Monday 26 January 2015

VEDA

VEDA

Otele geldiğimizde epeyce yorulmuştuk. Ertesi sabah saat 7’de şoför gelip havaalanına götürmek için alacaktı. Son gecemdi. Gitmeden son bir kez daha Ka’be’yi ziyaret etmek istiyordum. Ama çok yorgun olduğum için bunu gece 3’e planladık. Böylece son ibadetlerimi yapıp, hiç uyumadan yola çıkabilecektim.

Katar’a ilk geldiğim yıllarda Mısır’lı bir arkadaş ‘’24 saat yaşayan şehir’’ başlığında bir sunuş yapmıştı. Hemen aklıma Newyork, İstanbul gelmiş herhalde oralara ziyaret yapmış, tanıtacak diye düşünmüştüm. Ben böyle düşünürken ‘’Mekke’’ deyince çok şaşırmıştım. Buraya gelince anladım. Mekke köhne bir şehir olmakla, 24 saat yaşayan canlı şehir olmanın tüm zıtlığını yaşıyordu.

Gece 03;00’de gündüzmüşçesine kalkıp, rahatlıkla Kabe’ye gittik. Gecenin 03;00’te kalabalık inanılmaz. İki ayrı tavaf ve dualarımı yaptım. Son dualarıma vedam nedeniyle hüzün yansıdı. Sabah namazını beklerken her zamanki sakin köşeme çekilip Kabe’ye baktım. Görüntüyü bundan sonra ibadet ederken hatırlamak için belleğime kaydetmek istedim. Gün yavaş yavaş aydınlanıyor, ben başımı oturduğum merdivenlerin korkuluğuna dayamış, Kabe’yi izliyorum. Bana tüm yalınlığı ile yol gösterip sanki ‘’bu dünya yalan’’ diyor. Kabe’ye baktıkça sanki aklınızdaki tüm kötü düşünceler uçup gidiyor ve yerini derin bir huzur alıyor.

İzlediğim köşeden Ka’be.

Bazı insanların Umre ziyaretleri sırasında bile dedikodu, kavga, tartışma yapabildiklerini gördüm. Hatta otelde kalan başka bir grubun hocası ile Hoca’nın grubundan bir Umre ziyaretçisi lobide dövüşür hale geldiler. Bir süre sonra Hoca nerede ve ne amaçla bulunduğunu hatırlayıp, kendine gelip, ziyaretçinin elini sıktı. (ama haksız olduğu halde özür de dilemeden- sanırım Hocalarda bir özür sorunu var.-) Yolcunun aynı gruptan sağduyulu bir arkadaşı arkadaşına nerede olduğumuzu kibarca hatırlattı.

Kemal, bana ‘’Kabe’de Akşam ezan dinlemek müthiştir’’ demişti. Açıkçası, Hocaların sesi, makam veya ses düzeni ile midir beni pek o kadar etkilemedi. Hatta, dayanamayıp kayda aldım. Evde dinletince de Kemal’de benimle hem fikir oldu.
Türkiye’de okunan ezana alışık olunca Katar’daki hocaların okudukları ile de resmen şok olmuştuk. Bu nasıl bir ses ve makam diye. Ta ki Katar’da Aspire Park’ta ezan dinleyene kadar. Hocanın sesi ve en önemlisi ses düzeni. İnsanı alıp başka diyarlara götürüyor.
Kabe’de her şeye rağmen ezan sesiyle birlikte insanların hareketlenmeye başlayıp, binlerce insanın bir anda birlikte namaz kılması, aynı anda secdeye varması  müthiş etkileyici.

Ruhsal enerji merkezi olarak Ka’be diye araştırdığımda değişik bilgiler ile karşılaştım. Ley Hatları kavramından söz ediliyor. Bu kavram dünyamızı saran enerji damarları için kullanılıyor. Bu enerji hatları üzerinden yoğun bir enerji akışı gerçekleştiği ve dünyanın manyetik hatlarının bu noktalar olduğu söylenmekte. Ve Ley Hatları'nın kesişme yerlerindeki bölgeler, dünya üzerinde belirlenen dünyaya ait büyük enerjilerin ortaya çıktığı yerler. Bir bakımdan yeryüzünün enerji cennetleri  ve dünyadaki enerjinin kaynak noktalarıdır deniyor. Yazı’da ‘’Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları bir şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına ibadethaneler kurmuşlar. Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların bura­larda dinsel törenler düzenledikleri biliniyor.’’ diyor.
Dünya’da Ka’be dışında esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri, ve Piramitler diğer psişik enerji santralleri olarak bilinirmiş ve Ka’be bunların en güçlüsüymüş. Açıkçası Piramitler dışında diğerlerini ilk kez duyuyordum. Piramitleri gezenlerden de değişik duygular yaşadıklarını duymuştum. Hatta Piramitlerdeki mucizeleri okumuşuzdur. Anladığım kadarıyla bu başlı başına bir konu.

Ben sonuçta pozitif bilimle uğraşmış ve pozitif bilime inanan biriyim.
Bu bakış açısı ile yukarıdakileri yorumladığımda; yaşam enerji ile mümkün. Ve bu enerji merkezlerinin hem çalışması hem de birbirleri ile senkronizasyonu (uyumu) olursa huzur, mutluluk ve sağlık oluyor. Doğu tıbbının binlerce yıldır insan vücudundaki yedi çakra, yani enerji merkezleri  var dediğini ve sağlığımız ve huzurumuzun ancak bu çakraların birbirleri ile uyumlu (senkronize) çalışması ile olabildiğini biliyoruz.
Yapılan Tavaf’ın bu senkronizasyonu arttırıcı etkisi olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca, insanlar Kabe’ye tüm inanmışlıkları ve tam bir teslimiyet halinde geliyorlar. Ruhsal olarak tam trans durumunda olduklarından senkronizasyonlarının daha kolay olduğu düşünülebilir.

Beni asıl etkileyen en önemli şey, Adem ve Havva döneminden beri, (sadece Nuh Tufan’ından Hz. İbrahim’in tekrar inşa etmesine kadar olan boşluk hariç), burada insanların yüzyıllardır tüm inanmışlık ve tam bir teslimiyet halinde giderek artan sayıda Tavaf ediyor olması. Bu süreçte ne devletler doğdu ve yüzyıllarca yaşayıp battı, dünya’da büyük savaşlar oldu, bilim ilerledi. Ama Ka’be’yi gidip ziyaret etmek, Tavaf etmek hiç değişmedi. Dünya tamamıyle değişirken yapılan ibadet hep artan şekilde devam etti. Düşününce bu bile başlı başına bir enerjidir diye düşünüyorum.

4 comments:

Unknown said...

Aciklamalarina bayiliyorum

neş' said...

Ben merak ettikçe siz de edermişsiniz gibi düşünüp yazıyor elimden geldikçe sıkmadan açıklamaya çalışıyorum.

Anonymous said...

Cok bilgilendirici

neş' said...

yorum yazanlar adlarını da bırakabilirse çok mutlu olurum.