VEDA
Otele geldiğimizde epeyce yorulmuştuk. Ertesi sabah saat
7’de şoför gelip havaalanına götürmek için alacaktı. Son gecemdi. Gitmeden son
bir kez daha Ka’be’yi ziyaret etmek istiyordum. Ama çok yorgun olduğum için
bunu gece 3’e planladık. Böylece son ibadetlerimi yapıp, hiç uyumadan yola
çıkabilecektim.
Katar’a ilk geldiğim yıllarda Mısır’lı bir arkadaş ‘’24 saat
yaşayan şehir’’ başlığında bir sunuş yapmıştı. Hemen aklıma Newyork, İstanbul
gelmiş herhalde oralara ziyaret yapmış, tanıtacak diye düşünmüştüm. Ben böyle
düşünürken ‘’Mekke’’ deyince çok şaşırmıştım. Buraya gelince anladım. Mekke
köhne bir şehir olmakla, 24 saat yaşayan canlı şehir olmanın tüm zıtlığını
yaşıyordu.
Gece 03;00’de gündüzmüşçesine kalkıp, rahatlıkla Kabe’ye
gittik. Gecenin 03;00’te kalabalık inanılmaz. İki ayrı tavaf ve dualarımı
yaptım. Son dualarıma vedam nedeniyle hüzün yansıdı. Sabah namazını beklerken her
zamanki sakin köşeme çekilip Kabe’ye baktım. Görüntüyü bundan sonra ibadet
ederken hatırlamak için belleğime kaydetmek istedim. Gün yavaş yavaş
aydınlanıyor, ben başımı oturduğum merdivenlerin korkuluğuna dayamış, Kabe’yi
izliyorum. Bana tüm yalınlığı ile yol gösterip sanki ‘’bu dünya yalan’’ diyor. Kabe’ye
baktıkça sanki aklınızdaki tüm kötü düşünceler uçup gidiyor ve yerini derin bir
huzur alıyor.
İzlediğim köşeden Ka’be.
Bazı insanların Umre ziyaretleri sırasında bile dedikodu,
kavga, tartışma yapabildiklerini gördüm. Hatta otelde kalan başka bir grubun
hocası ile Hoca’nın grubundan bir Umre ziyaretçisi lobide dövüşür hale
geldiler. Bir süre sonra Hoca nerede ve ne amaçla bulunduğunu hatırlayıp, kendine
gelip, ziyaretçinin elini sıktı. (ama haksız olduğu halde özür de dilemeden- sanırım
Hocalarda bir özür sorunu var.-) Yolcunun aynı gruptan sağduyulu bir arkadaşı arkadaşına
nerede olduğumuzu kibarca hatırlattı.
Kemal, bana ‘’Kabe’de Akşam ezan dinlemek müthiştir’’
demişti. Açıkçası, Hocaların sesi, makam veya ses düzeni ile midir beni pek o
kadar etkilemedi. Hatta, dayanamayıp kayda aldım. Evde dinletince de Kemal’de benimle
hem fikir oldu.
Türkiye’de okunan ezana alışık olunca Katar’daki hocaların
okudukları ile de resmen şok olmuştuk. Bu nasıl bir ses ve makam diye. Ta ki Katar’da
Aspire Park’ta ezan dinleyene kadar. Hocanın sesi ve en önemlisi ses düzeni.
İnsanı alıp başka diyarlara götürüyor.
Kabe’de her şeye rağmen ezan sesiyle birlikte insanların
hareketlenmeye başlayıp, binlerce insanın bir anda birlikte namaz kılması, aynı
anda secdeye varması müthiş etkileyici.
Ruhsal
enerji merkezi olarak Ka’be diye araştırdığımda değişik bilgiler ile
karşılaştım. Ley Hatları kavramından
söz ediliyor. Bu kavram dünyamızı saran enerji damarları için kullanılıyor. Bu
enerji hatları üzerinden yoğun bir enerji akışı gerçekleştiği ve dünyanın manyetik
hatlarının bu noktalar olduğu söylenmekte. Ve Ley Hatları'nın kesişme
yerlerindeki bölgeler, dünya üzerinde belirlenen dünyaya ait büyük enerjilerin
ortaya çıktığı yerler. Bir bakımdan yeryüzünün enerji cennetleri ve dünyadaki enerjinin kaynak noktalarıdır
deniyor. Yazı’da ‘’Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı
noktaları bir şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına ibadethaneler kurmuşlar.
Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların buralarda dinsel törenler düzenledikleri
biliniyor.’’ diyor.
Dünya’da
Ka’be dışında esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev
heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri, ve Piramitler diğer psişik
enerji santralleri olarak bilinirmiş ve Ka’be bunların en güçlüsüymüş. Açıkçası
Piramitler dışında diğerlerini ilk kez duyuyordum. Piramitleri gezenlerden de
değişik duygular yaşadıklarını duymuştum. Hatta Piramitlerdeki mucizeleri
okumuşuzdur. Anladığım kadarıyla bu başlı başına bir konu.
Ben sonuçta pozitif bilimle uğraşmış ve
pozitif bilime inanan biriyim.
Bu bakış açısı ile yukarıdakileri
yorumladığımda; yaşam enerji ile mümkün. Ve bu enerji merkezlerinin hem
çalışması hem de birbirleri ile senkronizasyonu (uyumu) olursa huzur, mutluluk
ve sağlık oluyor. Doğu tıbbının binlerce yıldır insan vücudundaki yedi çakra,
yani enerji merkezleri var dediğini ve
sağlığımız ve huzurumuzun ancak bu çakraların birbirleri ile uyumlu (senkronize)
çalışması ile olabildiğini biliyoruz.
Yapılan Tavaf’ın bu senkronizasyonu
arttırıcı etkisi olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca, insanlar Kabe’ye tüm
inanmışlıkları ve tam bir teslimiyet halinde geliyorlar. Ruhsal olarak tam
trans durumunda olduklarından senkronizasyonlarının daha kolay olduğu
düşünülebilir.
Beni asıl etkileyen en önemli şey, Adem ve
Havva döneminden beri, (sadece Nuh Tufan’ından Hz. İbrahim’in tekrar inşa
etmesine kadar olan boşluk hariç), burada insanların yüzyıllardır tüm
inanmışlık ve tam bir teslimiyet halinde giderek artan sayıda Tavaf ediyor
olması. Bu süreçte ne devletler doğdu ve yüzyıllarca yaşayıp battı, dünya’da büyük
savaşlar oldu, bilim ilerledi. Ama Ka’be’yi gidip ziyaret etmek, Tavaf etmek
hiç değişmedi. Dünya tamamıyle değişirken yapılan ibadet hep artan şekilde
devam etti. Düşününce bu bile başlı başına bir enerjidir diye düşünüyorum.
4 comments:
Aciklamalarina bayiliyorum
Ben merak ettikçe siz de edermişsiniz gibi düşünüp yazıyor elimden geldikçe sıkmadan açıklamaya çalışıyorum.
Cok bilgilendirici
yorum yazanlar adlarını da bırakabilirse çok mutlu olurum.
Post a Comment