Friday 16 January 2015

Bölüm 2; Yolculuk

                                                                       Bölüm 2; Yolculuk
Tüm işleri bitirip akşamın 9'unda eve geldiğimde kendimi savaştan çıkmış gibi yorgun hissediyordum. Kafamda bilinmezler, nelerle, nasıl karşılaşacaktım. Ya annemin oteline beni kabul etmezlerse? Başka otel organizasyonu da yapmamıştım. Annemin sadece ‘’gel odamda yer var’’ sözüne gidiyordum. Oysaki onlar tur ile gitmişlerdi. Beni kabul etmeleri maddi hesaplarına uygun olmayabilirdi, oda doldurulabilirdi ben gidinceye kadar. Aklıma bir sürü aksilik geliyordu. Hayatımda hiçbir yere böyle organizasyonsuz gitmemiştim. Hem de böylesine kapalı, bilinmez bir ülkede hiç olmaması gereken bir durum.
Yapacak bir şey yok, düşünmemeye çalışmak en iyisi. Umre ile ilgili bir şeyler bulup okumaya başlamalı deyip araştırmaya başladık. O sırada, Tv.de TRT Belgesel kanalında Hac ile ilgili bir belgesel başladı. Olay Hac ve Medine ayağında geçiyor olmasına rağmen Allah’ın hikmeti deyip pür dikkat izledik. Medine'ye de gitmem gerekiyormu bunu bile bilmiyorum. Umre için Medine ziyareti de gerekiyorsa zaman yok gidemem. Ne yapayım Umre'yi tamamlamadan,sadece annemle beraber Mekke'de olur gelirim diyorum.
Bir taraftan da internetten araştırıyor ve okudukça aslında, Umre’nin sadece Mekke ve Kabe’yi ziyaret olmadığını içerisinde farz bir takım ritüeller olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Bazı şeyleri anladık ancak konuyu toparlayamadan kafa karışıklığı ile en sonunda yattık.
Mekke kutsal şehir. Şehrin Mikat denen kutsal sınırları içerisinde sadece Müslüman olanlar girebiliyor ve zaten sonra resmini koyacağım bu kontrol noktalarından geçerek şehre giriliyor. Diğer din mensuplarına şehri sarmalayan ayrı bir yol vermişler ve bunlar kesinlikle şehrin Mikat sınırlarını geçemiyorlar. Müslümanlar ise bu Mikat sınırlarını geçmeden önce gusül abdesti alıp niyet edip 2 rekat namaz kılıp erkekler ihramlarını, kadınlar da tesettür kıyafetlerini giyip yola çıkıyorlar. Bundan sonra hayat son derece kontrollü. Diline, vücuduna, beynine hakim bir tavırda davranmak gerekiyor. Allah’ın huzuruna tüm yalınlığın ve dünya nimetlerinden arınmış saf halinle çıkmaya hazırsın demektir.
Uçak her ne kadar direkt Cidde’ye uçacaksa da Mekke Mikat hava sahasından geçeceği için Umre için gidenlerin bu hazırlığı yapması pratiklik açısından tavsiye ediliyor. Ben de usulüne uygun bu hazırlığı yaptım.
Umre’min sıra dışı olmasının bir diğer nedeni ise beni uğurlayanın olmaması. Tr.de bu işler epey şaşalı olur. Benimkisi pek bir minimalist. Birkaç arkadaşımın haricinde hiç kimsenin haberi yok. Can arkadaşlarımız Ayşegül ve Tayfun bu boşluğu hemen doldurup havaalanına gitmeden önce bizi kahvaltıya davet ettiler. Böylece  kahvaltı yapacak bile vaktimiz olmaması, hem de pek bir mahsun gidişimizi sıcak dostlukları ile bertaraf etmiş oldular. Sağolsunlar.
Artık ihramdayım erkekler namahrem. El sıkmak bile yok.
Bu güzel kahvaltıdan pek de bir şey yiyemedim. Ruhum, inanılmaz bir şekilde aşırılıktan, dünya nimetlerinden uzaklaştı. Birkaç lokma yetti doymama.

Artık ucmaya hazırım. Havaalanında veda anım.


Suudi Havayolları ile uçacagım. Bu bile beni geriyor. Bayan hostesleri var mı acaba diye düşünüyorum.
İhramın gereği olarak uçakta bayan yanı istedim. Eskiden böyle bir söz ancak espri olabilirdi.
Bekleme salonundan gördüğüm kadarı ile çoğunluk Umre yolcusu ve yalnız bayan bir tek ben varım. Kadınlar ve erkekler salonun ayrı bölgelerinde kadınlar genelde dışarı veya duvara bakacak şekilde oturuyorlar. Normalde gidip istediğim yere oturmaya alışık ben yanlış bir şey yapmamak için sürekli düşünerek hareket ediyorum. Ama bu durum bende gerginlik oluşturduğunu söyleyemeyeceğim. Sanki her şey içgüdüsel gidiyor. Bu arada saçlarım isyankar, örtü kayıyor ve sürekli düzeltmem gerekiyor.
Uçak tam zamanında kalktı. Uçak kalkmadan önce Peygamberimizin yola çıkmadan önce okuduğu seferi duası okundu. Bu dua Qatar, Emirates, Ethiad Havayollarında da okunur. Hayırlı yolculuklar anlamında.
 Yanımda Hintli kapalı anne,kız. Çok şekerlerdi. 23 yıldır Cidde’de yaşıyorlarmış. 20 yaşındaki oğlu orada doğmuş ve en sevdiği yer Suud'muş. Kızı da çok seviyordu. Dünya işte dedim herkes doğup büyüdüğü yeri arıyor. Oranın neresini seviyorsun denilemiyor.
Suud'da yaşam ile ilgili olarak tabiî ki aklıma gelen her konuyu sordum. Kadın Cidde’deki Hint Büyükelçiliği okulunda İngilizce öğretmeni, kızı da bir anaokulunda öğretmenmiş. Konuşmalardan anladığım kadarı ile tek yaptığı şey ibadet etmek, çalışmak, eve gelip ev işi yapmak Cuma günleri de Mekke’ye gidip dua etmek. Hayatında sokak, gezmek yok. Ama hayatından memnun görünüyordu. Belki aynı yaşlarda olabiliriz ama baya yaşlı duruyordu. Dizler bitmiş, yürüyemiyor. Kızın da tek eğlencesi  arkadaşlarının evine gitmekmiş. Ama yalnız sokakta dolaşamayacağı ve araba kullanamayacağı için babası götürürse. Sağolsun babam hemen götürür dedi.  Babası olmadığı zaman birkaç kız bir arabaya kaçak olarak binip istedikleri yere gidiyorlarmış. ‘’Ama çok hızlı hareket edip, nasıl davranacağımızı bildiğimiz için sorun olmuyor’’ dedi. Sevgi ve saygı dolu güzel bir aile gibi göründüler. Kesinlikle Hindistan’a dönmeyi düşünmüyorlarmış. Burası bizim evimiz diyorlar. Doğduğun yer mi, doyduğun yer mi demiş Atalarımız.
Ben Cidde’den Mekke’ye yapacağım yolculuğun güvenliğini sorunca hakikatten kaçırılma olayları çok oluyor aman dikkat dediler. Bir de sakın Pakistan’lı şoförlerin arabalarına binmeyin dediler.
Ayrıca Cidde’de hırsızlık çok oluyormuş. İnsanların otururken ellerinden cep telefonlarını alıp kaçıyorlarmış. Ben moral bulayım derken bir sürü negatif olay anlattılar. Yalnız dikkat ettiğim bir şey oldu Hintliler dışında Pakistan’lı kadın kaçırır, Sudan’lı hırsızdır vs. deyip herkes hakkında bir şeyler söylediler. Bana sanki biraz yanlı geldi doğrusu.
Uçak’ta en önemli an Kaptan’ın tarafından yapılan ‘’yarım saat sonra Mikat sınırları içine gireceğiz. Umre yapacakların gerekli hazırlıklar yapmaya başlayabilirler.’’anonsuyla başlıyor. Bu anonsla birlikte herkeste bir telaş başladı. Abdest alıp, hazırlanmak için. Yanımdaki kadın da tuvalete gitti ve bir süre sonra geldiğinde tuvalet o kadar pis ve yerler alınan abdest nedeni ile o kadar ıslakmış ki kendini ve kıyafetlerini ıslatmamak için çok zorlandığını söyledi.
Yarım saat sonra bir anons daha oldu. Mikat sınırlarına giriyoruz diye. Herkes dua okumaya başladı. Ben de dua okuyup,  Umre için tekrar niyetlendim.
Bu arada benim de merak ettiğim konuyu açıklayayım. Suudi Havayollarında pek de süslü bayan hostesler var. Oldukça da güzeller. Tabiki Suudi değiller. 
Yaklaşık 2 saat 15 dakikalık oldukça rahat bir uçuş sonrası Cidde’ye planlanandan yarım saat önce indik. Çok şükür.
Yanımdaki anne bana uçağın penceresinden yandaki terminali gösterdi. Bomboş ama kocaman bir terminal. Hac zamanı kullanılan Hac terminaliymiş. Cidde Havaalanı köhne görünüyor Suudi’nin şaşasından eser yok.
İnmeden önce bana saçımın ucu  göründüğünü söylediler. Hadi gene düzelttim.
İnince nasıl bir ortamla karşılaşacağımın merakı içerisindeyim.
Yine havaalanı otobüsünde kadınlar ayrı erkekler ayrı yerlerde.
Sıramı beklerken hayatımın en ciddi duruşunda olduğumu söyleyebilirim. Korktuğum hiç olmadı. Gümrükten geçmem birkaç dakika içinde gerçekleşti. Bavullar anında geldi. Doğrusu hiç bu kadar hızlı bir giriş beklemiyordum.
Bir taraftan da etrafı inceliyorum. Etrafta başı açık 1-2 kadın gördüm. Hatta basenlerini örtecek uzunlukta kıyafet ile. Cidde Suud'un en açık şehri olduğu için olabileceğini hatırladım. Başkent Riyad, Taif veya Kutsal şehirler Mekke ve Medine'de bu durum geçerli değil. 
Dışarı çıktığımda onca para verip, beni alması için ayarlanmış taksi şoförü ortalarda yoktu. Başladım aramaya. Etrafta bazı bildiğimiz veya daha lokal araç kiralama şirketlerinin büroları var bir tek bu adı MAMLAKAT olan şirketin bürosu yok. İnfo’daki görevlilere taksinin bağlı bulunduğu şirketin adını sormak istedim adamların bakışlarından hiç hoşlanmadım. Yaklaşık 15-20 dakika boyunca deliler gibi adamı aradım. En sonunda yan yana oturduğumuz anne kızla tekrar karşılaştık. Bana adınız
 N – E – S – E ’mi dediler. (Buralarda daha adımı ilk seferde söyleyeni hiç duymadım. Hep böyle harf harf söylerler.)  Evet deyince ''sizin soför bak şurda sizi arıyor'' dediler. Cok şükür.
Uçak yaklaşık yarım saat önce indiğinden şoför yetişememiş. Kızamadım.

Araba neyse ki yepyeni kokuyor  ve çok lüks. Ohhhh deyip kendimi koltuklara attım. Yaşadığım gerginliği atıp, işin tadını çıkartmaya karar verdim. Baktım şoför İngilizce çat pat da olsa biliyor. Sohbet edip genel bilgiler alayım dedim. İlk sorum; Nerelisin? oldu. Cevap; Pakistan.

No comments: