Tuesday 3 March 2015

TAYLAND - PUKET


Bu resmi hatırladınız mı? 

Çocukluğumuzda ailecek masal tadında izlediğimiz o yılların meşhur aktörü Yul Bryner'ın da başrol oynadığı Kral ve Ben filminden bir sahne. Filmin çekildiği bu masalsı ülke ise o zamanki adıyla Siyam, şimdiki adıyla Tayland.

Yaklaşan yılbaşı tatilinde nereye gitsek diye düşünürken, Arap dünyasının 1001 gece masallarına alternatif olsun diye başka bir masal diyarına gitmeye karar verip rotayı Tayland'a cevirdik..
Tayland, doğa, kültür, yemek, alışveriş ve en önemlisi masaj, spa merakı olanlar için güzel bir rota ve oldukça ucuz.

Tatil süremiz çok uzun olmadığı ve Bankok eklendiğinde aktarma uçuşlar ile çok vakit kaybedeceğimizden doğrudan Puket'e gitmeye karar verdik. Ancak gezinin bir gününde Tayland anakarasına  geçebildik. Bağlantı ada ile anakaranın birbirine en yakın olan kuzey noktasında yer alan bir köprüden yapılıyor.

Doha - Puket dogrudan uçuş ile 7 saat kadar sürüyor. Yolculuğumuzu Katar Havayolları ile konforlu bir şekilde yaptık. Yolculuk boyunca Arabistan yarımadasının güneyine doğru gidip Dubai, Umman uçtuktan sonra Hindistan üzerinden geçtik. Hava açık olduğu için uçtuğumuz yerleri görme şansımız oldu.Hepsinin doğası ayrı ayrı muhteşemdi. Hindistan'ı enine geçtiğimiz için kendine has dağlık, yeşillik her türlü yeryüzü şeklini  görebildik.
Puket'e yaklaşırken hava bulutlandı. Gri bir hava ve deniz gördük. Her an yağmur yağacakmış gibi. İnişe yakın Aden denizine serpiştirilmiş bir sürü adanın üzerinden inecekmişcesine alçaktan geçtik. Manzara daha çok koyu yeşil ormanlar ve gri deniz görüntüsündeydi. Zaten tüm gezi boyunca şöyle turkuaz deniz görüntüsü hemen hemen hiç görmedik. Bu hem iyi hem kötüydü bizim için. İyiydi; çünkü güneş azıcık kendini gösterdiğinde bile epeyce yakıcıydı. Kötüydü; çünkü biz zaten gökyüzünün hep gri olan bir ülkeden geliyorduk. Gerçi Katar havada asılı toz nedeniyle griydi burada hiç olmazsa toz yoktu. Ama Doha'nın denizi her ne kadar beğenmesek de çoğunlukla turkuaz rengidir. Ama yine de yağmuru özlediğimiz için Tayland'ın yağmur hissi veren bu nemli griliği sevdim.

Uzak doğuya gideceklere gitmeden önce muhakkak uygun mevsimi araştırmalarını öneririm. Yoksa yağmurdan veya nemli boğucu sıcaktan başlarını alamazlar. Tayland'a gidilecek en iyi mevsim Kasım'dan Mart'a kadar olan dönem. Bizim gittiğimiz Yılbaşı dönemi ise en ideali. Tabiki en pahalısı. Hele Noel ve yeni yıl arası doruk noktası. Biz de bu dönemi mümkün olduğunca etkilenmeyecek şekilde 22-28 Aralık tarihleri arasında planladık. Bu dönemin dışında aslında gayet makul bir rota. Hele epey önceden planlanırsa uzak doğu kültürünü tanımak için güzel ve ekonomik bir başlangıç olur. Biz her ne kadar kalabalık olduğumuz ve delikanlı yaşlarında çocuklarımızı da düşünüp otelde kalmayı tercih ettiysek de aslında çok güzel ve daha ucuza havuzlu ve otantik tarzda döşenmiş villa alternatifleri gördük. Aklım kalmadı değil.

Tayland'ın Doha ile 4, Türkiye ile ise 5 saat, saat farkı var. Tabiki öndeler.
Havaalanı baya ilkel. Türklere vize yok.Sanırım tüm uzak doğu ülkelerinde Türklere vize istenmiyor. Sabah 7'de bindiğimiz uçaktan akşam 6 civarı indik. Hava yavaştan kararmaya başlamıştı.

Biraz da ada ile ilgili teorik bilgi vereyim. 
Puket, Tayland'ın batısında,Tayland'a ait 32 adanın da en büyüğü. Yüzölçümü 543 m2 ve   nüfusu 503.000. Katar'ın yüzölçümü 11. 517 km2 olduğu için küçük derken yaklaşık 22 kat daha küçük bir yer.(Türkiye ise 785.000 km2).Ama bu kadar küçükmüş gibi hiç hissedilmiyor. Puket, bu küçüklüğüne rağmen, her ne kadar gözlerimizle göremesek de sadece eğitim alanında eğitim veren Phuket Rajabhat Üniversitesi bile varmış. Para birimi Baht ve 1 TL= 12,5 Baht. Alfabesi çok değişik.


Ülke monarşi ile yönetiliyor. Kral, Bhumibol Adulyadej, Rama IX. Bu arada kral 90 yaşına yaklaşmasına rağmen hala kırk yıl öncesinin fotograflarının afişlerde kullanılması da komik geldi.


Sorduğumuzda kimse kralı sevmiyoruz demedi. Bilmem gerçek ya da korkudan. Hükümetleri ise Cunta. 
Araştırmalarım sırasında, veliaht prensin karısının akrabalarının yapmış olduğu yolsuzluklar sonrasında tacından feragat etmek için krala başvurduğu ve kralın da bunu kabul ettiğine dair, bir gazete haberi okudum.Yolsuzluklar konusunda bu kadar hassaslar mı yoksa işin içinde başka durumlar mı var? Çünkü, ülkeye bakınca hiç kalkınmış görüntüsü yok.
Ancak çok değerli bir ortak noktamız var. Onlar da bizim gibi sömürgeleştirilememiş. Hindiçininde batılılar tarafından sömürgeleştirilememiş tek ülke.O nedenle çok az İngilizce biliyorlar. Aslında dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından olmalarına ragmen hala İngilizce bilmemeleri ne ilginç. En basitinden sayıları bile parmakları ile veya ellerinde bulunan tahtalara yazarak gösteriyorlar. 
Dili Tai ve dini %95 Budist. ama Budistler de kendi aralarında bir sürü gruba ayrılıyorlar. Geride kalan kısmın ise çoğunluğunu müslümanlar oluşturuyor.

Uçaktan indikten sonra önceden ayarladığımız dolmuş türü araç ile otelimize yaklaşık 40-45 dakikalık bir yolculuktan sonra sağ salim ulaştık. Trafik, hiç alışamadığım İngiliz modeli soldan gidiş ve geliş. Ayrıca tam bir kaos. Inanılmaz motosikletli var. Genelde de emniyetsiz kullanıyorlar. Yoldayken hep yüreğim ağzımda oldu. Toplu ulaşım tuk tuk denilen oldukça şirin triportörden bozma araçlarla yapılıyor. Bunlara 5 kişi alınıyormuş. 6. kişi yasak. Ama yolcuların oturacağı yerler eşit uzunlukta iki sıra olunca biraz ilginç olmuş. 

Otel yolunda ilk dikkatimi elektrik kabloları çekiyor. Trafikteki kaos aynen elektrik kablolarına da yansımış.Tüm elektrik kabloları böyle.

Otelimiz Phuketin merkezi Patong'da tam da kültüre uygun mimari tarzda inşa edilmiş. Resepsiyonun kapı ve penceresinin olmaması oldukça ilginç geldi. Tabi ki burası yaz kış ortalama 23'C lerde yaşayan bir ülke olunca kapı, pencereye pek de gerek kalmamış görünüyor.

Gittiğimiz günler tam da 10 yıl öncesinde yaşanan Tsunami faciasının yıldönümüne denk gelmiş. Her yerde anma hazırlıkları. İnsan etrafa bakınca Tsunamiden bu kadar etkileneceklerine inanamıyor. Çünkü, denizde o kadar çok ada var ve sahil bir iç deniz görüntüsünde ki. O zaman bu nasıl bir dalgadır ki bunca adayı iç denizi aşıp bu kadar zarar verebilmiş deyip ürküyorsunuz. Felaket zamanı da insanlar buraya bizim gibi yılbaşı tatillerini geçirmeye geldiklerini düşününce içiniz titriyor ve Allah korusun diyorsunuz.
Otel'de odamız giriş katında bahçe içinde hoştu ama odalarda bu nedenle yoğun bir şekilde rutubet ve küf kokusu hissediliyordu.
Otele yerleştikten sonra yemek ve etrafı keşif için kendimizi sokaklara attık. Etrafta her milletten gelmiş insanlar görülüyor. Sokaklar, kaldırımlar her yer yemek. Burasının tam bir yemek cenneti olduğunu fark ediyoruz. Tai mutfağı deniz ürünleri, sokak yemekleri, tropikal meyveleri ile başlı başına bir ekol. Zaten Katar'dan da alışığız ve seviyoruz. Benim gibi deniz ürünleri, sebze, acı, pilav, noodle seviyorsanız tam yerindesiniz. 
Sokak yemekleri nedeniyle Tayland'da evlerde pek yemek pişmezmiş. Herkes kesesine göre yemeğini sokaktan alırmış. Bizim gibi yok sağlıktı, yok hijyendi deyip kendini mutfakta harap edip yorgun ve sinir etmezlermiş. Sakinliklerinin altındaki neden keyiflerine düşkün olmaları olabilir. 

Resimde görüldüğü üzere restoranların mutfağı genelde açıkta.


Meyveleri görünce renklerine hayran olmamak mümkün değildi.
                                       
                                         İstenirse deniz ürünlerini  canlı canlı seçebiliyor.


Denizden veya karadan bugüne değin hiç görmediğimiz  her türlü börtü böcek ve canlıyı yiyorlar. Kızartılmış veya kurutulmuş kurbağalar pek meşhur. Böcek kavurmaları vs. Kara hayvanları sokak tezgahlarında pişirilip yeniyor. Sokak tezgahlarında ayrıca tatlı da yapıyorlar ki biz sadece onları yiyebildik. Nutellalı krep üzerine her türlü tropikal meyve ve bal seçenekleri ile sunuluyor. Çok güzeldi. Meyve, meyve suyu satışı da epey yaygın.

Aşağıdaki resim en meşhur çorbaları olan Tom Yum. İçinde karides, zencefil, acı ince biber, kabuğuyla midye ve bambu çubukları var. Tadı çok güzel. Favorimizdi. Ama içtikten sonra kalanlar hafriyat yapılacak kadar cok. Güldük. Çünkü, Türkiye'de çorba kültüründeki tamamen homojen yapıya ters. 

çorbadan geri kalanlar işte aşağıdaki resimde. Daha midye kabuğu da eksik. Mazallah büyüklerimize içirirsek bu çorbayı, içtikten sonra çıkan çer çöpü görünce şok geçirebilirler. Kabuğu ile midye, bambu çubuklarını görünce beceriksiz sanıp pişireni ayıplarlar.

Tipik bir Tai tabağı, Noodles genelde misket limonları ile servis ediliyor. Bu tabakta ayrıca dövülmüş fıstıkta vardı. Baya da güzeldi.

Ayaküstü restoranlar.
Favorım Nutellelı krep

sokak tezgahı

Taze Hindistan cevizi içeceği ve yerel bira denemeleri. Yerel bira çok kötüydü. Canlılık, köpük ve tokluk olmayan su gibi bir biraydı.Ama benim için kötü olsa bile deneyimdir. Demek bira kültürleri böyleymiş deyip içtim.


                                                         
                                                          meşhur yerel biraları Singha

arabalı satıcılar
                sabah kahvaltım. Papaya, muz ve kahve. Muzlar görüldüğü üzere                                                                        küçük ama çok lezzetliydi.

Yolda yürürken restoranlara  ve masaj salonlarına sürekli çağrılıyorsunuz. Her masaj salonunda çalışanlar üzerlerinde beyaz bir body ve altlarında ise aynı model ve renk şirin gelenekselimsi eteklerin değişik desen ve renklerini giyiyorlar. Kaldırımlarda bir sürü kadın veya gay sizi masaja davet ediyor. Bazen sahte ve gerçek kadını ayırmak zor oluyor. Resimde bu kızlar mavi etekli olarak görülüyor. Maalesef yakından foto çekmeme izin vermediler.

Bu bölge sex turizminde de ünlü olduğu için masaj salonlarının camekanlarında ''no sex'' yazısı ilginçti.



Biz gittiğimiz ilk akşam günün yorgunluğunu atmak için hemen bir ayak masajı yaptırdık. Salonlar gayet salaş ama fiyatlar gayet uygundu. Diğer günlerde de bir kaç defa tüm vücut masajı yaptırttık. Normalde Doha'dan alışık olduğumuz Thai masajını burada da çok beğendik. Zaten sert bir tarzı olan bu masaj burada daha da  sertti. Ertesi gün yürümekte zorluk çektiğimi hatırlıyorum. Eğer bir ağrı ile gittiyseniz çıkışta dövülmüş gibi her yeriniz ağrıyor. Dolayısı ile eskiden ağrıyan noktayı unutuyorsunuz. Aslında güzellik masajından rahatlama masajına kadar her türlü masaj alternatifi mevcut. Süreleri 2 saate kadar çıkabiliyor. Ayrıca bu masajlar sırasında istediğiniz aromayı seçebilme imkanı var. Benim favorim Lemon Grass'dı. Masaj yağlarında ağrı kesici özellik var. Bu yağlar pazarda ayrıca satılıyor.
                                                            Masaj yağları








1 comment:

Anonymous said...

Ne güzel yazmışsınızz keşke daha da detay verseymişsinizz..çok keyifle okudum