Şubat aynı zamanda Sevgililer günü. Ama yerel halk böyle günleri kutlamak istese de kutlayamıyor. Expatlarda ise bir telaş bir üzüntü. Örneğin benim İngiliz bölüm Başkanımın tasası bizi gerdi.  Kocasına hediye almaya vakti yok, çocuğu ne yapacaz kutlamalar sırasında vs. vs. post modern sorunlar…İşte bu nedenle expatlar arasında ‘’Devlet çaktırmadan günü tatil yaptı bizi mutlu etmek için’’ dendi.
 Eee  peki halk bunu nasıl kutlayacak. Onlar da Sevgili+Spor= Çocuk olarak kendi versiyonlarını oluşturup zaten kalabalık olan ailelerine bir üye daha ekleyerek tabiki’’ geyikleri ile çalkalandık.
Not: Çektiğimizi zannetiğimiz onlarca fotografı makinayı ters tutarak ve kamera modunda çektiğimiz için görüntüler çok anlamsız olmuş. Üzgünüm kendi çektiğim fotoları ekliyemiyorum. Ama internette güzel resimler buldum sizler için.

Wednesday 22 February 2012

SPOR BAYRAMI

21/02/2011
Spor Bayramı
Katar devleti hepimize yine güzel bir sürpriz yaptı ve 14 Şubat’ı ‘’Ulusal Spor günü’’ olarak ilan ediverdi. Ediverdi diyorum çünkü bu son 15 -20 gün içinde gelişen bir olay. Hatta birkaç gün öncesine değin ‘’milli Tatil’’ kapsamında olup olmayacağı bile belli değildi. Okullarda bile. Hatta bizim okulumuz 7 Şubat için hazırlanmıştı. Tüm program yapılmış bizlere de iletilmişti.  Aniden Milli eğitimden gelen yazı ile program iptal ediliverdi ve denildi ki;
‘’ spor günü 14 Şubat olarak belirlenmiştir. Bu tarihte okul olmayacak öğrencilerimizi aşağıdaki listedeki yerlerde spor etkinliklerine katılmaları için cesaretlendiriniz.’’
Bu yazıyı tatil öncesi son iki gün içerisinde iki defa ilettiler. Aman unutmayın diye. Okulumuzun zavallı Beden Eğitimi bölümü’’ boş yere program hazırlamış oldular. Neyse, bu da olayın bir başka boyutu. Bu ülkenin çalışma biçimi. Önce yaptırırlar, sonra istedikleri gibi karar değiştirirler.
 Spor günü son birkaç yıldır milli tatil olmadan kutlanıyormuş. Hatta geçen sene Kaan’da böyle bir program dahilinde bir çok etkinlikte bulunmuştu. Ama hani okulun sportmen çocuklarının alınıp bir tesiste toplayarak, yarıştırılması üzerine bir spor etkinliği. Geride kalanlar okulda derslere devam ediyorlardı. Herkes de işinde gücünde. Bu yıl farkındalığı arttırmak, devlet olma yolunda bir ulusal gün daha yaşamak için  aniden 14 Şubat Spor Günü oldu ve her yer tatil oluverdi. En tatilsiz İnşaat şirketlerine kadar. Hatta gördüğümüz kadarı ile şirketler devletle samimiyeti bozmamak için maddi- manevi inanılmaz destek verdiler.
Arada söylüyorum. Ülkenin en önemli sağlık sorunlarından biri Obezite ve buna bağlı kalp-damar, kanser gibi hastalıklar. Çözüm yollarından en önemlisi spor yapmak ve sağlıklı beslenmek. İşte yaratılan bu yeni bayramımız sadece spor değil sağlıklı beslenme kültürünü de geliştirmeyi amaçlıyor.
Tabi ki eminim fikir Şeyha’mız Hanımefendiden gelmiştir.
Bir gece önce Kemal,  eve ertesi gün tatil müjdesi ile geldi. Bu sevinçle ertesi gün erkenden kalktım. Dışarıya bir baktım hava nasıl güzel anlatamam. Yılın ilk güzel günü. Tıpkı bütün dünyada olduğu gibi bu kış burada da kendi çapında epeyce soğuk geçti. (Gülmeyiniz lütfen. Sabahları ben işe giderken yaklaşık 6’C civarında oluyordu. Ama inat ettik yayıntı olur deyip ısıtıcı almadan geçirdik.)
Bendeki bu neşe ve coşku derin uykularında olan sevgili aile üyelerime pek sirayet etmemiş olacak ki tek nazımın geçtiği Kemal’i sökerek!!! yataktan kalkmasına yardımcı oldum.
Okuldan gönderilen etkinlik programının ekini açamadığım için nerelerde ne etkinlik var bilemiyoruz. Ama duymuştum Kornişte yani buranın kordonunda yürüyüş varmış. Yola koyulduk. Vardığımızda tüm Katar’ın orada olduğunu düşündük. O kadar kalabalık.  Çocuklar için ayrı etkinlikler hazırlamışlar. Şişme çocuk parklarından, basketbol potalarına, yüz boyamasından, etkinliğe katılanlara oyuncaklara kadar.  Yürüyüşe başladık. Ben hemen tabiî ki fotoğraf olayına girdim. Birisinden bizi foto çekmesini rica ettik  aaa bir baktık Türk arkadaşlar maile gelmişler. Hem de küçük çocukları ile. Bravo dedik.
Hava bize torpil yapmış. Ne alışık olduğumuz toz, duman, rüzgar, ne çok sıcak ne çok soğuk. Hatta normalde görmeye alışık olmadığımız  güneş bile gökyüzünde pırıl pırıl parlıyor. Yürüyüşe başladık. Yürüyüşün başlangıç noktasına ekip yerleştirmişler. Elinize küçük bir mühür vuruyorlar. 2 km. lik kulvar yapmışlar. Bittiği yerde bir mühür daha. Sonrasında üzerinde ‘’Qatar Sports Day’’ yazan tshirt, şapka  ödülünüzü alıyorsunuz. Kuyruk çok uzun. Ama bakınca kadınlara ayrı kuyruk olduğunu fark ettik. Hemen girdim sıraya ödülümü aldım. Hatta evde çocuklar var deyince 3 tane verdiler. Bize 2 km. az geldi. Devam ettik. Sanırım 10km. filan da yürüdük.
Yol boyunca yarıştan dönenleri gördük. Bizden önce koşu yarışı yapmışlar. Neyse ben koşamam zaten. Bu arada başlangıçtan bitişe kadar devlet ve özel şirketler stant kurmuşlar, su, elma ve muz dağıtıyorlardı. Dedim ya bu etkinliğin bir amacı da sağlıklı beslenme kültürü oluşturmak diye.  Örneğin,  hiç fast food standı yoktu. Yine dedim ya özel şirketlerde inanılmaz destek vermişti. Buranın meşhur süpermarket zinciri bir elmalar koymuş yemyeşil. Hani reklamlarda olur ya. Ye beni hissi yaratır. Aynen.
Yine buranın  devlet hastanesi koskocaman bir stant kurmuş tansiyon ve kilo ölçüyor, kan şekerine bakıyor ve çıkarken de elimize besinlerin kalori değerini gösteren bir tablo veriyorlar. Bakınca tabloya aman Allahım oluyorsunuz. Çıkışta kahvaltıya peynirli pizza söyleyecektik hemen vazgeçtik.
Bir diğer noktada müzik grupları müzik yapıyorlardı.
Katılım çok yüksekti. Her milletten, her cinsten, her yaştan insan vardı. Hatta en hareketsiz olan Katar’lılar bile. Buralarda çocukların bisiklete bindiğini pek görmezsiniz. Hatta 5-6 yaşındaki çocuğu hala bebek arabasında taşıdıklarına şahit olmuştum. Baktım bisikletli 3-4 yaşında bebeler. Bir başka Katar’lı ayağına şimdiye değin hiç görmediğim robotların ayaklarına benzer veya sakatlarda bulunan gibi bir yürüme aleti takmış. Ama sakat birisi değildi. Alet havalı bir şey.  Birazda bizim sirk cambazlarının bacaklarına taktığını andırıyor. Onunla yürüyor.
Ama yapmayan da yapmıyor. Arap olduğunu düşündüğüm bir amca  millet canhıraş biçimde spor yaparken 250 kiloluk gövdesi ile malak gibi uzanmış çimlere afedersiniz ama poposunu da spor yapanlara çevirmiş yemek yiyor. Manzara o kadar komikti ki. Arada piknik yapan Arap aileler de  gördük maalesef.
Şirketler araba tutmuşlar. Çalışanları ve ailelerine üzerlerinde şirketin isminin ve ‘’Qatar Sports Day’’ yazan Tshirt ve şapka dağıtmış yürütüyorlar. Bunun şirkete bir sürü faydası olduğunu düşündük Kemal ile. Devletin bayramını destekleyerek devletle arayı sıcak tutmadan, şirket reklamının yapılmasına hatta elemanlarda motivasyon oluşturmaya kadar. Çünkü gelenler daha çok Hintliler, Filipinlilerin çalıştığı şirketler olunca bu insanların gerçekten motivasyona ne kadar ihtiyaçları olduğu tartışılmaz bir gerçek. Çok akıllıca. Bir atışta on kuş vurmak derim ben buna.
Bizi yaklaşık 2 saat yürüdük. Arada fotolar çektirdik. Sonrasında kalbimiz ferahlamış olarak eve geldik.
Ben aslında öğleden sonra da şehrin spor merkezi olan Aspire Zone’a gitmek istedim de Kemal bayıldığı için gidemedim.

Ertesi gün işte konuşurken öğrendim. Tüm gün boyunca şehrin her tarafında etkinlikler olmuş. Hatta İslam Merkezinde bile. İnanılmaz.  Özellikle de Üniversitelerde. North Atlantik’teki hocam Susana’dan biliyorum. Dersler yoktu ama etkinliğe destek amacı ile hocaların okula gelmesi istendi.
Yine bu konuşmalar sırasında öğrencilerimizin pek çoğunun evden dışarı çıkmadığını duyunca doğrusu üzüldüm. Ama bazılarının erkek kardeşleri aktivitelere katılmış. Bir de komik bir şey söylediler. Yapılan koşu yarışı iptal edilmiş, çünkü yarışmacılardan çoğu kulvarları terk edip kısa yollardan gidince skorlar alt üst olmuş.
Geçenlerde Hürriyet Gazetesinden Yonca Tokbaş’ın bir yazısını okudum. Kendisi Dubai’de yaşıyor. Buraların spor anlayışını anlatan bir yazı. Çok hoşuma gitti. Ekliyorum. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19876824.asp
Hem yaşadığımız spor günü hem de Yonca Tokbaş’ın yazısı ardından Türkiye’de son zamanlarda yaşanan 19 Mayıs Bayramı kutlamaları kararını düşündüm. Geriye doğru gidişimiz o kadar çarpıcı geldi ki bana. Burada insanlar Spor’un değerini yeni keşfederken biz 96 yıldır kutladığımız spor bayramından  vazgeçiyorduk.
Olayın bir başka boyutu spor’un ve Türkiye’deki 19 Mayıs Kutlamalarının anlamı, yapılış biçimi. Evet bizde spor zevk alma değil yarıştır. Hazmetme değil, her türlü kirli oyuna da zemin hazırlayacak denli kıyasıya rekabettir. Nerede kalmış olayın dostluk ve bedensel, zihinsel gelişmeye destek olması boyutu. Peki böyle yapıyoruz da sporda çok başarılı olabiliyormuyuz? Büyük klüplere bir bakın hep devşirme sporcular. Kalıcı olmaktan çok,  günü kurtarmaya yönelik adımlar.
19 Mayıs kutlamaları nasıl çıkmış. Geçenlerde bu konuda bilgilendirici bir mail aldım. Onu  ekliyorum.
 akp hükümeti 19 Mayıs Bayramı’nı kaldırmak için düğmeye bastı.
Nazlı Ilıcak CNN TÜRK’teki “Dört Bir Taraf” programında 19 Mayıs törenlerinin Nazi Almanya’sından örnek alındığını söyledi.
Ne yazık ki Altan Öymen bir yanıt veremedi. Oysa…
Soner Yalçın Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı yazısında, 19 Mayıs Bayramı törenlerinde gençlerin neden beden eğitimi yaptıklarının tarihsel sürecini anlatmıştı.
12 Mayıs 1916’da Kadıköy İttihatspor (bugünkü Fenerbahçe) sahasında Darülmuallim’in (Erkek öğretmen okulu) öğrencileri Selim Sırrı (Tarcan) nezaretinde Osmanlı tarihinde ilk kez toplu halde beden terbiyesi/eğitimi gösterisi yaptılar.
Ne Nazi Almanya’sı?
Bu “Jimnastik Şenlikleri” adı verilen törene katılan öğrenciler arasında Altan Öymen’in babası Hıfzırrahman Raşit Öymen de vardı!
12 Mayıs 1916’dan sonra bu beden eğitimi bayramı her yıl mayıs ayının üçüncü Cuma günü “Jimnastik Şenlikleri”, “Mektepler Bayramı”, “İdman Bayramı” adı altında düzenlendi. Gösteriler Cumhuriyet’in ilanından sonra da sürdü. Günü değişmekle birlikte hep mayıs ayı içinde yapıldı. 1936 yılında “İdman Bayramı” şenlikleri ilk kez 19 Mayıs gününe geldi.
Ve bu sebeple, 20 Haziran 1938’de, ulusal bayram ve genel tatiller hakkında 2739 sayılı kanuna ek yasayla, Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı 19 Mayıs (1919) günü Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edildi. Öneriyi getiren Beşiktaş’ın efsane futbolcusu Ahmet Fetgeri Aşeni idi…
Nazlı Ilıcak TV’de herkesin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Ve ne kadar kolay “Nazi” sözcüğünü azına alıp bir tarihi lekeleyebiliyor.
Evet, nasıl bu kadar kolay itham ediyorlar
Doğrusu ben de tarihçeyi bilmiyordum.
Bence en büyük eksiklik bu güzel bayramın halka indirilememesi.  Bildiğiniz üzere bu bayrama sadece devlet okullarında hatta daha çok kıyıda köşedeki okullarında okuyan bir kısım öğrenci katılır ve ikinci dönemin yaklaşık yarısında talim yapmak için okuldan dolayısı ile de derslerinden epeyce uzak kalırlar. O nedenle de lisenin ilk iki sınıfı görevlendirilir. Çocuklar askeri disiplinle, son derece zevk almadan ellerinden geleni yapmaya çalışırlar.
Diğer ülke vatandaşları için 19 Mayıs sadece tatil demektir. Hele hafta sonu ile birleşirse de yemede yanında yat durumu.
Bu bayram ilk defa ilan edildiğinde tabiki Türkiye’nin o günkü şartlarında düşünüldüğü için toplumda spor bilincini oluşturmak için inanılmaz bir farkındalık yaratmıştır. Ama şimdi aradan geçen bunca zaman içerisinde günümüz koşullarına adapte edilip halka indirilemez miydi? Tıpkı burada olduğu gibi rekabet etmeden ailecek spor yapılacak güneşli bir Mayıs günü olarak kutlanamaz mıydı? Kutlamaların kaldırılması geriye gidiş değil midir?
Bir dönem kızların kıyafetlerine takmışlardı. En son artık toptan kaldırmaya karar verdiler.
Bunları düşününce ‘’eller aya biz yaya’’ atasözümüzü hatırladım.
Son olarak Spor günü ile ilgili burada halk arasında yapılan geyiklerden de söz ederek sizde yazımı yüzünüzde gülümseme ile ben de ise  spor gününü her boyutu ile etraflıca anlatabilmiş olmanın   mutluluğu ile bitireyim.
Biliyorsunuz 14 Şubat aynı zamanda Sevgililer günü. Ama yerel halk böyle günleri kutlamak istese de kutlayamıyor. Expatlarda ise bir telaş bir üzüntü. Örneğin benim İngiliz bölüm Başkanımın tasası bizi gerdi.  Kocasına hediye almaya vakti yok, çocuğu ne yapacaz kutlamalar sırasında vs. vs. post modern sorunlar…İşte bu nedenle expatlar arasında ‘’Devlet çaktırmadan günü tatil yaptı bizi mutlu etmek için’’ dendi.
 Eee  peki halk bunu nasıl kutlayacak. Onlar da Sevgili+Spor= Çocuk olarak kendi versiyonlarını oluşturup zaten kalabalık olan ailelerine bir üye daha ekleyerek tabiki’’ geyikleri ile çalkalandık.
Not: Çektiğimizi zannetiğimiz onlarca fotografı makinayı ters tutarak ve kamera modunda çektiğimiz için görüntüler çok anlamsız olmuş. Üzgünüm ama foto ekliyemiyorum.
Resimler  internetten ben çekmedim..