Monday 9 February 2015

KANIMI BAĞIŞLAYAMADIM!

Katar'da yaşamaya başlayalı 4.5 yıl oldu. İlk zamanlar her şey değişik geliyor, hatta şok ediyordu. Bu blog'da aslında o şokların eseridir denilebilir. Şok olup olup yazıyordum.
Sonraları, yazıya uzun bir süre ara vermemde de ülkeye alışmanın etkisi olmuş olabilir.
Uzun bir aradan sonra şimdi yazacağım konuda yine şaşırtıcı bir deneyim yaşadım denilebilir. Bunca yıl sonra hala şaşıracak şeyler bulabiliyorum.

Son zamanlarda her yerde kan bağışına davet eden ilanlar görmeye başlamıştım. Oysaki bunca yıldır hiç kan bağışı konusu gündeme gelmemişti veya ben hiç duymamıştım. Demek ''ya ciddi ihtiyaç var ya da bilinç oluşturulmaya çalışılıyor'' deyip bağışlamak için fırsatını kollamaya başladım. Ancak araya Umre sonrasında geçirdiğim ciddi bronşit girince iyileşmeyi beklemek zorunda kaldım.

İyileştim artık diye düşündüğüm günlerde gazetelerde yine ilanı görünce dayanamayıp atladım gittim.
Katar'da bu işi Türkiye'de Kızılay gibi ayrı bir kuruluş yapmıyor. Devlet hastanesinin sorumluluğunda.

İçeri girdiğimde ilk şok. Girişten iki adım sonra bekleme salonu ve kapının karşısında bulunan başvuru masası dikine  Kadın- Erkek diye ikiye bölünmüş. Aslında burada hastaneler, resmi daireler, bankalar her yer böyle. Hatta bankaların sadece kadınlara hizmet veren şubeleri var.  Ama hala alışamadım. Hala Kan bankasında da mı? diyorum.

Ben bunları düşünüp şaşırırken, resepsiyondakiler ve yanda bekleyen erkekler de beni görünce şaşırdılar.İçeri girmemle bütün bakışlar bir anda bana döndü. Kendimi, dünyada ilk kan bağışı yapan kadınmışım gibi hissettim, hani ilk kadın pilot, vali gibi.

Kadın bölümünde donör olmayınca çalışan da yok. Beklemememi ve erkekler bölümünden hemşirenin az sonra geleceğini ama çok yoğun oldukları için zaman alabileceğini belirttiler.

Bu beklemeler, gözlemlerim için bulunmaz fırsat.

Başladım incelemeye. İki tarafa da bakınca erkekler tarafı hıncahınç doluyken kadınlar bölümünde in ve cin karşılıklı top oynar vaziyette bir Allah'ın kulu yok. İlk düşündüğüm ''bu ülkede kadınlar kan bağışı yapmaz mı'' oldu. Daha sonra muzır yanım devreye girdi ve  bağışa ihtiyacı olan bir kadın nasıl namahrem bir erkeğin kanını kabul eder deyip kafalarına soru işareti sokup ''al sana kadın erkek ayırmada gelinen nokta. Mabrook''(mübarek olsun) demek geldi içimden.
Bir ilginçlik daha erkekler bölümündeki erkeklerin tamamının Hintli olması. Acaba bir yakınları mı hasta da onlara kan veriyorlardı bilemedim.
Nerde bu ülkede yaşayan 72 milletten insanlar?

Kısa bir süre sonra hemşire yanıma geldi. Muayene odasına geçtik. Burada kan alınması önce sorular soruluyor ve soruları geçerseniz küçük bir sağlık kontrolünden geçiyorsunuz.
Başladık. İlk sorusu dün gece kaç saat uyudunuz? Aslında pek iyi uyuyamamıştım ama yine de 7 saat dedim.
Sonra ikinci başlık  ilaçlar. İlk soruda kaldım. Antibiyotik kullanımından sonra en az bir ay geçmesi gerekiyormuş. Doğrudur. Gazetelerde çok acil davet görünce, ben belki 15 gün geçince kabul ederler diye gelmiştim zaten. Ama yine de sorması gereken diğer soruları otomatik kurulmuş robot gibi sormaya devam etti. Hani gerisini sormaya gerek yok demiyorlar.
Üçüncü başlık; Seyahatler. Son 6 ay içerisinde yurt dışına çıktınız mı? Ben de Türkiye, Tayland ve Umre deyince başladı Bakanlığın verdiği talimatı saymaya.
Tayland'a ve Türkiye'ye gidenler 6, Türkiye'de sadece  İstanbul'a gidenler ile  Umre'ye gidenler ise 1 ay, geçmeden kan veremiyormuş. Yok artık dedim.
Hadi Tayland'ı anlarım. Ama İstanbul,  İzmir'den daha risksiz bir yer mi? Ya Umre, insanlar içiçe nefesleri birbirinin yüzünde olacak kadar yakın bir şekilde ibadet ediyorlar. Umre'ye üstelik Tayland'lı da , İzmir'li de gidiyor Ancak bu kadar yanlı olunur dedim. Sağlıkta bile yanlı olunur mu?

Anlamsızlığını anlatmaya çalıştım. Hayatından bezmiş modundaki Hemşire  ''bakanlığın talimatı'' dedi. Ben de söylediklerimi lütfen iletin deyince hani beni beyninden başka bir organıyla dinliyormuşçasına ''evet'' dedi. Açıkçası hastane yönetiminin çalışanları dinlediği izlenimi edinemedim.

Bu olay bana yıllar önce Türkiye'de hem de İzmir'de Devlet hastanesinde yaşadığım bir olayı hatırlattı. Bundan yaklaşık 10 - 15 yıl önce İzmir Devlet Hastanesinde bir arkadaşımın annesi ameliyat olmuştu. Ben de arkadaşımla annesini ziyarete gitmiştim. Hastane nasıl dökülüyor, pis bir halde iken kel başa şimşir tarak misali hastane girişlerine hijyen açısından Galoş koymuşlar, hastaneye girmeden öce galoş satın alıp, giyme zorunluğu getirmişler. Tabi ki galoşların başında da amca modunda şirin, göbekli ve pala bıyıklı bir yurdum insanı. Arkadaşım annesi için her gün gide gele bu amca ile ahbap olmuş. İkimiz aynı anda içeri girmeden önce tam galoş almaya hazırlanırken bu amca arkadaşıma ''senin galoş almana gerek yok anlamında ''sen geç'' deyip bana ''sen kal ve Galoş al'' deyince ikimiz de çok gülmüştük. Ben arkadaşıma ''senin mikroplar tanıdık ve torpilli herhalde'' diye dalga geçerken arkadaşımda beni çok titiz bulduğu için o olaydan sonra ''bak gördün mü o amca bile seni benden riskli gördü, '' deyip yılların intikamını almıştı.

Bir de aklıma Uğur Dündar'ın programı geliyor. Hatırlarsanız Hijyen açısından kötü durumda olan gıda üretim yerlerine baskın yapardı. Programının birinde Uğur Dündar'ın geleceğini önceden haber alan Gıda üreticisi firma o sırada tarlayı traktörle sürmekte olan  işçisine de bone ve galoş giydirmişti.

Anlamını bilmeden yapılan her iş böyle trajikomik olaylara mahkumdur. O nedenle  Türkiye'den örneklere eğitim şart diyebiliriz de Katar'da koskoca hastane yönetiminin koyduğu kan bağışı kuralları nasıl açıklanır? Sonuçta Türkiye'den verdiğim örnekler gibi eğitim sorunları da yok.
Bence tek açıklaması var. Önyargı. Mekke kutsal yer, Türkiye'de bir tek İstanbul'u tanıyorlar ve çok seviyorlar. Dolayısı ile buralardan gelecek mikropların da fazla tehlikeli olmayacağına güveniyorlar.
Ne diyelim. Atalarımız güzel demiş. Umarız güvendikleri dağlara kar yağmaz.





1 comment:

Unknown said...

Neşe'cim,yine döktürmüşsün.Yurdum insanıyla Katar insanları arasında güzel bir köprü kurmuşsun.Ben Katar'daki kadınlarda kansızlık mı var acaba ya da kadınlara kıyamıyorlar mı diye düşünmek isterdim ama işin aslının başka olduğu gerçeğini çok güzel dile getirmişsin.Ellerine sağlık canım.Çok öpüyorum.