Sunday, 24 July 2022

TEZATLAR ÜLKESİ

Bu yazim 9 Eylul Gazetesinde de yayinlanmistir. Linki aşağıdadır.

9 Eylul Gazetesi Tezatlar Ulkesi


Yıllardır bildiğiniz bir şarkının, uzun bir aradan sonra ilk dinlediğinizde, birdenbire gönlünüze çöreklendiği oldu mu hiç? Yıllardır bildiğiniz bu şarkıdan durduk yerde neden etkilenirsin?

El Condor Pasa


Sanki bir mesaj vermek ister gibi oturur yüreğinize. “Sözlerime bak, belki sana şifa olurum” der gibidir. Bugüne değin sözlerine dikkat etmediğiniz için öylesine dinleyip geçtiğiniz bu şarkının sözlerine dikkat ettiğinizde şu anki ruh halinize ne kadar da tercüman olduğunu fark ediverirsiniz.

El Condor Pasa 

Salyangoz olacağıma bir serçe olmak isterdim

Evet isterdim, olabilseydim olurdum elbet

Çivi olacağıma bir çekiç olmak isterdim

Evet isterdim, olabilseydim eğer olurdum elbet

Uzaklara, uzaklara yelken açmak isterdim

Bir görünüp bir kaybolan bir kuğu gibi

Yerine çakılı kalan insan

Dünyaya en hüzünlü sesi verir

En hüzünlü sesi verir

Sokak olmaktansa bir orman olmak isterdim

Evet isterdim, olabilseydim olurdum elbet

Toprağı ayaklarımın altında hissetmek isterdim

Evet isterdim, yapabilseydim eğer yapardım elbet

Bu bir Peru ezgisiymiş. 1970 yılında büyük üstadlar Simon and Gurfunkel sözler ekleyip söylemişler. Orijinali de pan flüt ile oldukça hüzünlü. Evde kaldığımız günler ilerledikçe yıllardır dinlediğimiz veya gördüğümüz etrafımızdaki her şeye daha farkındalıkla bakar olduk. Kim bilir daha neler fark edeceğiz ilerleyen günlerde. Moral bozacak o kadar çok şey hala etrafımızda iken, her ne kadar moralimizi yüksek tutmak için onlara bakmasak bile bazen istemeden bunlarla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Yine de hayata umutla sıkı sıkı sarılalım ve bu enerjiyi etrafımıza yayalım. Yaşamak zorunda olduğumuz bu deneyimden, hayatın farkında olan, ister Tasavvuf diliyle; “Kamil İnsan”, isterseniz de yeni kişisel gelişim mantığıyla; “sizin bir üst versiyonunuzu” yaratın. Yeter ki gelişerek çıkın.

Madem özgürce sokaklarda gezemiyoruz benimle Hanoi Vietnam sokaklarında gezmeye ne dersiniz? Hanoi, Vietnam’ın başkenti. Sekiz milyondan fazla bir nüfus ile Vietnam’ın ikinci büyük şehri. Çılgın kalabalık ve trafiği, inanılmaz sokak lezzetleri ile tipik bir Asya şehri iken, zerafet, zevk, ince sanat, ucuz, ancak çok kaliteli el ürünleri ile diğer Asya şehirlerinden öne çıkıyor. Gezerken çok orijinal şeyler dışında alışverişi sevmeyen ben Hanoi’deki minicik el işleri dükkanlarını gördükçe kendimden geçtim diyebilirim. El işi derken bildiğimiz delik işi gibi el işleri, el dikişi ipek, saten kimonalar, elbiseler, ipek karavatlar… El yapımı buzdolabı magnetlerine kadar. Fiyatları oldukça uygun, ayrıca çok kaliteli. Bunun yanısıra her biri sanat eseri denilebilecek yelpazeler, kitap ayraçları, tablolar, takı kutuları… İnsan hangi birini alacağını şaşırıyor. Fiyatları da ekonomik olduğu için tek sorun bagaj limitiniz. Uyarmalıyım, bu konuda oldukça katılar. Siz siz olun oldukça büyük boş bir bavul ile yola çıkıp, doldurup getirin. Vietnam, alışveriş sevenler açısından bir cennet. Yukarda saydığım, daha çok kadınların ilgisini çekebileceğini düşünülebilecek şeylerin dışında spor veya outdoor denilen doğa sporları malzemelerinin de üretim yerleri Kamboçya ve Vietnam. Bilinen meşhur markaların hemen hepsi buralarda üretiliyor. O kadar sorup soruşturmamıza rağmen orijinal satış dükkanlarını bulamadık. Sanırım üretici firmalar oldukça sıkı bir kontrol mekanizması kurmuşlar. Ama çarşılar, pazarlar gayet iyi taklitleri ile dolu. Pazarlık işin olmazsa olmazı. Dekorasyonlarındaki minimalizm beni benden aldı. Devlet başkanının evi bile bir masa ve sandalyeler. Her şey kızıl kahve masif ağaç. Masa üzerinde delik işi bembeyaz bir örtü, bazen üzerinde bembeyaz nakışı ile.
Minimalizm ve zerafet bedenlerine kadar inmiş gibi. Herkes ufak tefek ve kadınlar çok zarifler.

Asya’nın meşhur sokak hayatı burada da doludizgin. Evde yemek pişirmektense sokakta, minicik taburelere oturarak yemek yiyorlar. Rehberimiz ilk akşam bizi sokakta yemek turuna çıkardı, Vietnam’ı tanımanın ilk adımı olarak.



İş çıkışı iş kıyafetleriyle


Her köşebaşı bir minik restoran. Egsoz dumanının içinde, kaldırımda bile olsa rahatsız olmuyorlar. Minicik çukur kaplarda yiyorlar.


                                                                      Hanoi Street Food

Biz de zincirlerimizi kırıp sokaktan yedik. Ama asla bulaşıkların yıkandığı bölüme bakmadan. Temizlik anlayışları bizden çok ama çok farklı.




                                           Ayaküstü minik mangallar her yerde.


Mutlulukla taşınan hamur kızartmaları.


Gerçekten ot, çöp gibi duran yemekler çok lezzetliydi. Green Papaya Salad (Yeşil papaya salatası) Meyve salatasının üzerine kondens süt eklemişler. İnanılmaz bir lezzet.


Yolda ilerlerken ne kadar değişik yiyecekler diye düşünürken birden bu restoranda ölen kişinin arkasından yapılan adağı gördük. Tavuk suyu, tavuk ve pilavın yoldan geçenlere ikram edildiğini görmek 'ne kadar da aynıymışız' diye düşündürttü.

Pho meşhur çorbaları.

Bu restoran, Hanoi’nin Pho yapan en meşhur sokak restoranıymış. Pho, bu pirinç makarnası (noodle) çorbasının adı. O beyaz uzun spagetti gibi malzeme pirinç noodle. Ayrıca çorbaya ne çeşit et isterseniz eklenebiliyor. Fermente balık da var. Acı sos ve sebzeler. Et suyu ile muhteşem bir tat. Dükkanın önünde Rehberimiz Pho ve dükkan için bilgiler verirken biz ortamın hijyeni ile ilgili sürekli “temiz mi?” diye komik bir şekilde soruyoruz. Rehberimiz de “çok temiz” diye gönlümüzü ferahlatmaya çabalıyor. Sokaklarda saatlerce dolaştırıp, yürütüp özellikle buraya getirmiş. Kötü der mi hiç. Ama halimiz, gördüğümüz aşırı salaşlığı hazmetmeye çalışır ve medet umar bakışlarımız ile komiğiz. Tabiki Pho yedik. Biz acı sever iki kafadar o kadar beğendik ki o nasıl yıkandığı belli olmayan tabakları sıyırasımız geldi. Rehberimizin bizi her götürdüğü yerde, temiz mi, gibi anlamsız tüm sorularımıza “hıı, hıı temiz” diye kafadan atan cevaplar verdiğini bilsek de terapi etkisi yapıyordu, taaa ki rehberimizin temiz yemek anlayışının fare yemeğe kadar geniş bir spektrumda olduğunu öğrenene kadar. Ondan sonra kendisiyle aramıza istemeden de olsa duygusal bir mesafe koyduk. Neyse ki, gezimizde Hanoi bölümü biteceği için zaten ayrılma vaktimiz de gelmişti. Ondan sonra gezdiğimiz yerlerde de rehberlerimize “Fare yiyor musunuz?” diye sorma cesaretini göstermedik.

Hanoi Street Food 3

Genel olarak sokak yemeklerinin fiyatları da çok ucuz. Gece boyunca özel ekmeğinden, çorbasına, meyvesine, salatasına kadar Hanoi sokak yemeklerinin tadına baktık. Tabiki spektrumu ancak yiyebileceğimiz kadarıyla tuttuk. Böcekler, yılanlar vs. olmadan. Çin yeni yılı Şubat ayındadır. Korona virüsü nedeniyle hepimiz aşina olduk artık. Bizim gittiğimiz Mart ayı olmasına rağmen kutlamalar karnaval olarak devam ediyordu. Görüntüler ise bir köye ait kutlamalardan.

Hanoi Chinees New year celebration

Tanrılarına adak.



El sanatları muhtesem


Burası devlete ait bir el sanatları merkezi. Bu yapılan Vietnam’a özgü geleneksel bir el sanatı. Bir çeşit nakış denilebilir. Nakış ile yağlı boya tablo gibi çalışmalar yapıyorlar. Engellilerin istihdamı için. Burada çalışanların hepsi işitme engellilermiş.

Handcraft Hanoi

Ülkenin kurtarıcısı Ho Chi Min’in sarayı. Estetik ve minimalist anlayışla inşa edilmiş muhteşem bir bahçenin içinde.

Palace Hanoi Garden

Ho Chi Min’in gerçek adı Nguyen Sinh Cung. Bu arada Vietnam’da üst sınıfın soyadı hep Nguyen. Vietnam’ın sokaklarını gezmekten tarihini anlatmaya fırsat kalmadı. Onlar da tarihleri boyunca hem Fransızlara hem de Amerikalılara karşı omuz omuza şanlı bir kurtuluş savaşı vermişler. Morale ihtiyacımız olduğu şu günlerde o konuya girmek istemiyorum. Belki ileride ayrıca konuşulabilir. Ancak, savaş müzesindeki resimler yürek parçalayıcıydı. İncelemeye değer bir savaş vermişler. Vietnamlılar kahraman bir millet. Vietnam genel olarak bir tarafta zarif el sanatları, mimarisi, kadınları, estetik anlayışı, ruhu okşayan yumuşacık müzikleri, dansları, diğer taraftan kahraman yürekli vatansever insanları, çılgın trafiği, envai çeşit lezzetle dolu sokak hayatı ile tezatların ülkesi gibi. Her şehri bu tezatları başka bir tatta yaşıyor. Bugün başkent Hanoi’deydik. Kalplerimiz kesinlikle Hanoi’de kaldı.

Tuesday, 25 January 2022

NIKKAH

 Bunca yıldır Katar'da, şeriatla yaşanan bir ülkede, yaşıyorum ancak Dini Nikah'a hiç denk gelmemiştim. Büyük kayıpmış doğrusu.

Kemal'in Hint'li Mühendislerinden birinin Nikah davetini alınca hemen bu fırsat kaçmaz dedik. 




Aslinda Pandeminin doruklarında, hele de sayılar bu kadar yüksek iken bir otelin kapalı salonunda ve coğunlukla da Hint'lilerin oluşturduğu bir ortama girmek hiç de akıl karı değilken, kültürlere olan merakımız nedeni ile, gitmek istedik. Bir de Damat bey hem davetiye gönderip, hem de bir gün önce sözlü hatırlatma yapıp ve Nikah sabahı da o nikah telaşı içinde mesaj yazıp, "burada babam yok, lütfen gelin." demesi ile kalbimizi titretince "artık ölsek yine de gideriz "dedik.

Nikah akşam 7 de idi ve biz her zamanki gibi tam zamanında oradaydık ama yine her zamanki gibi ortalarda düğünün sahibi birkaç kisiden başka kimse yoktu. Bu ülkede zaman yönetimi olmadığını bir kez daha hatırladık. Bu benim en sinir olduğum seylerden biridir. Daha önce gittiğim Katar düğünlerinde de davetiyede 8:30 yazdığı için 8:00 gibi oradaydık ve yine düğün sahiplerinden de önceydik. Düğün aksam 10 civarı başlamıştı. Üstüne yemek 12 de verilince de, aç acına oynayıp eğlenmek zorunda kalmış, resmen tersimiz dönmüştü. Sanki başka bir zaman diliminde gibiydik. Bu insanların sirkadiyen hayat tarzı ile hiç bağları bulunmuyor maalesef. O yüzden de görünüşleri çok sağlıksız. Dahası şifa olarak kabul edilen Güneşten "aman esmerleşiriz!" deyip kaçtıkları için D vit eksikliğinin tüm semptomları görülüyor.

Neyse, dedik bu Hint düğünü, onlar daha disiplinlidirler ama yine tutmadı. 

Bir süre sonra damat bey beyaz Şalvar Kamisi içinde göründü. Maşallah aslan gibi delikanlıymış. Yakışıklı ve en önemlisi çok sevimli. Ah canım nasıl da heyecanlı. 

Ama gelin nerede? Dur bakalım daha neler görecek bu gözler?

Damat gelip herkesi selamladı. Hoşgeldiniz dedi. Herkesle foto çektirdi. Bu yaklaşık 1 saat kadar sürdü. Hala gelin yok ortalıkta derken neyseki sonunda gelin hanım da teşrif ettiler. Kıyafeti çok geleneksel yeşil bir elbise. Bildiğimiz gelinlik değil. Elleri, kolları da tamamıyla geleneksel Hint kınalı. 

Manzara aynen şöyle, salonun damat bir tarafında gelin bir tarafında ve ikisi de ayrı takılıyorlar. Birbirlerine hiç bakmıyorlar gibi. Aslında gelinin kaçamak baktığını gördüm ama damat bey hiç oralı değilmiş gibi. Ah şu erkeklerin duygularını belli etmek istememeleri ve sevgilerini göstermekten korkmaları. 

Ayrı ayrı gruplarla sohbet edip foto çekiliyorlar. Sanki özellikle salonun iki ucunda olmaya çalışıyorlarmış gibiydiler.

Bir süre sonra bir baktık öndeki bir masada bir şeyler oluyor. Katar'lılara özgü seremoni kıyafeti giymiş bir adam var. Sağında damat solunda sonradan kızın babası oldugunu öğrendiğimiz kişi ve etraflarında akrabaları olduğunu tahmin ettiğimiz erkekler. İsteyen gelip, oturup, gidiyor masaya. Sonra onun yerine başkası oturuyor filan. Anladık ki Katarlı kişi Kadı yani Nikah memuru ve nikah kıyılmadan önce aileler arasındaki başlık parası dahil evlilik anlaşması yapılıyor. Tüm bunlar yapılırken de mesleği Inşaat Mühendisi olduğunu öğrendiğimiz okumuş, dokumuş gelin kızımız da uzaktan masayı heyecanlı ve mahcup gülümseyen bir yüzle izliyor. Evlilik anlaşması gıyabında yapılıyor. 

Masadaki konuşmalar baya uzun sürdü. En sonunda  kızı çağırıp imza attırdılar. Kızın hangi koşullara imza attığından haberi oldugunu sanmıyorum. Çünkü, sadece gidip imza attı.

Sonra sahneye çıktı gelin ve damat. Çok şükür en sonunda yan yana gelebildiler. Kadı, babası, şahitler vs.nin olduğu bir sahnede Kadı dua okudu ve dinen evli oldukları ilan edildi. Yani artık birbirlerine namahrem degildiler. Bu aşamaya kadar baş başa kalmaları uygun değilken bundan sonra birlikte aynı evde yaşamasalar bile birlikte dışarı çıkıp yemek yiyip, çay kahve içip, sinemaya gidebilecekler. Birlikte yaşamaları ise Mart ayında Hindistanda yapacakları düğünden sonra olabilecekmiş.

Tahmin edilebileceği üzere "gelini öpebilirsin" filan durumları yok.

Nikahtan sonra damat bizlerden üstünü değiştirmek için izin istedi. Yaklaşık yarım saat sonra geleneksel şalvar kamisini çıkarmış uzerinde gelinin gelinliğinin renginde modern bir takım elbise ile erkek arkadaşlarının tezahüratları eşliğinde yüzündeki mutlu, mahçup ve bir o kadar da heyecanlı, son derece sevimli ifade ile salona girdi. 

Bundan sonra sahnede yine herkesle tek veya gruplar halinde resim çektirdiler.

Tüm bunlar olurken masamızda bulunan damadın Filipinli ve Pakistanlı iş arkadaşları ile ülkelere özgü evlilik adetlerini konuşuyorduk. Pakistanlının da adetleri benzer aynı kültürden olduğu için pek farklı değilken Filipinlilerin anlattıkları 180C farklı bir kültür olması açısından çok ilgi cekiciydi. Bilindiği üzere Filipinliler Katolik oldukları için boşanma yasak. Onun için iyice karar verip birlikte yaşayıp hatta bir de üstüne 2,3 cocuk yaptıktan sonra kafalarına uyarsa çoluk çocuk halinde evleniyorlarmış. Bu da güzel.

Hintli veya Pakistanlı yıllarca acı çekerek para biriktirip sonra düğün yaparken biriktirdiği bu parayı deli gibi savururken Filipinli için ise bir papaz 2 şahit yetebiliyormuş. Hintli, Pakistanlı için bu bir eğlencesiz bir prestij ve hayatın amaçlarından biriyken Filipinli için ise eğlenceli bir formalite.

Nikah, Hint mutfağının servis edildiği bir açık büfe ile sona erdi. 


Ayrıldığımız sırada gelin ve damat hala sahnede herkesle tek tek foto çektirip son derece eğlencesiz olarak gereken prosedüre uygun hareket ediyorlardı.

Bu nikah bana iki şey düşündürdü.

İlki; Hayatınıza, gelenekler, adetler, çevresel ve ailesel tanımların ve sınırların dışında ne kadar kendi versiyonumuzu koyabildiğimiz. Ne kadar istediğimiz hayat için sınırları itip, gerekirse savaş verebildiğimiz. Bunun için gerekli olan eğitimin ve ekonomik özgürlüğün olsa bile.

İkincisi de; Nikahın her aşamasında ama en çok da Nikah masasında gelinden başka herkes olup gelini göremeyince ilk aklıma gelen  Atatürk oldu. O masada aileler arasında gelin adına anlaşmalar yapılıyordu.

Gerçekten kazanımlarımızın değerini içimde hissettim.

Ve gidişatımıza baktım.

Rahmetli Türkan Saylanın dediğini de genişleterek bitirmek istedim yazımı.

Her Türk vatandaşının Türkiye Cumhuriyetine borcu olduğunun farkında olup, eleştirmekten ve sosyal medya postu yapmaktan öte kendisine fiili olarak "ben ne katkı veriyorum?" diye sorması gerekmez mi?



Saturday, 30 May 2020

YOG BHUMI - YOGA DİYARI - YOGA LAND

 
Yazı önce Türkçe, altta İngilizce olarak da yazılmıştır. 
Please find English version of this post below.


Bu müzik eşliğinde okumanızı öneririm. 
(Müzik önerisi Nisha'dan, music recommended by Nisha)



Merhaba, 
Bugün uzun süredir yazmak isteyip de bir türlü toparlayıp yazamadığım bir konudan bahsedeceğim. YOGA ve Meditasyon. 
Türkiye'den uzak oldukça divers, yani çok kültürlü, bir ortamda olmamız nedeniyle çok uzak diye düşündüğümüz kültürlerle iç içe olabilme şansımız var. İşte o çok uzak kültürleri birinci elden tanımanın bulunmaz fırsatını sizlerle paylaşmak istedim.
Yoga konusunda yazma düşüncemi oluşturan kişi de  Doha'da tanıdığım ve tanıyınca da kişiliğine, hayattaki duruşuna ve disiplinine hayran olduğum Sevgili ve Değerli Yoga Hocam Nisha. 
Ben arada Yoga yapan biriyim. Meditasyon hala öğrenmeye çalışıyorum. Kökeni Hindistan olan bu kadim uygulamaları size birinci elden tanıtmak istediğim için bu ropörtajı yaptım kendisi ile. Sağolsun bana vakit ayırdı.  Roportaj'da Yoga'nın sadece bizim gördüğümüz basit hareketler olmadığını arkasında büyük bir felsefe olduğunu öğrenmiş oldum. Günlük rutinime almak konusunda daha disiplinli olmak için oldukça motive oldum. 

Ben; Selam Nisha, Bloğuma Hoşgeldin.
Birbirimizi uzun süredir tanıyoruz. Yoga’ya adanmış bir hayatın olduğunu biliyorum.  Ruhun ve enerjin Yoga için yaratılmış gibi. Yoga yaptığımız sırada, hareketlerimizi düzeltmek için, senin yavaşça gelip dokunduğunda ellerinden gelen enerjiyi  hep hissederdim. Yoga ve meditasyonun sakinleştirip şifalandıran içsel enerji olmalı bu.
O çok zarif ve pozitif enerji ile dokunuşların bana hep senin çok sıra dışı bir Yoga hocası olduğunu düşündürmüştür.
Ben aslında çok değişik Yoga hocalarıyla çalıştım hatta yurt dışındaki Yoga inziva yerlerinde bile bulunmuş biri olarak bunu gözlemledim. Başka kimse bana bu enerjiyi hissettirmedi.
Kalbimdeki özel yerin nedeniyle seni Bloğumda tanıtmayı uzun süredir düşünüyordum. Bugün bunu başarabildiğim için çok mutluyum.

Nisha; Selam Neşe. Bloğuna davetin nedeniyle çok teşekkür ederim. Benim için Bloğunda yer alıp, takipçilerinle tanışmak büyük zevk. Hakkımdaki güzel sözlerine çok teşekkür ederim.  Karşılıklı.


Ben; Öncelikle isimlerimiz kulağımıza benzer gibi çağrıştırıyor ama anlamlarının çok farklı olduğunu biliyorum. Benimki neşe seninkini söyler misin?
Nisha; Evet, isimlerimiz benzer gibi geliyor kulağa. Benimkisi, Hindu dilinde gece demek. Fakat günlük Hindu dilinde gece için Raat veya Ratri deniliyor. Nisha da gece anlamında kullanılıyor.

Ben; Bize kendini tanıtabilirmisin lütfen.
Nisha; Memnuniyetle, Hindistan’ın Kuzeybatı tarafında yer alan  Rajastan eyaletindeki Kota şehrinde doğdum. Kota’nın Doha’ya benzer iklimi vardır. Yazları çok sıcaktır. 45 C ‘ye kadar.  Bilgi Sistemleri konusunu da içeren Fen okudum. 
Evlendikten sonra Orta Doğu’ya geldim. Önce 5 yıl Suudi Arabistan’da yaşadık. Son 19 yıldır da Doha’da yaşıyoruz.  Bir oğlum ve bir kızım var. Eşim Kimya mühendisi, Petrokimya sektöründe çalışıyor. Aspire Aktif ( Katar’daki devlete ait Spor tesislerin) de Üyelik Yönetimi  Sistem Analistliği yaptım. Aynı zamanda Sağlık ve Egzersiz uzmanı olarak çalıştım.
Bildiğin üzere, Yoga hocası ve terapistiyim. Ayrıca, kahkaha yogası Profesörü, ünvanına sahibim egzersiz bisikleti hocası ve  personal trainer (birebir çalıştıran hoca) olarak çalıştım. Uluslarası Yoga Federasyonu tarafından ‘’Yoga Master ‘’olarak ödüllendirildim.

Ben; Yoga Maceran nasıl başladı?
Nisha; Yoga maceram bundan 16 yıl önce oğlumun doğumundan 2 yıl sonra başladı. Bir arkadaşımla başladık bir kaç ay sonra başka bir arkadaş daha bize katıldı. Biz üç kişi, 3 yıl boyunca, tatil zamanları hariç, haftada 5 gün düzenli yoga yaptık.  3 yıl süren bu düzenli çalışmanın ardından Yoga eğitmenliği kursu almaya karar verdim. Eğitimlerimi Hindistan’ın en iyi Ashrams (inziva yerleri) ve Yoga Üniversitelerinden alabilme olağanüstü şansına ulaştım.
İlki, Hindistan’ın güneyinde, Bangalore’de yer alan SVSAYA (Swami Vivekananda Yoga Anusandhana Samsthana) Yoga Üniversitesindeydi . Burada, Swami Vivekananda ekolünde, Yoga’nın tedavi edici boyutu olarak Yoga terapileri araştırmaları yapılmakta.
Daha sonra Hindistan'ın Doğu'sunda yer alan Munger'deki Bihar Yoga okulunda (BSY), Swami Satyananda Saraswati ekolünde Yoga eğitmenliği kursu aldım.
Buralar, Yoga'nın gerçek anlamda ne demek olduğunu öğrenmeye başladığım yerlerdir.

Yoga bir yaşam şeklidir.
1.     Yama = Ahlaki davranışlar
2.     Niyama = Kurallara uygun yaşam tarzı
3.     Asana = Fiziksel Hareketler
4.     Pranayama = Nefes Egzersizleri ve Yaşam enerjisi kontrolü
5.     Pratyahara = Duygu Kontrolü
6.     Dharana = Tek noktaya odaklanmak
7.     Dhyana = Yaradana Meditasyon
8.     Samadhi = Birliğe Meditasyon


Günümüzde Yoga daha çok  Ashtanga Yoga’nın 3. Adımı olan Asana (hareketler)  olarak biliniyor. Aslında ilk 2 adımda Yoga yaşam şeklini tanımlanırken arkadan gelen 5 kural ise 8 .seviye olan en yüksek Samadhi seviyesine ulaşmak için gereklilileri söyler. Hareketler aslında bu yolculukta ilk adımlardır.
Ashram denen inziva yerlerinde Yoga’nın sadece günde bir kaç saat Yoga yapmaktan öte Doğa ile uyumlu Yogi boyutu arasındaki önemli fark öğrenilir. Ben eğitime katıldığım bu yerlerde Yoga felsefesine aşık oldum. Öğrendikçe ne kadar eksik olduğumu gördüm. Susuz kalmışçasına arayışlarım buralarda ateşlenmeye başladı. Yukarıda bahsettiğim iki yer hayata bakış açımı değiştiren önemli deneyimler oldu benim için. Daha sonra bir yıl boyunca SVYASA Yoga Üniversitesinden Yoga Terapi dersleri aldım.
2013 yılında Hindistan’ın batı tarafında yer alan Lonavla, Yoga  alanında iyi bir Enstitü ve Araştırma Merkezi  olan Kaivalyadhama’da Swami Kuvalayananda tarzı İleri Eğitmenlik kursuna katıldım. Lonavla, Bombay’a 85 km uzaklıktaki Maharastra’dadır.
Bu gitmiş olduğum 3 merkez bende Yoga felsefesi ve ruhunun oluşturacak sağlam temelleri attı.

Ben; Bunca yıldır Yoga çalıştıktan sonra vücüdunda ve ruhunda ne gibi değişiklikler gözlemliyorsun?
Nisha; Yoga’da Asana’da hareketlerin bittiği son pozisyonuna geldiğimde   Sthiram, Sukham, Asanam meditasyonu yaparım. Bu  Guru (Üstad) Maharshi tarafından Yoga Sutra’da tanımlanmıştır. Anlamları,
Sthiram = vücut kıpırdamadan durur ( vücudun son pozisyonu olarak)
Sukham = zihin rahat, mutlu, huzurlu (ruhun durumu)
Asanam =  Duruş
Sthira, Sukham, Asanam Yoga’da ulaşılabilecek final durumudur. Bu bir sakin ve rahat meditasyon halidir. Bu poz tam bir neşe, huzur ve şükran duyguları verir.


Ben; Yıllardır Yoga yapıyorsun. Genel sağlığın üzerinde pozitif bir etkisini gördün mü? Kilo kontrolü, metabolizman veya ruhuna yansıması gibi.
Nisha; Tabiki. Yoga'nın sağlığım üzerine çok önemli olumlu etkilerini paylasarak, okurlarının da Yoga'ya  yönelmeleri açısından çok isterim. En başta ve hemen en olumlu etkisi iyi bir modda ve yüksek enerji seviyesinde, gün boyu sakin, huzurlu  ve konsantre olmak olarak hissettim. Kilo kontrolünde de çok olumlu etkisi oldu. Son 15 yıldır kilomda +- 1 kg. oynama oldu. Ayrıca, yaslanma nedeniyle flexibilite ve kondisyon seviyemden hiç br şey kaybetmedim. 
Bunların yanısıra, başka önemli sağlık faydalarını gördüm. Bunlardan ilki menstrual periyotlarımdaki düzelme oldu. Önceleri 2-3 ayda bir mens. dönemleri yaşardım. Doktora birkaç kez gittim ve bana evlenince geçer dedi. Evlendim, hatta 2 çocuğum olduğu halde durumda bir düzelme olmamıştı. Çok şükür ki çocuklarımı normal doğumla doğurmuştum. Artık bu benim doğalım herhalde deyip durumu kabul etmiştim. Daha önce de açıkladığım gibi, 2. çocuğum olan oğlum doğduktan 2 yıl sonra çok şükür ki bana eşlik eden arkadaşlarımla Yoga'ya başladığımı söylemiştim bu düzelmeyi tam zamanı hatırlamıyorum ama sanırım Yoga'ya başladıktan 2-3 yıl sonraya rastgelen bir zamanda  Mens dönemlerinin aralarının kısaldığını fark ettim. Aslında bu konuda özel bir şey yapmamıştım. Sadece yoga asana (hareketler), pranayama(nefes) and relaxation (Yoga'nın sonundaki rahatlama) dan başka  bir şey yapmamıştım. Sanıyorum 10 yıl kadar süre içerisinde periyotlarım düzene girdi. Şimdi memnuniyetle söyleyebilirim ki şu anda tüm periyotlarım sabit bir düzen içinde bunu kalpten söyleyebilirim ki bunun sebebi Yogadır.
Bir tane daha sağlık faydasından bahsetmek isterim. Yaklaşık 4 yıl önce Hipo (düşük) Tiroid fonksiyonları tesbit edildi. Doktora gittiğimde hemen ilaç verdi ve ben bu ilaçları bir tur kullandım fakat  sonra Tiroid fonksiyonlarına iyi gelen Ujjayi pranayama nefes tekniğini günde 10 dakika uygulamaya başladım. Bu teknikte nefes Tiroid bezinin bulunduğu bogazdan yada  gırtlaktan sıkıştırarak geçirilmektedir. Bu teknik Tiroid fonksiyonlarının tedavisinde çok etkili olarak bilinir. Doktoruma bu Tekniği uygulamaya başladığım konusunda bilgilendirdim. Sanırım 3 ay sonra olan kontrol randevuma tekrar gittiğimde sonuçların sınırlar içersine çekildiğini gördük. O tarihten sonra da Pranayama'yı (nefes)'i günlük rutinime aldım. Kısaca, Pranayama, yavaş çalışan, tembel Tiroid bezimi uyandırmıştı.
Sonuçta, Yoga'nın halen hayatımızda fark ettiğimiz veya etmediğimiz de olmak üzere o kadar çok psikosomatik hastalıklarda önleyici etkisi var ki sayesinde hayattan zevk alıp sağlıklı yaşamamızı sağlıyor.

Benden not; Ujjayi nefesi, nefes alınırken çıkarılan sesin Okyanus dalgalarının çıkardığı sese benzediği düşünülerek  nedeniyle Okyanus nefesi olarak biliniyor.

Ben; Favori bir Yoga pozun var mı?
Nisha; Aslında yok ama  beynimi, derin gerilimlerin olduğu, Sthiram, Sukham, Asanaya hazırlayacak pozisyonları tercih ederim. Örnek vermek gerekirse Hanuman Asana ( Maymun Pozu, front split gibi), Kapot Asana (güvercin pozu), Matsyasana (balık pozu) gibi.





Ben; Meditasyon yaptığını biliyorum. Ne zaman başladın? Yoga’dan önce mi sonra mı? 
Nisha; Yoga’ya başladıktan 2 yıl sonra Vipassana Meditasyon'u öğrenmeye başladım. Vipassana Meditasyon, Budist tarzı bir meditasyondur.
Vipassana’nın sözlük anlamı herşeyi olduğu gibi görmektir. Kendini gözlemleyerek kendini arındırma prosesidir. Bu yöntemi öğrenebilmek için sonsuz sessizlik olan Kamplarda 10 gün kalınıyor. Noble silence dediğimiz şey vücut, konuşma ve beyin sessizliği. (Etrafınızla Göz kontağı bile olmadan)

(Benden not, Vipassana meditasyonu, ilk kez, son zamanlarda okuduğum Dünya'ca ünlü yazar Yuval Noah Harari'nin meşhur üçleme kitabı olan ,Homo Sapiens (geçmişin tarihi), Homedeus (Geleceğin tarihi)nden sonra yazdığı 21. yy'a 21 ders kitabında duymuştum. Kendisinin çok iyi eğitim almış bir akademisyen olmasına rağmen, hayatının anlamını Vipasana Yoga ile tanıştığında bulduğunu ve eğer Vipasana Yoga ile tanışmasaydı bu kadar ağır kitapları yazmasının mümkün olamayacağını söylüyordu. Oxford Üniversitesinde Doktora çalışmaları sırasında arkadaşının zoruyla tanıştığı bu meditasyonu, tanıştığı günden beri, günde 2 saat olmak üzere yaptığını ve senede bir kaç ay inzivaya çekilmek için böyle merkezlere seyahat ettiğini ve Vipasana'nın her sabah yatağından kalkarken ki mutluluk sebebi olduğunu okuyunca gerçekten çok merak etmiş ve araştırmaya başlamıştim. Şimdi Nisha'nın da bu meditasyonun yaptığını öğrenmek benim için büyük sürpriz oldu. Nisha'ya ben de öğrenmek istiyorum internette bir şeyler buldum uyguluyorum dediğimde ''Vipasana sadece bu merkezlere giderek öğrenilir.'' deyince daha da çok merak ettim doğrusu. Harari'nin Vipasana meditasyonunu, yaşamının tam merkezine almasının arkasındaki nedenin, Nefes'in hayatındaki veya evrendeki tek gerçeklik olarak keşfetmesinden kaynaklandığını anlatıyor. Kendisi aslında İsrail'li ve yoğun bir Ortodox eğitimi almış biri olarak din kavramını sanal veya hayali görmekte. Yani anlatılan veya varsayılan. Kanıtlanmamış. Elle tutulur, gözle görülür olmayan. Nefes ise hayatın merkezinde görüp , yaşadığınız. Zaten her üç kitabının içeriği de sanal ve gerçeklik olarak ''Dünyanın geçmişi ve geleceği'' bakış açısıyla yazılmış. Kısaca, kendisi her şeye gerçek mi, sanal mı diye yaklaşan biri. Hayatımızda yer alan her olayı bu bakış açısı ile sorguluyor ve çok ezber bozan bir yaklaşımı var. Okumanızı tavsiye ederim.)

Ben; Yoga ve Meditasyon’da ilerlemek için böyle inziva yerlerine gittiğini biliyorum. Böyle merkezler için ne dersin?
Nisha; Ben sadece yukarıda bahsettiğim inziva yerlerine gittim. Hayatımın en güzel zamanlarından biriydi. Buralardaki pozitif ortam ve huzur dönüşümünüze destek sağlıyor.


Ben; Bizler için meditasyon için konsantre olmak çok zor. Başlangıçta senin için nasıldı?
Nisha; Zihni susturma Meditasyon öğrenme yolunda ilk başta öğrenilecek sanat ve her gün yaparak uzmanlaşıyorsunuz. Benim için de başta çok zordu. Fakat 10 günlük Vipassana Meditasyon da ortamın sessiz, sakin ve uyarıcıların olmaması nedeniyle kolaylaştı. Bunu sağlamak için de telefonlarımız alındı, yazmak, okumak yasak, deneyimlerimizi yazmak da. Yüzyüze bakamayı bile yasaklayan sonsuz sessizlik içerisinde olmamız gerekiyor. Böyle bir ortam gerçekten de zihinde sükunet sağlıyor. Bu güzel ortamda günde 10 saat meditasyon yapılıyor. Böyle bir ortamda doğal olarak zihnin dağılmasının üstesinden gelip kolayca konsantre olabiliyorsunuz. Herkese hayatında bir defa böyle bir deneyimi yaşamasını öneririm. Çok ilginç ve bunun için hiç bir ücret talep etmiyorlar. Tamamen ücretsiz. 10 gün kalıyorsunuz, yemekler dahil ücretsiz.


Ben; Yoga ve Meditasyon kültürünüzün parçası. Hindistan'da herkes için böyle midir?
Nisha; Eskiden Yoga günlük rutinin bir parçasıymış. Fakat ne yazık ki Hindistan bazı ülkeler tarafından istilaya uğrayınca halk kendi kültürlerini unutuyor. Ancak çok şükür ki bazı Guru ve Azizler korumayı biliyorlar. Şimdi artık herkes uyanıyor, kültürü korumanın önemini biliyor ve sahip çıkıyor. Modern hayatla mücadelede gereken sağlam temelleri Yoga’nın sağladığının farkındalar.


Ben; Bu arada YOG BHUMI adındaki Youtube kanalın hayırlı olsun. 
Nisha; Teşekkürler. Benim için yepyeni bir macera, heyecan ve tecrübe. YOG BHUMI dilimizde Yoga Dünyası demek. Yog; Yoga- Bhumı; Diyar, Ülke. Senin takipçilerini de kanalıma davet etmek isterim. Kanalımda deneyimlerimi paylaşacağım. Her zamanki gibi sadece hareketleri göstermiyorum nasıl yapılacağını ve sağlık faydalarını da anlatıyorum. Eğer takipçilerin izlediklerinde içlerinde Yoga ateşini başlatırsam ve onlardan da abone olup, beğeni ve yorum alıp ve paylaşım yaparlarsa çok memnun olacağım.
Kanalı gezmeyi isterseniz lütfen aşağıdaki linki tıklayınız.



Ben; Maalesef, roportajımızın sonuna geldik. Son sorum Türkiye ile ilgili. Bir süre önce ailenle Türkiye'yi ziyaret ettiğini biliyorum. (İstanbul ve Antalya) Bu deneyimin ile ilgili, Türk takipçilerime, Türkiye ve Türk Kültürü hakkında neler söylemek istersin?
Nisha; Gezimize, Doğu ile Batı arasında bir geçişyolu olan, Dünyada iki kıtada gururla oturan tek şehir Muhteşem İstanbul'u ziyaret ettik. Farklı kültürlere, zengin tarihe, anıtlara ve nefes kesen manzaralara şahit olduk. Ünlü Ayasofya, Sultanahmet Camii ve Topkapı Sarayı'na kelimenin tam anlamı ile ''BAYILDIK''


Tramvay biletini kiosktan nasıl alacağımızı öğrenmeye çalışırken, bize yardımcı olmak için bir beyefendi yaklaştı. Bize nereye gideceğimize, nasıl gideceğimize, neyi kaçırmamaz gerektiği konusunda rehberlik etti, Türk hükümetinin turizminde çalıştığını ve her zaman yardım etmekten mutluluk duyacağını söyledi.

Kapalıçarşı'ya girdiğimizde, büyüklüğüne şaşırdık, oradan arkadaşlarımız için güzel hediyelik eşyalar satın aldık. Her köşebaşındaki sokak yemeklerinden ve Türk lokumumdan çok hoşlandık. Safran, Türk kahvesi ve fıstık kokularının izinde yol aldık.

 

Boğaza ve Adalara yapılan tekne turlarına katıldık. Adalardaki, şeftali, kiraz gibi taze lezzetli meyveleri görünce çıldırdık, güzel bir havada adanın etrafında bisiklet sürdük. Biz ikinci adadayken küçük bir macera da yaşadık. Kiraladığımız fayton bizi dönüşte feribota geç bırakınca maalesef feribotu kaçırıp, adada mahsur kaldık diye düşündük.  O sırada ne yapmamız gerektiğini ve tur operatörünü nasıl bilgilendireceğimizi bilmiyorduk. Tam ne yapmamız gerektiğini araştırırken, bir kargo feribot sürücüsü bizi, Kargo feribotuyla,  bizim feribota yetiştirmeyi teklif etti. Kargo Ferıbotu ile gitmek? Bu bizim için ömür boyu unutulmayacak bir deneyim oldu. Bu mütevazı adam, ülkesinin konuğu olduğumuzu söyleyip, bizden herhangi bir ücret almayı da reddetti.  Bu bizim için ''UNUTULMAZ'' bir jestti. Bir kişi bile  tüm ülke imajını ne kadar etkileyebiliyor diye düşündük.


 

Otelimiz şehrin kalbinde, Sultanahmet Camii ve Aya Sofya'ya çok yakındı. Buralarda dolaşırken bir Sufi'nin müzikle dans ettiğini gördük ve orada dansı izlerken çok lezzetli yemekler yedik. Gösteri yaparak dondurma satan dondurmacılardan bol bol nefis dordurmalardan yedik. Oğlum ve kızım Osmanlı kıyafetlerinde fotoğraf çektirdiler. Çekim, Prens ve Prenses gibi görünecek kadar ustaca yapıldı.

 


Oooh, Türkiye harika anılar, harika ülke ve harika insanlarla dolu. Taksim meydanında ve İstiklal Caddesi'nde dolaşırken, kiminle çarpıştık biliyormusunuz? Ünlü şef Burak Özdemir. Kalabalık onunla bir selfie almak için titriyordu ve her birini bir gülümseme ile minnettar bir şekilde selamlıyarak çektirdi biz de bu arada bir tane çektirmeyi başarabildik. Burak Şef'e çok teşekkür ederim!

Bir sonraki durağımız plajlar şehri Antalya idi. Sabah 5te plajda olmamıza rağmen geceden kalma kalabalığı görmek bizim için büyük sürpriz oldu. Restoranlar çok kalabalık, enerjik ve harikaydı. Vejeteryan opsiyonlar bulmazta biraz uğraşsak da şansımıza çok lezzetli birşeyler bulabildik. Ertesi gün Tanrı bize, kısa zamanda aile üyelerimizden biri gibi olacak, taksi şoförümüz  Hamid'i gönderdi. Antalya'dan, yolun kenarındaki kavunlar ve rafting yapmaktan çok hoşlandık.


Bir sonraki durağımız Pamukkale oldu. Wow! Ne muhteşem bir yermiş. Güzel kar beyazı kireçtaşı tepeleri, Türkiye'de ziyaret edilecek en Muhteşem yerlerden. Termal kaplıcalara daldık. Büyük şehirlerin dışındaki insanlar İstanbul büyük kentinden çok farklıydı, bir bayan bahçedeki ağacından süper lezzetli incir koparmamıza izin verdi. İçtenlikle, istediğimiz kadar koparabileceğimizi söyledi. 

Ertesi gün paraşütle atlamayı planladık ve oğlum ve kızım kalkış yapmak için tepede beklerken Pilot, kalkıştan önceki rüzgar çok güçlü olduğunu söyleyip, atlayışı çok riskli bulup uçmama kararı aldığını bildirdi. Tabiki Hayal Kırıklığıydı bizim için.

Sonra bir gecede otobüsle Kapadokya'ya gittik. Yolda rahatlamak için ayakkabılarımı çıkardım, ama  Muavin 
bana ayakkabılarımı çıkartamıyacağımı söyledi. Benim için bu çok şaşırtıcı idi.

 

Göreme'de kaldığımız otel, küçük fakat çok şıktı. Ayrıca, klima olmamasına rağmen çok serindi. Çok güzel çüçekler ve ağaçlarla dolu çok da güzel bir bahçesi vardı. Ağaçtan ceviz toplayıp yedik. Ertesi gün Balon ile tur atacaktık. Tur operatörünün, bizi otelimizden gelip aldığı dakikadan başlıyarak her dakikasından çok hoşandığımız bir aktivite oldu. Koskocaman balonun sıcak hava ile doldurulması zaten başlıbaşına bir deneyim, sonra gökyüzüne yükselmemiz, insanların mutluluktan çığlık atması, yeryüzünü yerden 100m. yükseklikteki bir sepetin içinden izleyebilmek. Gökyüzündeki rengarenk balonları görmek insanın aklını uçurtacak kadar farklı bir deneyimdi. Tur'un Şampanya'lı bir kutlama ile sonlandırılması ise Harika idi.


Çok net olarak, Türkiye'nin tüm şehirlerinin birbirlerinden çok farklı ve eşsiz ve tıpkı bir Peri Masallarını hatırlattığını söyleyebilirim. Her biri görmeye değerdi. Gerçekten, ülkeniz Muhteşem Neşe. Aslında, bu kadar yazmayı planlamamıştım. Fakat, hayranlığımı ifade edebilmeyi kontrol edemedim. Tekrar gidebilmeyi çok isterim.


Ben;  Oooo Nisha, bunları duymayı ben de beklemiyordum. Ben senden Türkiye ile ilgili birkaç cümle beklerken bu kadar ''Harika'' anıların olabileceğini düşünmemiştim.Ülkem adına çok memnun oldum, gurur duydum. Çok teşekkürler bu güzel sözlere. Seni tanıyan biri olarak, senin duygularını çok iyi kontrol edebildiğini bilirim. Bu söylediklerin bu nedenle çok değerli benim için. Seni ve aileni bir daha bekliyoruz. Bu kez benim memlekete İzmir'e. Beğeneceğini düşünüyorum.
Nisha bu roportaj için bana vakit ayırdığın, sorularımı her zamanki gibi son derece titizlikle cevapladığın ve bizi Yoga, Meditasyon ve Nefes konusunda aydınlattığın için sana çok teşekkür ederim. Kanalın YOG BHUMI ile başarılarının devamını dilerim.
Nisha; Deneyimlerimi ve Yoga maceramı, takipçilerin ile paylaşma şansı verdiğin için çok teşekkür ederim Neşe. Bu arada onlara bir mesajım var. Neşe gibi nazik, mütevazi ve sıcak birini takip ettikleri için doğru yoldalar. Yıllar içerisinde Neşe ile harika bir bağ kurduk. 
Herkese, mutluluk, sevgi ve saygı gönderiyorum.


ENGLISH


YOG BHUMI - WORLD of YOGA



Hi all,


Nowadays, Yoga and Meditation are very trendy in the city lives. Actually, they are not new practises. They come from ancient Indian culture. 
I have been thinking to write about Yoga and Meditation for a long time.


Since we live in Diversity in Qatar we have been facing diverse cultures which we think are very different than Turkish. But at the same time, there is an opportunity to learn about very far cultures from the very first hand. Today I would like to introduce Yoga and Meditation culture from them.


My Dear and Amazing Yoga instructor Nisha ignited to this idea. I have been always impressed by her personality and discipline. 
On the other hand, I'm not practising Yoga at a dedicated level like her. She is a Professional. After this interview, I learnt that Yoga and meditations are not as simple as what we see. I made a below interview with her to learn about the philosophy behind Yoga and Meditation.


I would like to say Thank you very much and feel appreciated for this interview giving us to learn about the culture from the very first hand. At the end of the interview, I felt I have to take Yoga,  meditation and breathing exercises into my daily routine with discipline.

Me; Hi Nisha, welcome to my Blog. We've known each other for a long time. I love your lifestyle which is dedicated to yoga. I think your soul and energy suits to Yoga. I used to feel the energy which comes from your hands to me while you were correcting my pose during the practising yoga. I worked with different Yoga Instructors including in Yoga retreat but I've never felt this feeling. It must be your positive energy which calms and heals the body. So, you are my extraordinary Yoga İnstructor. For a long time, I have been thinking about you to introduce you to my followers. Now I'm so happy that this is the time.


Nisha; Hi Nese, thank you for inviting me to your blog, it’s my pleasure to be part of your blog and to get to know your followers. And thank you for your kind and appreciative words, our feeling is mutual.



Me; First of all our names sounds similar but I know meanings are very different. Mine is Joy. What about yours?
Nisha; Yeah, our names sound similar. In Hindi language Nisha means Night. But in spoken Hindi the commonly used word for Night is Raat or Ratri, Nisha is the synonym word for night.

Me; Can you pls tell us about you?
Nisha; Well, I am an Indian, belongs to the north part of India. I was born and brought up in Kota (Rajasthan), it’s in the north-western part of India, the climate in Kota is similar to Doha, becomes very hot in summer, the temperature goes to around 45 degrees.
We moved to the Middle East soon after my marriage, we stayed in Saudi Arab for 5 years and from the last 19 years, we are based in Qatar. I have a son and a daughter. My husband is a chemical engineer and works for the Oil & Gas sector. I’m a science graduate with System’s knowledge.
I worked in the capacity of Business Analyst for Aspire Active membership management system and also as Health and Exercise professional.

As you are aware that I am a Yoga teacher and Yoga therapist but besides these, I’m also a Laughter Yoga professor, Indoor cycling instructor and Gym personal trainer. I have been conferred with ‘Master of Yoga’ title by the International Yoga Federation.

Me; How your Yoga Journey has started?
Nisha; Well, my yoga journey started after my son was born, around 2 years after his birth, so its around 16 years now. I started learning and practising yoga with one of my friends. Then another friend joined with us after a few months, so three of us practised yoga together for around 3 years. We used to practice 5 times a week and round the year, the little exception was the vacation time. Then, I decided to take up the Yoga teacher’s training course. I have been extremely fortunate to learn yoga from best yoga ashrams and yoga universities in India.
I did my first yoga instructor’s course from SVYASA (Swami Vivekananda Yoga Anusandhana Samsthana) it’s a yoga university in the southern part of India, Bangalore. It is of Swami Vivekananda lineage, where yoga therapy and extensive research work is carried out on the therapeutic aspect of yoga.
I also took yoga teacher’s training course from Bihar School of Yoga (BSY), Munger, in East of India. BSY is of Swami Satyananda Saraswati lineage.

So these were the places where I began to understand what real yoga is!
Yoga is a Way of Living!
Yoga in its complete form is the Ashtanga Yoga; Ashta = Eight, Anga = Limbs
Limbs of Ashtanga Yoga:
1. Yama = Moral behaviours 
2. Niyama = Personal Observances 
3. Asana = Physical Postures Fiziksel Posture 
4. Pranayama = Breathing Exercises, and control of prana  
5. Pratyahara = control of senses, or sense withdrawal 
6. Dharana = One pointed attention 
7. Dhyana = Meditation on Divine 
8. Samadhi = Union with Divine

Yoga, which the majority of us know today is the Asana part, which is the third limb of the Ashtanga yoga. In Asthanga Yoga, the first two limbs give guidelines towards the way of living and rest five limbs prepare a serious practitioner to reach towards the ultimate goal of attaining the Samadhi state, which is the 8th limb. So, when we start doing physical postures, it is merely the beginning.
So, in ashrams, one can easily learn the fine difference of just practising Yoga for an hour or two, or living a yogic life, and attuning with nature. I fell in love with YOGA. I had the feeling that ‘the more I learn, and less I know’; my thirst and quest for learning yoga was ignited there. These two places were the life-changing experience for me. I then undertook one year Yoga therapy program from SVYASA University.
In 2013, I did “Advanced Teacher’s Training course” from Kaivalyadhama, another fine Yoga Institute and Research Centre, in the western part of India (Lonavla), of Swami Kuvalayananda lineage. Lonavla is in Maharastra around 85 km from Mumbai.
I feel all these three places laid a firm foundation for me and were instrumental in giving me a significant spiritual growth and stability into the path of yoga.


Me; What do you observe in your body and soul after practising Yoga for many years?
Nisha; When I attain the final position of an Asana, the time when the action part of the asana is completed, I meditate on, “Sthiram, Sukham Asanam,” the definition of yoga given in Yoga Sutra by Maharshi Patanjali, the sage and guru of yore, which means:
Sthiram = steady (this is how the stable the body should be in the final posture) 
Sukham = comfortable, happy, peaceful (this is how the state of mind should be in the final posture) 
Asanam = posture (or a seat)
Sthira Sukham Asanam is the final state to be achieved in yoga — it’s a meditative state which is steady and comfortable. A state where the pose or asana gives complete joy and a feeling of Bliss.


Me; Have you observed any health benefits of Yoga and meditation on your body after practising for many years? ( like loose weight, healing of any health problems, deep thinking ability etc.)
Nisha; Yes, I have reaped significant health benefits which I would be happy to share with your readers, as it may motivate some of them to adopt yoga in their life. The immediate benefit which I started feeling was the good mood and a high energy level to carry out the day to day task with a calm and tranquil mind. It helped me in the weight management, from last 15 years my weight just fluctuates +/- 1 kg. Moreover, the ageing had not compromised with my flexibility or fitness levels.
Besides this, there is a couple of significant health benefit. The first one is, right from the very beginning I always had a long cycle of menstruation. My periods used to come once every 2-3 months. Before my marriage, I had addressed this issue with a few doctors, but the usual reply was that the cycle gets regularized after marriage. In my case, this was not true, as my menstrual cycle continued to be the same even after my marriage. I was however fortunate to conceive both of my children naturally. And, this long cycle was already accepted by me as my normal cycle pattern.
As mentioned earlier I started practising yoga after my son was born, and from the very beginning, I was very regular in my practice (thankfully because of the good company of my friends). I am not sure after how long, maybe after 2-3 years of practising yoga, I started noticing that the gap between my two periods started reducing. I was not doing anything special to address this issue but doing all the normal yoga asana, pranayama and relaxation. It might have taken a decade or so to get my periods regularized naturally. And I am very glad to say that now my periods are consistently regular. This was something very special which I whole-heartedly dedicate to yoga.
There is one more important health benefit which I would like to mention. Around four years back my thyroid was found to be on the hypo side (underactive) and the doctor advised me to start taking thyroid pills. I took those pills for just one complete cycle, and at the same time, I started doing Ujjayi pranayama (a breathing practice) very regularly for around 10 minutes a day. In Ujjayi pranayama, we have to contract the glottis (inside the throat area, where thyroid glands are located) and breathe through the contracted passage. This breathing technique is considered very effective to cure thyroid. I had already informed my doctor that I am working to improve the thyroid functioning naturally using a yoga technique. When I went for my next thyroid test probably after three months, to my utter relief the result was in the normal zone. But yes, I am practising this pranayama regularly since then. In the plain words, I would like to explain, that by this pranayama, it is like awakening this underactive gland, which became sluggish and lazy.
So yes, yoga is such a preventive measure, I am not sure how many more psycho-somatic illness which we start witnessing in our life, would not even show-up and we enjoy the joys of positive and healthy living.

Note from me; Ujjayi breathing is known as Ocean breathing which sounds like ocean wave while breathing.

Me; Do you have any favoured yoga poses:
Nisha; Not actually, but I do prefer poses with deep stretches, which challenges my mind to contemplate on Sthiram, Sukham Asanam. To name a few, I like Hanuman asana (Monkey pose, front split), Kapot asana (pigeon pose), Matsyasana (fish pose)







Me;I know you are also practising meditation. When did you start it after Yoga or before?
Nisha; I've learnt Vipassana meditation after two years of practising yoga. Vipassana is a Buddhist style of meditation.
The word Vipassana means seeing things as they are. It is the process of self- purification by self-observation. To learn this meditation, a meditator has to stay at the campus for 10-days in noble silence. Noble Silence means silence of body, speech, and mind.



(Note from me, I've first heard of Vipassana meditation in the book called ''21 lessons for 21st Century '' written by World's famous writer Yuval Noah Harari.   This is the 3rd book of his trilogy after Homo Sapiens (history of the past), Homedeus (history of the future).  Although he is a highly qualified academic person, he said that he found the meaning of his life when he met Vipassana Meditation and that he would not have been able to write such heavy books if he had not met Vipassana Yoga. He met with the Vipassana during his PhD studies at Oxford University.  He has been pushed by one of his close friends. Since then he had been doing Vipassana mediation for 2 hours a day and travelled to such centres for a few months in a year and that Vipassana is the reason for his happiness when he gets up from his bed every morning.  I was very impressed with Vipassana and I started researching it. Now it is a great surprise for me to learn that Nisha is also practising  Vipassana meditation. There are some videos on the internet for each level of Vipassana meditators. When I shared my thoughts with Nisha, she suggested me to travel to Ashrams and she said ''Vipassana can not be learned by İnternet''.   Harari describes Vipassana meditation as the centrepiece of his life as the only reality in his life.  He sees the ''Breath is the only reality in the universe.''. Although he is an Israeli and he has been exposed to intensive Orthodox education when he was young, he thinks the religion is virtual or imaginary.  Unproven. Tangible, invisible. What you can see and live in the centre of life is the breath.  The fact, the content of all three books is written from his perspective of humanity's past and future as virtual or real. In short, he is someone who approaches everything real or virtual. It questions every event in our lives with this perspective and has a very frame-breaking approach. I recommend you to read.)




Me; You also travel for yoga and meditation to improvement and progress. What can you say about this retreats and retreat centres?
Nisha; I have only visited the places that I mentioned above, and those stays proved to be the most beautiful part of my life. These places are serene and the positivity of this place brings about a transforming effect in an individual.


Me; Focusing and concentration in meditation is so challenging for most of us. How was it for you at the beginning?
Nisha; Silencing of the mind is an art, to be learnt in the beginning and then practise every day to master it. Yeah, it was a challenging experience for me too. But, it became easy in my first 10 days camp of Vipassana meditation, because there are no distractions, we have to submit our phones, we are not allowed to read or write our experiences, we have to follow noble silence, which means we should even avoid looking at anyone’s face, so these disciplines help us to silence our mind. In addition, the place is so serene and beautiful, and we meditate around 10 hours per day, so it’s very natural to overcome the distraction and weaknesses of the mind. I believe everyone should experience this meditation at least once in their lifetime. It is so special and interestingly they don’t charge anything, it’s completely free. You stay there for 10 days, you have your meals, and they don’t charge anything!


Me; Yoga and meditation is a part of your culture. Does it take place in a daily routine for everyone?
Nisha; Well, in ancient time yoga was the part of daily routine, but sadly when India was invaded by a few centuries back, people forgot their heritage and thanks to God that it preserved by few Saints and Gurus. Now with the changing times, people are again waking up and becoming vigilant, because the modern life has a lot of challenges and own set of problems that it is must have the firm foundation which yoga provides.


Me; BTW (By the way) I would like to congratulate you about your new Yoga Youtube Channel. Its name ıs YOG BHUMI.
Nisha; Thanks Neşe. It's a quite new adventure, excitement and experience for me. Name come from our language which Yog means Yoga and Bhumi is Land. I would like to invite your followers to my channel. I'll share all my experiences with the followers. As usual, I'm not only showing the poses but also I'm explaining the poses how to do and health benefıts. I hope they can have a look and practise with me. I'll be appreciated if I ignite Yoga love on them and if they like, write a comment and share to each video.  

Please press the link below if you would like to visit Nisha's Yoga channel called YOG BHUMI.



Me; Unfortunately, we arrived at the end of the interview. My last question is about Turkey. I know you have been in Turkey two years ago(İstanbul and Antalya). What would like to say about your experiences in Turkey and Turkish culture to my followers?
Nisha; In July 2018, we took a family trip to your beautiful country Turkey for 11 days, we visited Istanbul,  the gateway between the East and the West, and the only city in the world which proudly sits on the two continents. We were happy to witness the diverse culture, rich history, monuments, and breathtaking landscape. Famous Hagia Sophia, Blue Mosque and Topkapı Palace, we simply loved it. 


We were trying to learn how to buy the tram ticket from a self-vending kiosk, on seeing this, one gentleman approach to help us. He guided us where to go, how to go, what not to miss, he told us that he works at Turkish government tourism and would be happy to help anytime.

When we entered the Grand Bazaar, we were awestruck by its vastness, we purchased beautiful souvenirs for our friends from there. Every nook and corner we enjoyed the street food and the Turkish delight. We were driven by the aroma of the Spice Market and could get hold of some authentic Saffran, hazelnuts and Turkish coffee.

We took cruise tours to Princes Island and Bhosphorus and went crazy seeing the fresh delicious fruits, like peaches, cherries, we biked around the island in beautiful weather. We had a little adventure while we were in the second island, our horse cart was late in dropping us back to the ferry and we were stranded on the island as the ferry left before we reached. We did not know what to do, and how to inform the crew operator. We were searching for the help, and a cargo ferry driver offered to drive us to our ferry. We had a lifetime of experience on the cargo ferry, and that humble man denied to take any tip from us, as we were the guest of his country, such a nice gesture that left such a lasting impression to us. This is how one person can build an impression for the whole country.

Our hotel was at the heart of the city, close to Blue Mosque and Hagia Sofia and the vibrant bazaar. We used to walk around that vibrant market, and saw Sufi dancing to the music, and had delicious food at that location. We ate a lot of ice-creams with vendors doing amazing tricks. My son and daughter took a photo done in the Turkish royal attire. It was done so artfully that they look like a prince and princess! 


Oooh, Turkey is full of wonderful memories, great country and wonderful people. While roaming at the Taksim square and Istiklal Street, do you know whom we bumped into the celebrity chef Burak Ozdemir. The crowd was thronging to take a selfie with him, and he obliged each one of them with a bright smile, and we could able to manage one. A big thank you to the chef Burak!

Next stop was Antalya, the city of beaches! At 5 am we were at the beach to hit the water and were super surprised to see, so many people had a night-out. Restaurants in this area were super busy, vibrant and amazing. We had to always make an effort to find out the vegetarian options but were always lucky to get something delicious. Next day, we found a God sent taxi driver Hamid, who quickly became like a family member. We enjoyed the whole of Antalya, roadside watermelons, adventurous river rafting.

We then moved to Pamukkale. Wow, what an unbelievable place is Pamukkale. Beautiful snow-white limestone hills, indeed most epic places to visit in Turkey. We took a dip in the thermal hot springs. The country-side people were very different from the Istanbul big city, one lady let us pick super delicious figs from her garden tree. She happily told us to take as many as we want. Next day we planned the para-gliding, and my son and daughter were all in the gear at the hilltop to take-off, but moments before the take-off the winds got too strong and to their disappointment the pilot decided not to fly, too risky, he said.

We then moved to Cappadocia on an overnight bus. I removed my shoes to relax, but to my surprise, the bus attendant told that removing shoes is not allowed on the bus, it was new learning for me.

In Göreme we stayed in a cave hotel, it was a cosy and cool room despite any air conditioning, so exquisite. The hotel had a beautiful garden, full of flowers and trees, we ate fresh walnuts from the tree. Next morning we were set out for much-awaited hot air balloon ride. From the moment the tour operator picked us we enjoyed each one of the activity journeys. The preparation to blow the hot air into the huge balloons was an experience in itself, then we set out in the open sky, people cheered and screamed in delight, it was amazing to see the earth from 100 m height from an open basket. The sky was full of colourful balloons, the whole experience was mind-boggling. A beautiful completion to this trip by celebrating with champagne.

I can just say that all the cities that we saw in Turkey were unique and so different from each other that when I sit back and rewind it all looks like a fairy tale. Everything was a sight and a pure delight! Truly amazing is your country Nese. I was not intending that it would become so long, but I couldn’t write small, as it would not have justified what I felt in Turkey. I would love to go back time and again.



Me; Ooo Nisha, I was not expecting this. I was waiting for a couple of sentences about Turkey. I'm very glad and honoured on behalf of my beloved country that you have Wonderful memories of Turkey. Thank you so much. You can always control your emotions. These sentences are valuable since I know your personality. You are most welcome to Turkey anytime but plan İzmir which is my home town for the next one. I'm sure you will love it.
Dear Nisha, I would like to say ''thank you very much for your time and precise effort for this interview as usual. The information about Yoga, Meditation and Breath you shared with us is priceless. I wish you Good Luck in your new Channel YOG BHUMI.
Nisha; I would like to say Thank You Nese for giving me this great opportunity to share my adventures and experiences with your followers. At the same time, I would like to convey this message to your followers that they have chosen the right person to follow, who is kind, humble and very warm. I have developed a great bonding with Nese over a period of many years. 

Cheers, love and regards to all.
#yoga, #meditation, #breathing, #meditasyon, #nefes, #yog bhumi