Thursday 5 March 2015

TAYLAND PUKET 3 - ŞEHİR TURU

Adalar gezimiz için bir gün önce sabah 6 da kalkıp akşam 7 civarı otelimize döndüğümüz için oldukça yorucu geçmişti. Acenta sahibinin önerisi ile turlarımızı bir gün tam, ertesi gün yarım günlük turlar şeklinde düzenliyerek dinlenme imkanı yaratmıştık. Dolayısı ile 3. gün alacağımız şehir turunu öğleden sonraya planlamış böylece sabahtan dinlenme imkanı bulabilmiştik. 
Yine aracımız geldi ve bizi şehir turu yaptırmak için otelden aldı. Yol boyunca bir gün önce adalar gezisinde çekilen videoyu izledik. Özellikle su altı çekimleri güzel bir anı oldu bizim için.

Şehir turumuza önce Puketi yukarıdan görebileceğimiz bir noktaya çıkarak başladık.


Ada mimari açıdan korunmuş görünüyor. Bir iki tane haricinde yüksek modern bina yok. Bu konuda bizden ileride görünüyorlar. Acaba fakirlikten de olabilir mi?

Burası tam bir maymunlar cennetiydi.

Gözümüzün önünde maymunun biri motosiklette asılı yiyecek çantasını açtı ve içindekileri yedi. Yaptığının hırsızlık olduğunu biliyor herhalde ki yaparken sürekli etrafı kontrol ediyordu. Bu işi yaparken el maharetine hayran olmamak elde değildi.

Daha sonra oradan büyük Wat Chalong tapınağına gittik. Budizmle tanıştık.

Burası 19.yy.'ın sonlarında inşa edilmiş bir tapınak. Aslında oldukça yeni sayılır. Puket'in en meşhur tapınağı.

Tapınaklar rengarenk. Bahçeleri, içleri çiçeklerle süslenmiş. Sevimli ve estetik. Aslında kaba bir sanat işçiliği olmasına rağmen son derece estetik.
İçeriye girerken aynen müslümanlıkta olduğu gibi ayakkabılar çıkartılıyor ve usturuplu giyinmek gerekiyor. Bunun için girişte kontrol var.

Buda'nın her pozisyonun öğretme,inziva, Nirvanaya ulaşmadan önceki hali gibi değişik anlamları var. 



Hemen havaya girmiş ben.

Grubumuzda herkes bildiği pozları deneyerek limitlerini sınadı. Gayet yaratıcı görüntüler ortaya çıktı.

Bahçede Buda'ya koymak için çok güzel çiçekler satılıyordu.



Tapınağı ziyaretimiz sırasında her on dakikada bir tabanca veya çatapat ile atış sesleri duyduk. Araştırınca buraya gelip  daha önce adak adayan insanların dilekleri olunca gelip bu atışları yaptırdığını duyduk. Biz gelemeyiz bir de günah olmasın diye dilek tutmadık.

Daha sonraki durağımız ise Büyük Buda idi. Burası da şehrin tepe noktalarından birinde idi. Adından da anlaşılacağı gibi en büyük Buda heykeli burada.


Heykel büyük ve dağın da tepesinde olunca oldukça görkemli olmuş.
Burada canlı bir Budist rahip insanları kutsuyordu. Kaçırır mıyım hemen sıraya girdim. Benden önce hamile bir kadın vardı.
Rahip, kadın hamile olduğu için sanırım uzun uzun kutsadı. O kadar uzun sürdü ki ben de bundan istifade başladım etrafı incelemeye. Kutsadıktan sonra para veriyorsunuz. Merakla kaç para veriyorlar diye sepeti inceledim, süre daha da uzayınca günde kaç para hasılat oluyordur diye hesaplar yaptım. En sonunda sıra bana gelince rahip o kadar baştan savma bir şekilde benim kutsamamı yaptı ki şaşırdım kaldım. Sanki döver gibiydi. Sanırım beni çok meraklı buldu ve bu hoşuna gitmedi. Ya da benden elektrik alamadı. Kötü ruhlu olabilir miyim?
Tören şöyle gerçekleşiyor.Siz Rahip'e kadar dizlerinizin üzerinde yürüyerek gidiyorsunuz. O da başınıza yanındaki siyah çömleğin içindeki sudan bir süpürge ile vuruyor. Sonra kolunuza sarı ve turuncu renklerde elle örülmüş ipten bir bileklik bağlıyor. Bu arada da sürekli dualar mırıldanıyor. Aldık bilekliğimizi atılmaz günah deyip getirdik evimize astık.



Yukarıda Büyük Buda'nın olduğu yerden hoparlörle yapılan duaların sesleri geliyordu. Ayin olduğu için bizi oraya almazlar diye düşünüp gitmedim ama Kemal gitti ve ayini görüntülemiş. İlginç görüntüler.



İnananların ibadet ederken yukarıdan sarkan iplere kendilerini bağlıyorlar.Sanki iletişime geçmek için bizim gibi Wifi değil de kablolu internet kullanıyorlarmış gibi.

Burası yıllardır inşaat halinde bir yer. İnşaatın ilerlemesine maddi yardımda bulunanların isimleri taşlar üzerinde sergileniyor. Her taşın bir bedeli var. Türkiye'den de bağışlanan taş var.


Konu ibadete gelmişken ilginç bulduğum bir Budizm geleneğinden bahsetmek isterim.  Hatta bu geleneği Katar'da da Tai restoranları veya masaj yerlerinde de görüyoruz. 
Budizm'e inananların evlerinin iş yerlerinin önlerinde, bahçelerinde binanın büyüklüğüne göre tapınakları var. Sözgelimi, büyük bir otel'in önünde kocaman ama minik bir dükkanın veya evin önünde ise minicik. Burayı ikonlar koyup çiçeklerle süsleyip, her gün sabah akşam Tanrı'larına yemek bırakıyorlar. Bu yemek genellikle ekmek, meyve, meyve suyu ve su'dan oluşuyor.
İnanç ne kadar değişik bir şey değil mi? Özene bezene her gün hiç aksatmadan hazırlayıp, koyuyorlar. Ama yenmiyor. Sonra koydukları yiyecekleri yenmemiş halleri ile geriye alıyorlar. 
Dışardan bakınca garip görünen bu olayın aslında özünde paylaşma var. Olayın orıjininde manastırdaki Budistlerin sabah erkenden yollara çıkarak inananların verdiği günlük yiyeceklerini toplaması geleneği var. İnananlar da hiç bir geliri olmayan ama sürekli ibadet eden bu insanlara yardım ederek aç gözlü olmadıklarını yiyeceklerini paylaşarak gösteriyorlar. Araştırmadan eleştirmemek lazım.
Aşağıda insanların yaşadığı işyerleri ve evlerinin önünde veya bahçesinde yapının büyüklüğüne göre düzenlenmiş büyüklü, küçüklü tapınakların resimleri görülmekte.







Budizm'de 5 önemli yasak var. Öldürme veya ölüme sebep olma, çalma, yalan söyleme, sex ve toksik madde (sigara ve uyuşturucu).

Görüldüğü üzere aslında tüm dinlerin özünde insanı korumak, kollamak ve iyiye teşvik etmek gibi amaçlar yatıyor. Bu yolda paylaşmak, iradeye sahip olmak, yardımlaşmak, saygı, sevgi temel değerler. Bu evrensel değerlere farklı yollarla gidilebiliyor. Ve ibadetin  de şükretmek, evrenin, yaratanın yüceliği karşısında saygı duymak gibi anlamları var.
Böyle uzaktan bir bakış ile bakınca din savaşları çok anlamsız kalıyor.

Buralarda anlatılan ilginç bir anekdot var. Bizim Türklerden biri İnek'e tapan Hintli'ye sormuş. ''Nasıl bir ineğe tapıyorsun. O bir inek işte'' diye. O da ''ben hiç olmazsa gördüğüm bir şeye tapıyorum ya sen'' demiş.


Neyse, gezimize devam edecek olursak son durağımız yine bir tepe idi. Manzara güzel yine şehri kuş bakışı gördük. Burası adanın doğu tarafıydı.



Ağacı kutsamak için bağlanmış bez. Bezlerin renkleri muhteşem.



Burada da bir tapınak vardı ama mimarisi daha modern anlayışla yapılmış, granit kullanılmıştı. Binanın içerisine girerken Budist Rahibin cep telefonunu kapatması ilginçti. Çağa uymamak Budist rahipler için bile elde değil sanırım.

Hava iyice kararmaya başladı. Gezecek daha iki yer daha vardı ama hava karardığı için dönmek zorunda kaldık.

2 comments:

sözüm var said...

Birde Geçmişte , günlerce yangının sürdüğü eski Tayland'dı da anlatmanı bekliyoruz.
Ayrıca yüzen pazardan görüntüler ile tam tur olacak.
Neşe'yle gezmeye devam.
Başarılar dilerim.

neş' said...

İlk yazımda da bahsettiğim gibi gezimiz Puket'te idi. Anakaraya sadece bir gün macera turizmi için gittik. İlgi ve yönlendirme için çok teşekkür ederim. Demek ki Bankok'u da bir ara planlamalıyım.