Bölüm 2; Yolculuk
Tüm işleri bitirip akşamın 9'unda eve geldiğimde kendimi savaştan çıkmış
gibi yorgun hissediyordum. Kafamda bilinmezler, nelerle, nasıl karşılaşacaktım.
Ya annemin oteline beni kabul etmezlerse? Başka otel organizasyonu da
yapmamıştım. Annemin sadece ‘’gel odamda yer var’’ sözüne gidiyordum. Oysaki
onlar tur ile gitmişlerdi. Beni kabul etmeleri maddi hesaplarına uygun
olmayabilirdi, oda doldurulabilirdi ben gidinceye kadar. Aklıma bir sürü
aksilik geliyordu. Hayatımda hiçbir yere böyle organizasyonsuz gitmemiştim. Hem
de böylesine kapalı, bilinmez bir ülkede hiç olmaması gereken bir durum.
Yapacak bir şey yok, düşünmemeye çalışmak en iyisi. Umre ile
ilgili bir şeyler bulup okumaya başlamalı deyip araştırmaya başladık. O sırada,
Tv.de TRT Belgesel kanalında Hac ile ilgili bir belgesel başladı. Olay Hac ve
Medine ayağında geçiyor olmasına rağmen Allah’ın hikmeti deyip pür dikkat
izledik. Medine'ye de gitmem gerekiyormu bunu bile bilmiyorum. Umre için Medine ziyareti de gerekiyorsa zaman yok gidemem. Ne yapayım Umre'yi tamamlamadan,sadece annemle beraber Mekke'de olur gelirim diyorum.
Bir taraftan da internetten araştırıyor ve okudukça aslında, Umre’nin sadece Mekke ve Kabe’yi ziyaret olmadığını içerisinde farz bir takım ritüeller olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Bazı şeyleri anladık ancak konuyu toparlayamadan kafa karışıklığı ile en sonunda yattık.
Bir taraftan da internetten araştırıyor ve okudukça aslında, Umre’nin sadece Mekke ve Kabe’yi ziyaret olmadığını içerisinde farz bir takım ritüeller olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Bazı şeyleri anladık ancak konuyu toparlayamadan kafa karışıklığı ile en sonunda yattık.
Mekke kutsal şehir. Şehrin Mikat denen kutsal sınırları
içerisinde sadece Müslüman olanlar girebiliyor ve zaten sonra resmini koyacağım
bu kontrol noktalarından geçerek şehre giriliyor. Diğer din mensuplarına şehri
sarmalayan ayrı bir yol vermişler ve bunlar kesinlikle şehrin Mikat sınırlarını
geçemiyorlar. Müslümanlar ise bu Mikat sınırlarını geçmeden önce gusül abdesti
alıp niyet edip 2 rekat namaz kılıp erkekler ihramlarını, kadınlar da tesettür
kıyafetlerini giyip yola çıkıyorlar. Bundan sonra hayat son derece kontrollü.
Diline, vücuduna, beynine hakim bir tavırda davranmak gerekiyor. Allah’ın huzuruna
tüm yalınlığın ve dünya nimetlerinden arınmış saf halinle çıkmaya hazırsın
demektir.
Uçak her ne kadar direkt Cidde’ye uçacaksa da Mekke Mikat
hava sahasından geçeceği için Umre için gidenlerin bu hazırlığı yapması
pratiklik açısından tavsiye ediliyor. Ben de usulüne uygun bu hazırlığı yaptım.
Umre’min sıra dışı olmasının bir diğer nedeni ise beni
uğurlayanın olmaması. Tr.de bu işler epey şaşalı olur. Benimkisi pek bir
minimalist. Birkaç arkadaşımın haricinde hiç kimsenin haberi yok. Can
arkadaşlarımız Ayşegül ve Tayfun bu boşluğu hemen doldurup havaalanına gitmeden önce bizi kahvaltıya
davet ettiler. Böylece kahvaltı yapacak
bile vaktimiz olmaması, hem de pek bir mahsun gidişimizi sıcak dostlukları ile
bertaraf etmiş oldular. Sağolsunlar.
Artık ihramdayım erkekler namahrem. El sıkmak bile yok.
Bu güzel kahvaltıdan pek de bir şey yiyemedim. Ruhum, inanılmaz
bir şekilde aşırılıktan, dünya nimetlerinden uzaklaştı. Birkaç lokma yetti doymama.
Artık ucmaya hazırım. Havaalanında veda anım.
Suudi Havayolları ile uçacagım. Bu bile beni geriyor. Bayan
hostesleri var mı acaba diye düşünüyorum.
İhramın gereği olarak uçakta bayan yanı istedim. Eskiden
böyle bir söz ancak espri olabilirdi.
Bekleme salonundan gördüğüm kadarı ile çoğunluk Umre yolcusu
ve yalnız bayan bir tek ben varım. Kadınlar ve erkekler salonun ayrı
bölgelerinde kadınlar genelde dışarı veya duvara bakacak şekilde oturuyorlar.
Normalde gidip istediğim yere oturmaya alışık ben yanlış bir şey yapmamak için
sürekli düşünerek hareket ediyorum. Ama bu durum bende gerginlik oluşturduğunu söyleyemeyeceğim.
Sanki her şey içgüdüsel gidiyor. Bu arada saçlarım isyankar, örtü kayıyor ve
sürekli düzeltmem gerekiyor.
Uçak tam zamanında kalktı. Uçak kalkmadan önce
Peygamberimizin yola çıkmadan önce okuduğu seferi duası okundu. Bu dua Qatar,
Emirates, Ethiad Havayollarında da okunur. Hayırlı yolculuklar anlamında.
Yanımda Hintli kapalı
anne,kız. Çok şekerlerdi. 23 yıldır Cidde’de yaşıyorlarmış. 20 yaşındaki oğlu
orada doğmuş ve en sevdiği yer Suud'muş. Kızı da çok seviyordu. Dünya işte
dedim herkes doğup büyüdüğü yeri arıyor. Oranın neresini seviyorsun
denilemiyor.
Suud'da yaşam ile ilgili olarak tabiî ki aklıma gelen her
konuyu sordum. Kadın Cidde’deki Hint Büyükelçiliği okulunda İngilizce
öğretmeni, kızı da bir anaokulunda öğretmenmiş. Konuşmalardan anladığım kadarı
ile tek yaptığı şey ibadet etmek, çalışmak, eve gelip ev işi yapmak Cuma
günleri de Mekke’ye gidip dua etmek. Hayatında sokak, gezmek yok. Ama hayatından memnun görünüyordu. Belki aynı yaşlarda olabiliriz ama baya
yaşlı duruyordu. Dizler bitmiş, yürüyemiyor. Kızın da tek eğlencesi arkadaşlarının evine gitmekmiş. Ama yalnız
sokakta dolaşamayacağı ve araba kullanamayacağı için babası götürürse. Sağolsun
babam hemen götürür dedi. Babası
olmadığı zaman birkaç kız bir arabaya kaçak olarak binip istedikleri yere gidiyorlarmış.
‘’Ama çok hızlı hareket edip, nasıl davranacağımızı bildiğimiz için sorun
olmuyor’’ dedi. Sevgi ve saygı dolu güzel bir aile gibi göründüler. Kesinlikle Hindistan’a
dönmeyi düşünmüyorlarmış. Burası bizim evimiz diyorlar. Doğduğun yer mi,
doyduğun yer mi demiş Atalarımız.
Ben Cidde’den Mekke’ye yapacağım yolculuğun güvenliğini
sorunca hakikatten kaçırılma olayları çok oluyor aman dikkat dediler. Bir de
sakın Pakistan’lı şoförlerin arabalarına binmeyin dediler.
Ayrıca Cidde’de hırsızlık çok oluyormuş. İnsanların
otururken ellerinden cep telefonlarını alıp kaçıyorlarmış. Ben moral bulayım
derken bir sürü negatif olay anlattılar. Yalnız dikkat ettiğim bir şey oldu
Hintliler dışında Pakistan’lı kadın kaçırır, Sudan’lı hırsızdır vs. deyip
herkes hakkında bir şeyler söylediler. Bana sanki biraz yanlı geldi doğrusu.
Uçak’ta en önemli an Kaptan’ın tarafından yapılan ‘’yarım
saat sonra Mikat sınırları içine gireceğiz. Umre yapacakların gerekli
hazırlıklar yapmaya başlayabilirler.’’anonsuyla başlıyor. Bu anonsla birlikte herkeste
bir telaş başladı. Abdest alıp, hazırlanmak için. Yanımdaki kadın da tuvalete
gitti ve bir süre sonra geldiğinde tuvalet o kadar pis ve yerler alınan abdest
nedeni ile o kadar ıslakmış ki kendini ve kıyafetlerini ıslatmamak için çok
zorlandığını söyledi.
Yarım saat sonra bir anons daha oldu. Mikat sınırlarına
giriyoruz diye. Herkes dua okumaya başladı. Ben de dua okuyup, Umre için tekrar niyetlendim.
Bu arada benim de merak ettiğim konuyu açıklayayım. Suudi Havayollarında pek de süslü bayan hostesler var. Oldukça da güzeller. Tabiki Suudi değiller.
Yaklaşık 2 saat 15 dakikalık oldukça rahat bir uçuş sonrası Cidde’ye
planlanandan yarım saat önce indik. Çok şükür.
Yanımdaki anne bana uçağın penceresinden yandaki terminali
gösterdi. Bomboş ama kocaman bir terminal. Hac zamanı kullanılan Hac
terminaliymiş. Cidde Havaalanı köhne görünüyor Suudi’nin şaşasından eser yok.
İnmeden önce bana saçımın ucu göründüğünü söylediler. Hadi gene düzelttim.
İnince nasıl bir ortamla karşılaşacağımın merakı
içerisindeyim.
Yine havaalanı otobüsünde kadınlar ayrı erkekler ayrı
yerlerde.
Sıramı beklerken hayatımın en ciddi duruşunda olduğumu
söyleyebilirim. Korktuğum hiç olmadı. Gümrükten geçmem birkaç dakika içinde
gerçekleşti. Bavullar anında geldi. Doğrusu hiç bu kadar hızlı bir giriş
beklemiyordum.
Bir taraftan da etrafı inceliyorum. Etrafta başı açık 1-2 kadın gördüm. Hatta basenlerini örtecek uzunlukta kıyafet ile. Cidde Suud'un en açık şehri olduğu için olabileceğini hatırladım. Başkent Riyad, Taif veya Kutsal şehirler Mekke ve Medine'de bu durum geçerli değil.
Dışarı çıktığımda onca para verip, beni alması için
ayarlanmış taksi şoförü ortalarda yoktu. Başladım aramaya. Etrafta bazı
bildiğimiz veya daha lokal araç kiralama şirketlerinin büroları var bir tek bu
adı MAMLAKAT olan şirketin bürosu yok. İnfo’daki görevlilere taksinin bağlı
bulunduğu şirketin adını sormak istedim adamların bakışlarından hiç hoşlanmadım.
Yaklaşık 15-20 dakika boyunca deliler gibi adamı aradım. En sonunda yan yana oturduğumuz
anne kızla tekrar karşılaştık. Bana adınız
N – E – S – E ’mi dediler. (Buralarda
daha adımı ilk seferde söyleyeni hiç duymadım. Hep böyle harf harf söylerler.) Evet deyince ''sizin soför bak şurda sizi arıyor'' dediler. Cok şükür.
Uçak yaklaşık yarım saat önce indiğinden şoför yetişememiş.
Kızamadım.
Araba neyse ki yepyeni kokuyor ve çok lüks. Ohhhh deyip kendimi koltuklara
attım. Yaşadığım gerginliği atıp, işin tadını çıkartmaya karar verdim. Baktım
şoför İngilizce çat pat da olsa biliyor. Sohbet edip genel bilgiler alayım
dedim. İlk sorum; Nerelisin? oldu. Cevap; Pakistan.
No comments:
Post a Comment