19/10/2012
2) Yolculuk…
Macera benim göbek adım.
Dolayısı ile yolculuğum da yine maceralıydı. Uzun uzadıya anlatmayayım kısaca
THY’nin elemanlarının grevi nedeni ile Uçak Doha’dan geç kalkınca, İstanbul –
Londra uçağını kaçırdım. Aylar sonrasında memleketime inmenin mutluluğunu yaşayamadan,
koş oraya koş buraya oldum ve tüm çabalarıma rağmen uçak kaçtı. Neyse, allem
ettim, kalem ettim bir sonraki uçakta yer bulabildim. Hem de kimin yanında
inanmazsınız. Yalan Dünya’daki Orçun’un yanında.
Doha’daki evimizde Türk
televizyonlarını iki kanal dışında izleyemiyoruz. Dolayısı ile Yalan Dünya’yı
da. Dizideki tipleri çok iyi tanıyamıyorum. Ama 1-2 izlediğimden biraz aşinayım
diyeyim. Uçağa bindim her taraf öğrenci. Hem de Lise. Hani çocuklar yazın
İngiltere’ye dil okuluna gönderilir ya işte bizim uçak bu çocuklarla dolu.
Sanırsınız okul. Neyse, tüm gece boyunca uçmanın verdiği yorgunluk ayrıca sabah uçak kaçırma stresi nedeni ile yerime çöktüm
diyeyim ki ne halde olduğumu anlayın. Son anda yer bulunduğu için yerim tam
acil çıkış kapısı. Otururken de yanımda birisi var ama hiç dikkat etmedim.
Neyse, yerleştikten epey bir sonra, baktım herkes bana yok – hayır yanımdakine bakıyor ve birbirine gösteriyor.
Bu arada biz de sırada sadece ikimiziz Orçun ile. Ay bunlar nereye bakıyorlar,
bu kim derken etraftan ‘’Hiiii Orçun,
Ayyy Orçun, yaaa Orçun’a bak’’’ seslerini duymaya başladım. Şöyle dönüp yüzüne
doğru bir bakınca benim gördüğüm sadece bir orman kaçkını oldu. Gerçekten görünüşü‘mahallenin
delisi ile orman kaçkını’’ arasında bir yerde olan insanımsi bir şeydi. Saç-sakal birbirine
karışmış, kıyafet dökülüyor ve en önemlisi asker yeşili tonlarındaki hırpani
kıyafetin altına kanarya sarısı çorapları ile oldukça çarpıcı bir görüntü sergiliyordu.
Ayakkabılarını çöpten mi bulmuş acaba dedim o kadar eski. Acayip iletişim
problemi varmış gibi duruyordu öylesine içe kapanık. Çoğu ünlü gibi kimseyle
diyaloğa geçmek istemeyebilir ama bulunduğu durum resmen ruhsal hastalığı varmışçasına içe dönük
gibiydi. İçimi karartınca biraz sonra da ben kalkıp
yerimi değiştirdim.
Hava açık olduğu için
camdan tüm yolu izleyebildim. Çöl hayatımızdan sonra uçaktan da olsa yeşile,
nehire bakmak iyi geldi. Kil rengi topraklardan sonra, çöp eksen bitecek denli
verimli kızıl kahve Avrupa toprakları…
İnişten az önce, Manş denizinde yüzlerce rüzgar değirmeni
görmek oldukça ilginçti. Denizin ortasında ilk kez rüzgar değirmeni görüyordum.
Nasıl bunları buraya diktiler diye epeyce düşündüm. Deniz de soğuk olduğunu gözümüze sokmak istercesine grimsi bir renkteydi. Deniz trafiğinin yoğunluğu ise oldukça çarpıcıydı.
Eee ne de olsa bu deniz, adanın Avrupa ile bağlantı noktası.
Heathrow Havaalanı, bizim
İstanbul’dan sonra pek külüstür geldi doğrusu. Yerde mozaikimsi klasik , çocukluğumun
yer karoları. Ama havaalanının trafiği başdöndürücü yoğundu. Daha önce New York’ta
da dikkatimi çekmişti. Aynen. Ölçtüm her dakikada bir uçak indi. Hani pilot
biraz ağır kalsa yolcuların hali yaman. Gittiğim dönemde Olimpiyatlar’ın başlamasına 3 hafta daha süre
olduğu için, Olimpiyatların,yoğun trafiğe etkisi olduğunu sanmıyorum. Yani normal Heathrow modu.
Girişte sadece niye
geldiniz, nerede kalacaksınız sorularını sordu görevli. Hemencecik kabul
edildim. Rusya’dan, aynı uçakla geri gönderilmişliğim olduğu için artık
girişlerde tedirginim. Katar’ a girerken bile sorun yaşamışlığım var
biliyorsunuz. İngilizlerin snobluğu meşhur. Her an bir aksilik olabilire çok
hazırdım. Çok şükür ki İngilizlerin ekonomik çöküşünün etkisi ile rahatlıkla
geçtim.
Bilindiği üzere, İngiltere
Olimpiyatları çökmüş ekonomilerine bir ilaç olarak görmekteydi. O nedenle gerek
vize, gerekse ülkeye girişte turistlere mümkün olduğunca problem çıkartmamaya
çalışıyor izlenimi edindim. Tabiki öğrenci vizelerini bu işin dışında
tutarak.(daha önce bahsettiğim nedenle).
Ülkeye bu kez macerasız
girmenin gururu ile beni sabahtan beri karşılamak
için telefonun ucunda sabırla bekleyen , her değişiklikte, tamam canım ben
beklerim diyen Sevgili arkadaşım Athya’yı
aradım.
1 comment:
Ülkeye girdiğim anda resimdeki hale dönüştüm.
Post a Comment