Yıllar önce Ürdün -Petra’ya gittiğimde, yol boyunca o ıssız Petra’da
çocuklar, benden dilenci gibi, sakız, şeker, cips isteyip durunca kalbime sanki bir hançer saplanmıştı. Doğrusu hiç aklıma gelmemişti onlar için yanımda bir şeyler getirmek. Zaten
böyle şeyler de zararlıydı. O gün aklıma koydum bundan sonra gittiğim yerlere yanımda
çocuklar için birşeyler götürecektim ama zararlı değil. Tabiki çikolata olabilir
ama en önemlisi bunlara kırtasiye götürmek diye geçti aklımdan. Hiç olmazsa böyle
başıboş dolanacaklarına oturup okuyup, yazıp, çizerler diye düşünmüştüm.
Sri Lanka’ya
Ayurvedik tedavi için gideceğim zaman da bunu uygulamaya karar verdim. Başladım
hem çevremden, hem çalıştığım okuldan, hem de evden toplamaya. Uçakta 40 kg
izin olduğu için de rahat davrandım. Sağ olsun çevremde seferber oldu. Onlar da
bana teşekkür ettiler, çünkü nasıl elden çıkaracaklarını bilemiyorlarmış.
Meğerse, bizim evde de bir sürü şey varmış. İyi oldu onları
toparladım. Çok az kullanılmış bir yazıcı vardı. Kimsenin de kullandığı yok.
Bir süre önce minimalist yaşama geçmeye
karar verip fazlalıkları elden çıkartmaya başlayınca bazı şeyleri satıp, çoğunu
da kullanacağını düşündüğüm kişilere birebir elden vererek dağıtmıştım. Yazıcıyı
satmaya kalksam 50 TL etse iyi. O nedenle “ben bunu satmayacağım ve ihtiyaç sahibi birine vereceğim.” diye
düşünüp saklamıştım. İşte zamanı deyip onu da yanıma aldım.
Ayurverdik Merkezde yöneticilere, yanımda yardim malzemeleri
getirdiğimi söyleyip, beni bir okula götürmelerini rica edince onlar da Sosyal
Sorumluluk Projeleri çerçevesinde bir okulu desteklediklerini ve o okula bağışta
bulunmamdan çok mutlu olacaklarını söylediler. Bu arada yaptıkları destekleri
ve fotoları paylaştıkları bir köşe yapmışlar, gösterdiler. Resimlerden anladığım
kadarı ile de hem kendileri hem de benim gibi ziyaretçileri destek olmuşlar.
Ben açıkçası, etrafta bir okula götürecekler ve ben de
emanetleri vereceğim diye düşünürken, “Okul Müdüründen randevu alıp gidelim.”
dediklerinde şaşırdim. Ama ilgi ve ciddiyetlerine de sevindim.
Randevu günü ben ve tesisin 2 yöneticisi ile yola çıktık. Gittiğimiz Okul, kaldığım tesisin yöneticilerden
de birinin oğlunun okuduğu okulmuş. Sanırım biraz torpil yapmış oğlunun okuduğu
okula. Neyse, başka şansım olmadığı için bir şey demedim.
Yaklaşık 45 dakika yolculuktan sonra okula vardık. Varır
varmaz ben hemen bagajdakileri çıkarıp vermek isterken, onu sonra yaparız, önce
Müdür’le tanışalım sizi bekliyor dediler.
Hakikatten de Müdür Bey bizi bekliyormuş.
Resimdeki beyaz gömlekli en esmer kişi Müdür Bey. Benim
solumdaki yardımcısı ve en soldaki kaldığım tesisin, oğlu bu okulda olan,
yöneticisi. Okul tesisin desteğinde olmasına rağmen oldukça mütevazi koşullarda.
Müdür, direkt olarak yazıcı getirip getirmediğini sordu. Ben de “evet” dedim. CD’leri
de var mı dedi. Evet deyince duyduklarına inanamadı. Meğerse, tam 3 yıldır yazıcı
bekliyorlarmış. Ben de O’nun söylediğine inanamadım. Alt tarafı bir yazıcı. Bizler
için çok sıradan olan bir şeyin bazı insanlar için bu kadar ulaşılmaz olacağını
düşünemezdim doğrusu. Yazıcıyı anlamlı değerlendirmek ancak bu kadar etkili
olabilirdi. Kimseye vermeyip buraya getirdiğim için inanılmaz mutlu oldum. Okul
yaklaşık 1000 öğrencisi olan bir okul. İlkokuldan lise sona kadar.
Ancak, bu kadar verimli değerlendirilebilirdi.
Benim tek isteğim okulu gezmekti. Onlar da zaten hazırdılar
gezdirmeye. Gittiğim ülkelerde izin alabildiğim ölçüde okulları gezmeye bayılırım.
Kültürü tanımak için büyük şans olduğunu düşünürüm. Bazı ülkelerde maalesef
izin verilmiyor. Örneğin Vietnam’da. Araya tanıdık koysanız bile olmuyor. Çok katılar.
Avrupa da öyle. Ben de o zaman Üniversiteleri gezerim. Daha doğrusu Üniversiteleri
hep gezerim de fırsat verirlerse ilk ve orta dereceli okulları da gezerim.
Neyse, başladık gezmeye. Önce öğretmenler odasına
götürdüler. Çok ilgiyle karşılandım. Geleneksel kıyafetleri içinde öğretmen hanımlar
çok güzellerdi. Sağımdaki İngilizce öğretmeniydi.
Oradan çıkıp Tarım dersi öğrencileri ile buluştuk. Tarım
dersi olması ne anlamlı.
Sri Lanka’da tüm okul üniformaları beyaz renktedir.
Oradan okulun kütüphanesine gittik. Hiç kullanan yok çünkü Kütüphane
hazır değil. Üzüldüm.
Kütüphaneye girişte ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz.
Ve Kütüphanenin içi.
Rehavet içinde kütüphane hazırlanıyordu gibi geldi doğrusu.
Okulun bahçesi çok büyük ve yeşil. Yeri gelmişken söyleyeyim
Sri Lanka toprağının rengi muhteşem bir kızıl kahve. Bazı yerlerde ise hardal
sarisi. Demir oranı yüksek bir toprak olabilir. Bildiğim bu renk toprakların çok
bereketli olduğu. Üzerindeki yeşilin envai çeşit tonu Hint okyanusunun grisiyle
birleşince görüntü gerçekten İNANILMAZ oluyor.
Okulun oyun parkı
Okul sınıf seviyelerine göre değişik binalarda eğitim
veriyor. Binalara yaklaştıkça öğrenciler balkonlara çıkıyor. El sallıyorlar ama
çok da utangaçlar.
Arada gördüğüm tel kafesler de ilginç.
Etrafta gördüğünüz kadınlar da annelermiş. Sırayla anneler
yemek yapıp çocuklara öğle yemeği olarak getiriyorlarmış. Gittiğim saat öğle
yemeği saati olunca öğle yemek seremonilerini de yakından görebildim.
Hint kökenli Asya kültüründe yemek elle yeniyor. Yemekte
sebzeli körili pirinç, yumurta ve yağda kızartılmış, bizim pişiye benzer
ekmekleri vardı. Haşlanmış yumurta, pilav ikilisi Pakistan kültüründen.
Okulu gezmeye devam ediyoruz.
Bahçede bu kız öğrenciyle karşılaşıyoruz. Her şeyiyle kültürün
tüm özelliklerini taşıdığını düşünüyorum. Giyim kuşamı ve duruşuyla örnek
öğrenci olmalı.
Başka bır kız öğrencinin sevimliliği beni benden alıyor.
Yakasındaki bez mendil beni çocukluğuma götürdü. Bizim bez mendillerimiz ya
önlük cebimizde ya da önlüğün gömlek cebinde olurdu. Böyle yakaya süslü bir
şekilde asılması değişik. Daha çok süs gibi.
Kaldığım tesisin yöneticisi beni oğluyla tanıştırıyor. Nasıl
sevimli, cin gibi bir çocuk. Yaşının tüm enerjisi üzerinde. Dayanamayıp sarılıyorum.
Utanıyor.
Sonra başlıyoruz sınıfları gezmeye.
Öğretmenlerden çok ilgi gördüm. Hem foto çektirmek istediler
hem de bizim çocuklarla fotomuzu çektiler. Sonra sosyal medyadan da arkadaş
olduk.
Yaptıkları faaliyetlerde hep fil olması gayet normal. Ne
görürlerse ne yaşarlarsa onları yansıtırlar.
Asya ülkeleri daha klasik eğitim verdikleri için, yazı
yazmak çok önemli. Bir Hintliyi bir Filipinliyi yazısından tanırsınız. Her
ülkenin çok karakteristik yazısı vardır. İşte bir örnek yazı çalışması.
Her ayrıldığım binadan böyle uğurlandım.
Son olarak Lise binasına gittik. Bu çok ilginç bir sınıftı. Sınıfın
pencerelerinde cam yoktu. Tel kafes. Asya’da açık otel lobisi görmüştüm ama hiç
okul binası görmemiştim doğrusu. Yilboyu sıcaklık 25-30 dereceler civarı olunca
pencere camına para harcamak istemediler sanırım.
Sınıf çok büyük. Bu kadar kalabalık bir gruba nasıl ders
anlatılır? Üstelik tahtaya yan oturmuşlar. Kızlar, erkekler de ayrı ayrı.
Çıkışta, bu gençlerle karşılaştım. Ne kadar düzgün ve
hedeflilerdi. Lise son sınıftalarmış. Her birinin ayrı ve güzel hedefleri vardı
ve bu yolda ciddi ciddi çalışıyorlarmış. Gönül dolusu başarılar diledim. Bu
ülkede ve bu koşullarda doğmak çok zor. Hayatları hep bu savaş ile geçecek. Ne
yazık ki, okusalar bile karşılarına hep pasaportlarının getirdiği koşullar
çıkacak.
Bundan sonrası benim için tam sürpriz oldu.
Ben gezimiz bitti hadi gidelim diye beklerken dediler ki
“aaa olmaz sizi bırakmayız” J
Dedim ne oldu? Dediler bağış töreni yapacağız. Aaa neden?
Hediyeleri almadınız mı arabanın bagajından. Aldık ama biz tören hazırladık siz
bize tören ile vereceksiniz. İnanamadım.
Bir baktım bir sinifi bahçeye dizmişler ve manzara söyle.
Bu manzarada kendimi sömürge ülkelerini ziyaret eden Lady
Diana gibi hissettim. İnanılmaz bir anıydı benim için.
Bu arada, resimde görülen bir düzine kitabı elime
tutuşturdular. Bunları ben getirmedim deyince bunları tesiste kalan bir İngiliz’in
getirdiğini ve tören yapılmadığı için kütüphaneye almadıklarını söylediler. İnanılmaz!
Ben gelmesem kimse bu kitapları kütüphaneye koyup çocukların okumasına fırsat yaratmiyacakmiydi?
Kim bilir ne kadardır bekliyordu.
Tören de bitti hadi artık gidelim derken size küçük bir
ikram hazırladık lütfen buyurun dediler. Karşılaştığım manzara.
Bu kadarını da beklemiyordum doğrusu.
Asya insaninin misafirperverliğini ve sıcaklığını seviyorum.
Sağ olsunlar. Büyük incelik göstermişler.
Dönüş yolunda, iyi ki okul ziyaretini yaptığımı düşündüm.
Benim için büyük iç huzuru yaratan, unutulmaz bir deneyimdi. Hiç önemsemediğimiz
imkânlarımız ile başkalarının hayatında ne kadar büyük farklılık yaratılabiliyordu.
Bu bana ilerde yapacağım gezileri de bu bakış açısıyla planlama açısından büyük
motivasyon yarattı.
Seyahat etmek, insanın dünyasında büyük değişim sağlıyor. Çok
farklı kültürleri gördükçe aslında dünyada tek doğru olmadığını, ayni olaya 3600
farklı bakış açısı olabileceğini, sizinki sadece size sunulan bakış açısı
olduğunu, bazen daha iyisini görerek değişirken bazen de kabul edilemez olarak
düşünülse de, koşullarına baktığınızda, daha toleranslı olmanızı gerektiğini görüp,
gelişiyorsunuz. Bu size kazandırdığı. Bir de sizin onlara kazandırmanız gereken
şeyler olabilir mi? Bu deneyim bana bundan sonra kendi gelişimim yansıra
gittiğim yere de imkânlarım ölçüsünde katkıda bulunmayı da eklemem gerektiğine
karar verdirdi. Sadece kendim değil, gezdiğin yere katkı sağlamak, onların gelişimine
destek verebilmek hani derler ya balda kaymak.
Özellikle de geri kalmış, 3. Dünya ülkelerine ziyarette,
yapılacak en iyi şey, eğitim desteği olarak deneyimledim. Bu bana ayrıca, onların
eğitime bakış açılarını gözlemlerken, kendi bakış açımı genişletmemi de sağlıyor.
Tek hareketle bu kadar kazanım ancak bu kadar olabilir.
Başka ne tür destek sağlanabilir? Fikri olan paylaşırsa ne
güzel bir katkı sağlamış olur.
No comments:
Post a Comment